Yücel KEMANDİ

Yücel KEMANDİ

CUMHURİYETİ KİM KURDU?

CUMHURİYETİ KİM KURDU?

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve Cumhuriyetimizin 100. yıldönümü dolayısıyla bugün farklı bir bakış açısıyla bu süreçle ilgili değerlendirmelerde bulunmak istedim.

Yazıma bildik bir soruyla başlamak istiyorum;

Cumhuriyet’i kim kurdu?”

Bu sorunun tek bir cevabı var. Cumhuriyeti Türk toplumunun mayası kurdu.

Dağılmış bir devlet teşkilatından sonra, bir iç savaşa girmeden, kardeş kavgasına müsaade etmeden, işgalci düşmana karşı mücadele verdi. Cumhuriyeti kurdu.

Cumhuriyet ilan etmek kolay değildi, bu millet zoru yaptı.

Osmanlının son döneminde yapılan savaşlar ve özellikle Çanakkale Zaferi, bu milletin çok kolay organize olan, direnebilen, tahammül edebilen ve belirli bir hedef etrafında ısrarla mücadele eden bir ordu, kumanda heyeti ve toplum olduğumuzu gösterir.

İşte bu milletin mayası budur. Cumhuriyet’i kuran da bu güçlü mayadır.

Cumhuriyet’in kökünün Çanakkale Zaferi gibi bir tarihi mücadeleye dayandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Tarih kesintisiz ilerler.

Osmanlı saltanatının Cumhuriyet’e dönüşümü de aynı şekilde olmuştur.

Osmanlı o şanlı milletin imparatorluğuydu.

Bugünkü devletimiz de aynı şanlı milletin Cumhuriyetidir.

Uzun ömürlü köklü toplumlarda rejimler değişebilir ancak sahip olduğu ilkeler ve ruhu aynı devam eder.

Toplumlarda değişim her zaman aynı yolla olmaz.

Bazı toplumlarda çok kanlı olur (Fransa ve Rusya’da olduğu gibi)

Bu değişim ülkemizde de kanlı olmuş binlerce kişi ölmüştür. Ancak bizdeki dışa karşı verilen bir savaşlarda kan dökülmüştür bu bizim için büyük bir şanstır.

Bir iç savaşın getireceği onursuzluk ve kardeş kavgasıyla Cumhuriyet ilan etmekle, işgalci düşmanla mücadele ederek cumhuriyet ilan etmek kesinlikle aynı şeyler değildir.

İkinci yapılan çok daha onurlu bir davranıştır

Fakat şu gerçeği görmemizde fayda vardır.

Değişen devlet değildir, yeni devlet bir slogandır devletimiz devam ediyor.

Tabi ki bu değişiklik hiç de kolay olmadı.

O yıllarda birçok insanımız bunu kabul etmedi hatta Cumhuriyet’in kurucu kadrosu dediğimiz hepsi Osmanlı askeri olan aynı ocakta yetişen arkadaşlar arasında bile bu konuda bir görüş farkı olmuş ve bir çatışma ortaya çıkmıştır.

Nitekim Osmanlı ve Cumhuriyet arasındaki ilişki de basit bir haleflik seleflikten ibaret değildir.

Ortada bir imparatorluğun bitişi, dahası imparatorluğun dağılışı vardır. Cumhuriyet’e geçiş çok sancılı olmuştur.

Sonunda ölü doğum da olabilirdi, bu sancı sonunda bizi bugünlere getiren nur topu gibi bir Cumhuriyet doğmuştur.

Onun için süreci yöneten ve bu doğumu yaptıran kadrolar çok önemlidir. Saltanatı Cumhuriyete dönüştürmek kolay bir iş değildir.

Milli Mücadele liderliği de kesinlikle tesadüf değildir.

Atatürk, Türk Milleti’nin kıymetli bir evladıdır. II. Mahmut ve Sultan Abdülmecit dönemlerinde açılan kurmaylık okulundan yetişen çok önemli ve iyi bir askerdir.

Bu okuldan mezun olanlar, aynı zamanda I. Cihan Harbi’ne giden çok kıymetli askerlerdir.

Atatürk büyük bir mareşaldir; çünkü başka mareşalleri takdir etmeyi bilmiştir.

Atatürk büyük bir mareşaldir; çünkü sivil hayata geçmeyi bilmiştir.

Bunlar onun en büyük özelliklerindendir.

Büyük liderler bu geçişleri kolaylıkla yaparlar.

Atatürk bir organizatördür. Hem askeri alanda hem de politikada başarı göstermiştir. Büyük bir devlet adamı olduğunun göstergesi olarak Saltanatı Cumhuriyet’e dönüştürmüştür, bu gerçek bir inkılaptır.

Bu büyük inkılabı başka hangi inkılaplarla besleyeceğimizi de bize bildirmiştir.

Yapılan bu inkılap tedricen yapılmıştır.

Cumhuriyet’in esasları Sivas Kongresi’nde ortaya konmuş, Amasya Tamimi’nden itibaren artık Kurtuluş Savaşı başlamıştır.

Sivas Kongresi’nde Cumhuriyet’in esasları ortaya çıkmıştır. Ancak; politik davranarak ortaya çıkan ismi söylenmemiş bir cumhuriyettir.

O dönem Ankara’da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi; hükûmeti, saltanatı ve hilafeti kurtarmak için geçici bir hükûmet gibiydi.

Bütün Kurtuluş Savaşını meclis hükumeti olarak yürüttüler. 1922’de, üç yıl süren savaş sonunda Mudanya Mütarekesi ve sonrasında Lozan Antlaşması imzalandı ve nihayetinde Cumhuriyet ilan edildi.

Saltanat ve hilafetin kalkmasıyla Osmanlı’nın kurumsal yapısının dağıldığı söylenemez.

Evet, saltanat ve hilafetle birlikte devletin iktidar yapısında bir değişiklik oldu. Ancak devlet kurumlarının pek çoğu varlığını sürdürdü. 100 yıl içinde Türkiye tek millet olmayı becerdi.

Bunda Osmanlı’da yaşanan gelişmelerin önemli bir payı var. Siyasi partiler, seçimli parlamento gibi siyasi ve idari kurumlar Osmanlı’da da vardı. 100 yıl içinde çok tatmin edici olmasa da Osmanlı’dan devralınan siyasi ve idari yapı bu dönemde geliştirildi.

Bugün Türkiye’nin sanayisinde ve idari yapısında yanlış yapılanlar varsa bunun hatasını biraz da kendimizde aramamız gerekmez mi?

Dünyanın ülkemize verdiği önem Cumhuriyet son elli senesinde daha da artmıştır.

Bugünlerde bir duraklama olabilir, bu değildir. Bunlar artçıdır, çünkü bu memleketin gelişme potansiyeli yüksektir, yeter ki bunun böyle olduğunu bilelim.

Son dönemde eğitimdeki yanlışlardan şikâyet ediliyor.

Cumhuriyet döneminde eğitimle ilgili yaptığı bir atılım maalesef yoktur.

Doğrudur, yanlış çoktur..

Son zamanlarda aile yapımız parçalanmış durumdadır.

Vatan toprağı ayağımızdan kaymaktadır.

Milletimizin genleriyle sürekli oynamaktadır.

Bunların hepsi doğrudur.

Ancak şunu unutmayın; Türkiye’nin yetişmiş seçkin insan gücü vardır, bunları yurt dışına kaçırmamak lazım.

Bir de çok önemli bir konu vatandaşlık ve tebaa değiştirmek hem ülkemiz hem de bizim için ileride felaket getirecek bir konudur.

Önemli bir memleketimiz var. Bu önemli memleketin değişimine dikkat edelim. Memleketimizi sevelim, tarihini ve kendisini sevelim.

Buralarda kalalım, burada çalışalım köylerimizi köy gibi kullanalım ve yaşayalım. Tarihimizi, kültürümüzü, aile yapımızı, zeytinliklerimizi, ormanlarımızı, koruyalım.

Bu ülkeyi bize emanet eden liderlerimizin bir bölümüne kötü, bir bölümüne iyi diyerek, birlik ve beraberliğimizin altına dinamit koymayalım.

Çünkü başka Türkiye yok…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Yücel KEMANDİ Arşivi