Yücel KEMANDİ

Yücel KEMANDİ

Milli Eğitimde Neden Sınıfta Kaldık?

Milli Eğitimde Neden Sınıfta Kaldık?

Geçen hafta Eğitim ve öğretimde sınıfta mı kaldık diye sormuştuk. Bugünkü yazımızda gelen yorumlara bir cevap yazmak istedik.

Gelen yorumların tamamında "evet sınıfta kaldık" yazılmış sonrada bunun sebebi sorulmuş.

Değerli dostum emekli öğretmen Hasan hocam yorumunda, niye sınıfta kaldığımızdan kısaca bahsetmiş, doğrusunu yazmış. Buradan kendisine teşekkür ediyorum.

Milli Eğitim’de 27 Aralık 1947′de imzalanan Fulbright Antlaşması ile oluşturulan komisyon günümüze kadar ülkemizin eğitim sisteminde tek söz sahibidir.

Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu, ya da diğer gizlenmiş adıyla Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Kültürel Mübadele Komisyonu, 1947 yılında Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan ikili anlaşma. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı kanun ile çalışmalarına başlamıştır.

Fulbright komisyonu, ilkokuldan İmam Hatip’e kadar, tüm eğitim müfredatını belirleyecekti.

İşte güzel ülkemizin milli olması gereken eğitimine saplanan büyük hançer.

Osmanlı Devletini çökerten Balta Limanı Anlaşmasının bin beteri olan 1995 Gümrük Birliği Anlaşmasının, Türkiye Cumhuriyeti’ni ekonomik kıskaca aldığını, Türkiye’yi açık pazar yaptığını, üretime dayalı ekonomik yapıyı tümüyle ortadan kaldırarak, yerine tüketime dayalı bir yapı oluşturduğunu biliyoruz.

Türk Milli Eğitim sistemini altüst eden, Türkiye’yi parçalayacak alt yapıyı oluşturan, Atatürk’ün Milli fikir sistemini yok etmeyi planlayan da Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu’dur.

Anlaşmanın en önemli görevi; eğitimi millilikten uzaklaştırmak Türkiye’de Amerikan yanlısı kadroların oluşturmaktır.

Bu kadroyu oluşturmak geleceğin “Türk” yöneticilerini yetiştirmek üzere, öğrenciler Amerika’ya götürülecekti, götürdüler bugünde götürülüyorlar. (Sınavda da ilk 200 e giren öğrenciler Türkiye bursu ile ABD okuyacaklar)

Anlaşmanın birinci maddesi, “Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası T.C Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini yapacaktır.”

Anlaşmanın 5. maddesi, “Komisyon; dördü T.C vatandaşı, Dördü de ABD vatandaşı (ikisi mutlak C.I.A ajanı olmuştur) olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi, komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir.

Bu anlaşmayla, Milli Eğitim Bakanlığı’nda bugün bile çalışmaları “etkin” bir biçimde sürdüren, personel politikalarından ders programlarına, pek çok konuda stratejik kararlar önerebilen, “Milli Eğitimi Geliştirme” adlı komisyon da aynıdır. Burada çalışanların üçte ikisi de Amerikalıdır.

Türkiye’yi Amerikan yarı- sömürgesi durumuna düşürerek Türk Milleti’nin alnına bu lekeyi süren ve bu anlaşmada imzası olan İsmet İnönü yıllar sonra, 1963’de bu anlaşma ile ilgili bakın ne demiş.

“Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlemek istiyoruz. Herkes aynı şeyden söz ediyor. Nasıl yapacağım ben bunu?

Karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim. Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar.

Yapabilirler mi bunu?

Hepsini çevresinde uzman denen yabancılar dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar. O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar.

Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden, Washington’un haberi oluyor. Sonucu memurlardan önce sefirden öğreniyorum.

Ben de buradan soruyorum; Bunlar giderler mi? Tabii ki gitmezler. Gitsin diyenlere ne mi olur?

İsmet İnönü’ye teklif edilen bu komisyon, 1937 yılında Atatürk'e teklif edildi. O ne dedi, “kesinlikle olmaz” dedi.

Adnan Menderes 1957 yılından sonra bunlara “gidin” dedi.

Turgut Özal “eğitim millileşmeli” dedi.

Necmettin Erbakan “bunları ülkemizden söküp atacağım” dedi.

Dediler de ne oldu?

Bu konuda bakın İsmet İnönü yıllar sonra aklı başına gelince neler demişti.

"Arkadaşlar bunları göndermek o kadar kolay değildir. Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez…”

Madem bunları biliyordunuz, öyleyse niçin Amerika ile antlaşmalar yaparken Türkiye’ye Amerikalı uzmanların dolmasına neden olacak maddelere imza attınız?

Demek gerekiyor.

Türk Milli Eğitimi’ni millilikten uzaklaştıran önce sekiz yıllık eğitimi çıkaranda bunlar.

Sekiz yıllık kesintisiz eğitimi 4+4+4 ile değiştiren de bunlar.

Anadolu’dan nitelikli insanların önemli yerlere gelmesini engellemek için her yeri Anadolu liseleriyle doldurtan, Fen Liselerini sıradanlaştıran, Meslek Liselerini değersizleştiren son 20 yılda eğitimde sınıfta kalmamıza sebep olanda işte bunlardır. Bu komisyonun çalışmalarıdır.

Peki sadece Gayrımillî Eğitim Anlaşması “FULBRIGHT” mi suçlu?

İktidara gelebilmek için ya da siyasi geleceklerini uzatmak için, bu sözleşmeyi imzalayan, bunları göndermeyen, onların her dediğini yapanların hiç mi suçu yok?...

Türk gencine gerçek Türk Tarihi’ni öğretmek boynumuzun borcu olmalıdır zirâ Türk gencinin cesaretinin de, ferasetinin de, idrâkinin de, inancının da kaynağı gerçek Türk Tarihi’dir.

Türk genci atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde güç bulacaktır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Yücel KEMANDİ Arşivi