Görünen mi, söylenen mi?
Görünene değil söylenene inanıyoruz.
Tabii ki hangi görünene, hangi söylenene?
Hemen her konuda herkes konuşuyor her şey söyleniyor.
Söylenenler nefsimize uygunsa dört köşe oluyoruz.
Hele ki seçim zamanlarında. Memur, emekli, işçi ve diğer çalışanlarımız için maaş artış zamanlarında söylenenler, yazılanlar.
Peki her söylenen yapılıyor mu? İşte asıl sorun burada.
Suç söyleyenlerde mi yoksa söylenenleri takip edip onlara inananlarda mı?
Yoksa bekleyenlere o beklentiyi yaratanlarda mı?
Bizler bir şeyler duymak istiyorsak onların da size bu yalanları ya da abartılı söylemleri söylemekten başka çareleri kalmıyor!
İnsanda ister istemez hatalı olan kim diye soruyor.
Suçu işleyen mi? Yoksa suçu işleten, azmettiren mi?
Gidişatın sağlıklı olmadığını herkes biliyor, herkes görüyor, değişmesi gerektiğine herkes inanıyor. Ancak hiç bir değişiklik yok.
Bile bile LADES demeye devam ediyoruz.
Milli eğitim acil değişiklik bekliyor.
Öğretmen yetiştirilmesinin yanlış olduğunu, müfredatın yetersiz ve yanlış olduğunu cümle alem biliyor.
Eğitimin öncelikli görevi nedir?
İyi insan, iyi vatandaş yetiştirmek olabilir mi?
Evet eğitimin görevi bu olmalı, peki bu oluyor mu?
Bu eğitimde böyle de, ekonomide, siyasette, tarımda, turizmde, sağlıkta ya da diğer alanlarda farklı mı?
Konuşulanların çoğu havada kalıyor.
Bu Ankara yöneticilerimizde böyle de il ilçe yöneticilerimizde farklı mı?
İşyerlerinde böyle de, evlerde bambaşka bir tablo mu söz konusu?
Buradan bizi yönetenlere sesleniyorum;
Ne olur, ya söylediklerimizi yerine getirelim ya da yapamayacaklarımızı hiç söylemeyelim.
Ne olur bizi kandırmayın.
Kandırılan insan kandırana benzer.
Okurlarımın şu anda mırıldandıklarını duyar gibiyim,
“Böyle gelmiş böyle gider”, “Kervan yolda düzelir”, “Söz gümüşse sükût altındır”…
Gelin hep beraber “içi, dışı bir” denilenlerden olalım ve kaynaklarımızı, zamanımızı, enerjimizi orda burada o sözde bu sözde değil doğru yerde, doğru zamanda, doğru işler için kullanalım…
Hepimizin gördüğü ve her yerde dillendiremediği bizi biz yapan değerlerimizi konusunda çok büyük bir erozyon yaşadık. Yaşamaya da devam ediyoruz.
Kendi söylediklerimize kendimiz inanmaz hale geldik. Karşılıklı güven ortamını kaybettik. Huzur, refah, gelecek güvencesi yok oldu.
Toprak, bayrak, ezan gibi olmazsa olmazlarımızı hiç saymıyorum çünkü onlar anayasamızın ilk maddeleri gibi tartışılması aklımızın ucundan dahi geçmemesi gereken ortak değerlerimizdir ve öyle kalmalıdır.
Şimdi eğitime yeniden “çeki düzen” verilirken en önemli referansımız milli ve manevi değerlerimiz olmalı ki, ikinci yüzyıla yani Türkiye Yüzyılı’na çok daha güçlü bir başlangıç yapalım.
Yeni süreçte eğitimde, sağlıkta, ekonomide, sosyal hayatta, yüz yıllık gelenek ters yüz olsun.
Bugünleri gelin hep birlikte oluşturalım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.