Kiralık siyonist uşakları
Yıllarca dilimizden düşünmediğimiz bir açıklama;
TÜRKİYE büyük devlettir.
Çok güzel, nefsimizi hoş eden bir açıklama.
Esas konu buradadır...
Onun için açıklamaları DOĞRU, AKILCI ve GELECEĞİ okuyacak bir şekilde yapmalı anlatmalı ve anlamalıyız.
Duygularımızı, tarihten gelen öfkemizi, kızgınlığımızı bir tarafa bırakıp AKLI SELİM hareket etmeliyiz.
Buraya kadar yazdığımla ne anlatmak istiyorum?
Ermeni terör örgütleri ve PKK yıllar önce gündemimizi meşgul etmeye başladığında ne dedik
Üç beş "ÇAPULCU"…
Bunu gören Siyonizim, örgütleri ele geçirdi, büyüttü de büyüttü...
Sonuç, bunları durdurmak için askerimiz, polisimiz ve binlerce insanımız öldü.
Teröre harcanan paralarla hazinemizi boşalttık, dünya devleti olma hayallerimizi yok ettik.
Bu örgüte destek veren Amerika İngiltere- Fransa-Almanya-Rusya ve ÇİN'in taşeronluğunu yapan İRAN’ın da işin içinde olduğunu göremedik.
En büyük düşman İRAN diyenlerin sözlerine hiç itibar etmedik.
Bölgenin haritasını, rotasını FRANSA ile İNGİLTERE belirledi.
Bu devletler bizi PKK üzerinden yola getirmeye çalıştı.
Biz de bu oyuna geldik bataklığı görmedik hep sineklerle uğraştık.
Birinci soru;
Elebaşı APO hangi komşumuzun sınırları içinde yaşıyordu?
Burayı neden terk etti ve Kenya'da yakalandı?
Elebaşını bize kim, neden teslim etti?
Elebaşı APO, Suriye'de yaşıyordu.
Şam'ın koruması altındaydı. Fakat yönettiği örgüt ülkemize KUZEY IRAK'tan geliyordu.
Apo neden KANDİL'de değildi? Orada güvende değil miydi? Korkuyor muydu?
Korkuyorsa kimden?
Amerika, CIA bize APO'yu teslim etti çünkü onu gözden çıkarmıştı.
Sadece onun ismi etrafında siyasi çözüm istiyordu.
Dikkati buraya çekip "Bizim adamımız bu" diyordu.
Peki onun gerçek adamı o muydu?
O günün siyasileri bunu görmediler arkasından neler gelecek hiç anlamadılar. Anlayanları da ciddiye almadılar.
İşte bu tarihten sonra GİZLİ SERVİSLER örgütün içinde kendi kanallarından yürümeye başladı.
PKK tabelası altında GİZLİ SERVİSLERİN yönettiği kiralık katiller göreve geldiler.
APO'yu gözden çıkaranlar örgütün siyasi uzantı olarak önce HDP'yi şimdiki DEM'i kullanmaya başladılar.
Kürtler adına siyaset yaptığını söyleyenlerin tamamını KANDİL'e, bağladılar.
Amerika terör elebaşını tesliminden hemen sonra biz içerdeki teröristlerle uğraşırken o gücünü SURİYE'ye kaydırarak alternatif güç oluşturdu.
Alenen YPG/SDG'ye yardım yağdırdı. Onlardan düzenli bir ordu meydana getirdi.
Sonra da? ÖCALAN'ın oğlu gibi olduğu söylenen FERHAT ABDİ ŞAHİN'i örgütün lideri yaptılar.
ARAP BAHARI'ndan sonra rüzgar gelip SURİYE'ye dayanınca bölgede YPG küresel bir destek buldu.
Ancak KANDİL de HDP de şimdilerde DEM de bunu görmezden geliyordu.
Bölgedeki kürt lider Ferhat Abdi Şahin ya da Mazlum Kobani ilk yıllar Türkiye'deki kürt siyasilerden destek alamadı.
Onun içinde PKK başka YPG başka diyordu!
Son günlerde Sayın Devlet Bahçelinin açıklaması herkese çok değişik geldi. Aslında sayın Bahçeli çok da doğru yaptı.
Ancak ÖCALAN, Sayın Bahçeli’nin dediği gibi sahne alsa da KANDİL'de onu dinleyecek kimse kalmamıştı.
Kürt siyaseti yıllardır APO ya değil tamamen KANDİL'e bakıyor onların işaretiyle yürüyordu.
Bunu gören ve bilen sayın Bahçeli açıklamasıyla bunu anlatmak ve kürt siyasetini parçalamak istedi.
Ancak;
Şu anda kendileri için bile bir önemi kalmayan PKK'nın lağvedilmesi, göstermelik olarak birkaç yüz örgüt mensubunun silah bırakması tek başına yeterli olmayacaktır, çünkü PKK'nın yeri doldurulmuştur.
Silah bırakılsa bile bu bir göz boyamadan öteye gitmeyecektir.
Kürt siyasetçiler, APO'nun manevi oğlu olan Mazlum Kobani'yi hiç ciddiye almıyor onunla ilişkiye geçmiyor.
ÖCALAN Amerika'ya yakın olarak bir alanı kontrol edebilir. Ancak bu konuda AVRUPA çok daha etkili.
TUSAŞ'a saldırı olunca herkes Amerika'yı suçladı.
Ankara ÖCALAN'ın ismini öne çıkarınca AVRUPALI güçlerin harekete geçeceğini belki de tahmin edemedi.
Avrupa'daki malum uşaklar TUSAŞ saldırısı üzerinden Ankara'ya "Siz kimsiniz ki bizden habersiz ÇÖZÜM bulmaya çalışıyorsunuz" demek istedi.
Öcalan'ı sahaya itiyorsunuz.
Anlayın artık bu mesele TÜRK-KÜRT meselesi değil.
Anlamadınız mı dediler…
****
“Bize düşen gayret etmektir. Onlar nasıl ki iki bin yıldan beri bâtıl davaları için inançla ve gayretle çalıştılarsa, biz de onlardan daha büyük bir gayretle, cihat şuuruyla, bütün insanlığın saadeti için canla başla çalışmak zorundayız.” (Prof. Dr. Necmettin Erbakan)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.