Trump değil, Trump'ı iktidara getirenlere gidin!
Suriye ve Irak haberlerini dinliyor musunuz?
Hayır dinlemiyorum, görüntüleri de izlemiyorum.
Suriye haberlerini neden dinlemiyorsunuz dersem,
Büyük ihtimal, Facebook veya Twitter uğraş alanınız.
Peki bu hesaplardan bura ile ilgili resimlere de mi bakmıyorsun?
Bakıyorum bakıyorum hep aynı resimler.
Moralim bozulmasın diye pas geçiyorum.
Bu sözler cumartesi günü Yapıcı İş Merkezinde bir işyerinde konuşuldu.
Yazıma Irak ve Suriye'den bahsederek başladığım için, içinizden bazıları “bıktık artık kandan duygusal sömürüden” deyip başka bir sayfaya geçmek, başka bir yazıyı okumak isteyebilir.
Saygı duyarım.
Ben de sizin gibi yapıyorum sizden farkım yok!
Bu yaptığımız kötülüğümüzden art niyetimizden değil ki...
Çaresizliğin sonucunda ne yapacağımızı bilmemekten.
Mesela Eset ve Rus uçakları sivilleri vurdular... Her taraf kol bacak doluydu, kan kokusu sanki ta buralara geliyordu. Sonra Mehmetlerimizi vurdular
Peki bu kez o fotoğraflara bakan haberleri dinleyen kaç kişi kaldı?
Bakan ne yaptı? Baktı baktı baka kaldı.
Belki beddua yaptı. Belki de kocaman bir küfür etti.
Ondan bile emin değilim
Sanki kıyamet kopmuş, Dünya tarafından terkedilmiş bir insanlık, kabullenilmiş felaket, kısaca kocaman bir hiç
Felaketten hemen sonra tüm dünyaya aktarılan korkunç medya görüntüleri,
Bakıyorum, elim tutmuyor, dilim söylemiyor, içim ağrıyor, kahroluyorum. Keşke bakmasam diyorum, ya da bize yaşamak haram diyorum..
Gençliğimi hatırlıyorum, bu güne kadar, ne kadar kandırıldığımızı ne kadar aldatıldığımızı, ne kadar satılmış, onlara meyilli insanlar tarafından yönetildiğimizi... Anlıyor ve daha fazla kahroluyorum.
Ne masallarla uyutulmuşuz diyorum. Ya da bunu gören milletine anlatanların başına gelenleri hatırlayıp kahroluyorum.
Hani dünya, barış aşamasına gelmişti.
Hani bundan sonra tüm İslam topraklarında yaşayanlar teknolojinin tutsağı olduğu için, sömürgeciler yoksul dünya insanlarını kolay kolay feda edemezdi.
Bunları iddia eden bürokratlar, ilim adamları ve siyasetçiler neredeler şimdi? Peki ne oldu bunları söyleyenlere? Ne oldu bu fikirlere?
O akıllı telefonlar ve teknoloji Suriye'den, Irak'tan bize anlık zulüm görüntüleri yansıtıyorlar, moralimizi bozuyorlar, barışa zerre katkı sağlamıyorlar.
Hepsini geçtim...
Yıllarca bu yüzyılda "demokrasinin dünya çapında genişleyeceği"nden söz edenler bu düşünceyi herkese ve özellikle bizlere kabul ettirenler
Şimdi ne yapıyorlar?
Onu da ben söyleyeyim;
Zulümler insanları mültecileştiriyor, bundan korkan batı ve onların yalakaları altına yapıyor, tir tir titriyorlar.
Demek ki, neymiş...
Batı'dan esip gelen her şey doğru değilmiş, Batılaşma kocaman bir safsataymış, medeniyet onların topraklarında değil İslam topraklarında yaşayanların geçmişindeymiş.
Onun için dünyanın oyununa gelmemek onlara karşı daha temkinli ve şüpheli yaklaşmanın zamanı gelmiş de geçiyor bile...
Bunlardan yola çıkarak şu anda şehit olan onlarca Mehmet’imden sonra Trump’tan çare bekleyenlere söyleyeceklerimiz var
Trump değil, Trump'ı iktidara getirenlere gidin onlar bu işi daha çabuk çözerler.
Şimdilik bu kadar söyleyeyim.
Geçen haftaki yazıma yorum yapan Ahmet Emin Koç kardeşim Atatürk’ün dış siyasetiyle ilgili beş madde göndermiş... Birinci elden kaynaklardan konuyu araştırıyorum. Atatürk’ün öyle bir açıklaması varsa buradan yayınlayacağım.
YAZININ SÖZÜ; “Üzülmeyin gevşemeyin inanıyorsanız üstünsünüz. Bundan dolayıdır ki Batılların hepsi yok olacaklardır. Biz burada değişmez kanunları konuşuyoruz. İnanıyorsanız üstünsünüz, yoksa başkasını taklit ediyorsanız uşaksınız.” Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.