Yücel KEMANDİ

Yücel KEMANDİ

Yargısız infaz, faili meçhul cinayet ve siyasi cinayetler!

Yargısız infaz, faili meçhul cinayet ve siyasi cinayetler!

Faili meçhul cinayet nedir? Bir öldürme eyleminin kimin tarafından yapıldığının bilinmemesi durumudur.

Bizim tarihimizde işlenen faili meçhul cinayetlerde belirli bir amaç ve süreklilik olduğu görülmektedir. Onun için ben bu cinayetlere siyasal cinayet demek istiyorum. Çünkü faili meçhul cinayetlerin tamamı siyasi amaçlara hizmet içindir.

Özellikle tarihimizin iç karışıklık dönemlerinde faili meçhul cinayetlerde büyük bir artış yaşanmıştır.

Faili meçhul cinayetler bazen siyasi iktidarı zayıflatmak, bazen de siyasi iktidarı değiştirmek için yapılmıştır.

Peki siyasi cinayetleri düşünen uygulayan kimdir diye bir soru tabii ki aklımıza geliyor.

Siyasi cinayetleri her dönem organize eden hep Siyonizm olmuştur.

Siyonizm Siyasi cinayetleri ABD tarafından bir merkezden yönetilen bir politika hâline getirmiştir. Siyasi cinayetleri aynı zamanda yargısız infaz olarak da isimlendirebiliriz.

Yargısız infazlar dünyada komünizmle ve sol muhalefetle yada kendilerine karşı muhalefetle mücadele etmeyi kendisine birinci ilke edinen örgütlerin finans ve eğitim faaliyetleri Siyonizm desteğiyle ABD tarafından karşılanıyordu.

ABD, Avrupa’da NATO’ya üye olan ülkelerde, yasadışı örgütlenmelere giderek siyasi cinayetleri ve yargısız infazları başlattı.

Özellikle sol hareketin güçlü olduğu, İtalya, Almanya, Hollanda, Fransa, İspanya ve Belçika gibi ülkelerde ölüm mangaları, oluşturarak siyasi cinayetleri ve gözaltında kayıpları çoğaldı. Sol hareketin güçlenme imkanı olan ülkelerde aynı uygulamayı başlattı ve yönetti.

Osmanlı devletinde kurulduğu ilk günden itibaren de siyasal cinayetler sık kullanılan bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu bölümü başka bir yazımızda yazmak isterim.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte siyasi cinayet ve “faili meçhul” cinayetler değişik yöntemlerle aynen devam etmiştir. Cumhuriyet döneminde bugün bile tam anlamıyla aydınlatılmamış onlarca cinayet vardır

Mustafa Suphi isimli TKP üyesi 28 Ocak 1921 yılında 14 dava arkadaşı ile birlikte Trabzon'dan Sovyetler'e gönderilmek için bindirildikleri teknede Kayıkçılar Kahyası Yahya Kahya tarafından öldürüldüler. Daha sonra bindikleri tekne de batırılmış ve kimsenin cansız bedeni bulunamamıştı.

2 Nisan 1948 (41 yaşında) Bulgaristan kaçarken öldürülen. Sabahattin Ali cinayeti, siyasal “faili meçhul” cinayet olarak isimlendirilebiliriz. Ancak sonradan MİT mensubu olduğu öğrenilen bir kişi tarafından öldürüldüğü iddia edilmiştir.

Yakın tarihimizde 1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul/Taksim Meydanında 1 Mayıs İşçi Bayramı için toplanan insanlarımızın üzerine ateş açılması sonucu 35 kişi öldürülmüş, yüzlercesi yaralanmıştır. 1 Mayıs 1977 katliamı, birileri kabul etmese de o tarihe kadar yapılmış en büyük faili meçhul cinayet kabul edebiliriz.

Kemal Türkler’in 1978 yılında öldürülmesi. Savcı Doğan Öz hazırladığı raporda; “Şiddet olayları, anarşik eylemler olarak nitelendirilebilecek kadar basit değildir. Amaç, demokrasi umudunu yok etmek diye düşüncelerini seslendirince (24 Mart 1978) öldürülmüştür.

12 Eylül Askeri Darbesi ile birlikte, sokak ortasından, evinden, işyerinden gözaltına alınıp işkence hanelere götürülüp işkence ile öldürme veya gözaltında kayıp olayları sık şekilde başvurulan esaslı bir yöntem olarak karşımıza çıkmıştır.

1991 yılında 3713 sayılı Kanunla kabul edilen, Terörle Mücadele Kanunu iyi incelenirse bunun sonunda nelerin yaşandığını da görebiliriz.

1990 yılında yoğunlaşan “faili meçhul” cinayetler gözaltında kayıplar, infazlar ve işkence uygulamalarının alabildiğine yaygınlaştığı, Türkiye tarihinin en karanlık ve acılı yıllarıdır.

Bu dönemde Savaş koşulları ile birlikte bütün temel hak ve özgürlükler askıya alınmıştır. Yaşam hakkı ihlalleri yaygınlaşmış, yargılı-yargısız infazlar, gözaltında kayıplar, “faili meçhul” siyasi cinayetler olanca hızı ile devam etmiştir.

1990-1993 yılları arasında gerçekte ilan edilmemiş olmakla birlikte tam bir iç savaş koşulları uygulanmıştır. Bu dönemde yaşanan baskı, işkence, gözaltında kayıp, faili meçhul cinayetler adeta hayatın olağan bir parçası olarak kabul görmüştür.

Muammer Aksoy (1 Şubat 1990), Çetin Emeç (7 Mart 1990), Bahriye Üçok (6 Ekim 1990) Uğur Mumcu (24 Ocak 1993), Adnan Kahveci (5 Şubat 1993), Recep Yazıcıoğlu (8 Eylül 2003), Muhsin Yazıcıoğlu (25 Mart 2009) ve onlarca cesur, sözünü esirgemeyen, doğruları yazan, çizen, söyleyen, insanımız siyasi cinayet sonucu dünyalarını değiştirmişlerdir.

Burada o yıllarda yaşanmış ilginç ve düşündürücü bir olaydan bahsetmek istiyorum. ABD Başkanı Bush’un Türkiye ziyaretinden kısa bir süre önce “Devrimci Sol militanı” olduğu iddia edilen 10 kişi 12 Temmuz 1991 tarihinde yargısız infazla bir gecede İstanbul’da öldürülmüştü.

1990’lı yılların başında Türkiye Hukuk kurallarının tamamen rafa kaldırıldığı, “Gayri Nizami Harp”, “Kontrgerilla” yöntemlerinin tek yöntem olarak kullanıldığı bir süreç başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu yıllar Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’ın görev yaptığı acımasız yıllar olarak adlandırılabilir. Bu dönem, Türkiye tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Ankara DGM Savcısı Ülkü Coşkun bu dönemde öldürülen gazeteci/yazar Uğur Mumcu cinayetini “devlet işlemiştir” diyerek devletin cinayette sorumluluğunu kabul etmiştir. Yakın tarihimizin “faili meçhul” cinayetlerinden birisi olan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi cinayeti açısından da durum benzerdir. "Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz” dedikten kısa bir süre sonra ensesinden vurularak öldürülmüştür.

Faili meçhul” adı verilen siyasi cinayetlerin büyük bir kısmında failin kimliği dahi açık olmasına rağmen cinayetlerin failleri, nedenleri ve arkasındaki güçler gizlenmeye devam ediyor.

Cumhuriyet tarihimizin ilk yıllarında ve sonrasında işlenen suçların ve gerçeklerin bir gün mutlaka açığa çıkacağını umut ediyorum.

Çünkü;

İşlenen siyasal cinayetlerin failleri ortaya çıkarılmadıkça ve bunu üreten mekanizma ortadan kaldırılmadığı sürece demokrasi ve hukuk devleti iddialarının içi boş söylemler olmaktan öteye gitmeyeceğini özellikle belirtmemiz gerekir. Bugünkü iktidar partisi demokrasi ve hukuk devleti kavramlarından bahsediyorsa, siyasi tüm cinayetleri devlet sırrı veya başka bir gerekçe ile üstünü örtmemeli suçu işleyenleri ve özellikle suçun arkasındaki güçleri ortaya çıkartmalıdır.

Gününüz aydın sağlığınız daim olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Yücel KEMANDİ Arşivi