Faizci olmadım, olmayacağım
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, günümüzün en büyük hastalığına karşı adını "Ekonomik Kurtuluş Savaşı" koyduğu yüksek faizle ciddi bir mücadele başlattığını açıkladı.
Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi "Faizci olmadım, olmayacağım." Bu sözü buradan alkışlıyorum. Sonra da sormak istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanım yaklaşık 20 yıldır bu ülkede bu faizci sistem uygulanmadı mı? Evet uygulandı. Peki şimdi ne değişti?
Evet, bu ülke, faize ve faiz lobilerine karşı yıllar önce böyle bir mücadele başlatılmıştı, ancak o zamanki başbakanın istediği sonucu almasına siyasi ömrü yetmemişti.
Bu mücadele, mücadeleyi yapanları hep yıprattı. En çok da bizi, dar gelirliyi yıprattı bunun da bilinmesi gerekir.
Sayın Cumhurbaşkanı düşük faiz politikası ile yatırımın teşvik edileceği ve denenen yeni modelin beş ay sonra olumlu sonuç vereceğini düşünüyor.
Tabii ki bu beş ayın sonunda dar gelirli vatandaş ne hale gelir onu da tahmin edebiliyorum.
Bunu da yaşayıp göreceğiz. Belki de olmadı sil baştan diyeceğiz.
Peki, bu faiz savaşından galip çıkabilir miyiz?
Ekonomist değilim onu ben bilmem, ancak faizsiz bir sistemin mümkün olduğundan şüphem yok.
Ben bu ülkede faizsiz bir sistemin nasıl mümkün olabileceğini ilk kez Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ağzından duydum.
Hatta öyle ki Necmettin Erbakan’ın siyaset sahnesine atılmasının en önemli sebeplerinden birinin de bu sistemi getirmek olduğunu biliyorum.
Onun içinde Erbakan Hoca’nın kafasındaki modelleri buradan tekrar hatırlamakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Erbakan’a göre, "Faizci düzen, her türlü ekonomik ve sosyal tahribatı meydana getirirken gelir dağılımının gittikçe bozulmasına, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olmasına yol açmaktadır" ve "Böylece faizci kapitalist düzen sonuçta ülkeleri ve dünyayı sosyal patlamalar ve harplere sürüklemektedir."
Erbakan’a göre, "Faiz, duran bir paranın bir yıl sonra faiz nispetinde kıymetini düşürmek demektir." Bu bakımdan faizci bir nizamın içerisinde stabil bir ekonomi kurmak mümkün değildir.
Kapitalist nizamın bütün sancıları buradan ileri geliyor. Bu sistemde hiçbir şeyin fiyatını sabit tutamazsınız.
Erbakan’a göre, faizi zenginler değil fakirler öder. Çünkü zengin malı satarken, bütün faizleri malın üstüne koyar ve dolayısıyla alıcı o faizi ödemek zorunda kalır. Ona göre, "faiz sonunda fakiri ezer. Çünkü masrafa yazılır, fakir fukaranın aldığı malın üzerine biner. Faiz iktisatta istikrarsızlık doğurur. Faiz nispetinde para her sene otomatikman kıymetini kaybetmek mecburiyetindedir."
Erbakan’a göre faiz iki türlü sorun getiriyor. Bir tanesi maliyetler içerisine giriyor ve maliyetleri yükseltiyor, bundan dolayı daha ucuza mal olacak bir ürün, faizli sistemde daha pahalıya mal oluyor.
Faizin bir ikinci mühim sorunu da fiyatların her sene artmasını sağlamasıdır. Yani, faiz sadece bir kere, bir mal üretilirken fiyatı arttırmakla kalmıyor, bütün malların fiyatlarında her sene tekrar arttırıcı rol oynuyor.
Diğer bir ifade ile faiz paranın kıymetini düşürücü rol oynuyor. Paranın kıymetini düşürmesi de bütün iktisadi hayattaki istikrarsızlığın temelini ve kökünü teşkil ediyor.
Erbakan, faiz sistemine karşı kar ortaklığı prensibini öne çıkarmıştır. Bunun için 70’li yıllarda Sanayileşmeyi gerçekleştirmenin yolu olarak da ilk devlet teşebbüsünün oluşması ve sonrasında kar ortaklığı prensibine dayanan Bölgesel Kalkınma Şirketlerinin kurulması fikrini ortaya atmaktadır. Bölgesel kalkınma şirketleri teoride kar ortaklığı sistemiyle nasıl sanayileşilebileceğini ve bölgesel olarak nasıl kalkınmanın sağlanacağını bizlere göstermektedir.
Erbakan 39. ve 41. hükümet ortağı olduğu dönemlerde sanayileşme taahhütleri ile alakalı denemeleri oldu ancak iktidar ömrü hep kısa kaldı.
Daha sonra bu söylemini sanayileşme yerine liberalizmin de etkisiyle Adil Düzen üzerinden yapmıştır. Adil Düzen, sanayileşme sürecini hatırlatmaktadır. Kar ortaklığı prensibine ek olarak Adil Düzen’de üretim ortaklığı söz konusudur.
Ekonomik olarak adil düzende; devlete biçilen rol, para, vergilendirme sistemi, kredi esasları ve ortaklık, üretim ve ihracat, enflasyon, işsizlik ve sosyal güvenlik esasları yer almaktadır.
Bu esaslar Adil Ekonomik Düzenin genel hatlarını oluşturur.
Erbakan’a göre, bir ekonomik düzenin adil olması 31 temel esas üzerine oturmasıyla mümkündür. Bu 31 temel esasın 3 tanesi genel esaslar olmak üzere, 7 tanesi parayla, 7 tanesi krediyle, 7 tanesi vergiyle, 7 tanesi de sosyal güvenlikle ilgili esaslardır.
Adil Ekonomik Düzen’de "herkes ne kadar ürettiyse o kadar tüketme hakkına sahiptir" prensibi vardır.
Adil Ekonomik Düzen’de 7 türlü kredi imkanı vardır. Bu krediler faizsizdir ve enflasyona sebep olmamaktadır.
Erbakan’a göre batıl sistemler çökmektedir. Yeni bir devir başlamaktadır. Yeni bir dünya kurulacaktır. Bu yeni dünyanın genel düzeni "Hakkı Üstün Tutan" Adil Düzen, Ekonomik düzeni ise Adil Ekonomik Düzen olacaktır.
Adil Ekonomik Düzende belirtildiği üzere üretim ağırlıklı olacak, kalkınma için yine sanayileşme hamleleri yapılacak, faizsiz sistem kurularak Müslüman ülkeler arasında ekonomik birliği sağlayacaktır.
Erbakan Hoca, ömrünü faiz ile mücadeleye adadı. Siyasi kariyeri boyunca yaşadığı onca tehdit, yasak ve darbelere rağmen faiz lobileri ile mücadelesinden vazgeçmedi. Faizsiz bir sistemin olabileceğinin en güzel örneği, Erbakan Hoca’nın kısıtlı imkanlarla yapmaya çalıştıkları olsa gerek.
Erbakan Hoca vefatına kadar faizin olmadığı bir ekonomi hayal eden ve bürokrasiden siyasete her alanda bu mücadeleyi veren biriydi.
Erbakan Hoca’nın hayalini gerçekleştirmek için verilen bu mücadelenin sonunda kazanan "TÜRKİYE" olacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanım; Sultan Abdülhamit Han’ın yanında uzun süre padişaha musahiplik yapmış sırdaşı Nadir Ağa’sı vardı, sizin yanınızda böyle biri var mı onu da çok merak ediyorum. Eğer böyle güvendiğiniz insanlarla değil de dün öyle bugün böyle diyen insanlarla yola çıkarsanız beş ay sonra hüsran olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.