Yusuf Sezer

Yusuf Sezer

İdrakin Tahribi

İdrakin Tahribi

İdrak; çeşitli vukuat, malumat veya dünya görüşünün tefekkür süzgecinden geçip zihinde tecessüm etmesiyle tezahür olan bir algılama, hazmetme faaliyetidir. İdrak edebilmek için öncelikle tefekkür tarikiyle hakikate vasıl olmak gerekmektedir. Nitekim günümüzde insanlar tefekkür etmeyip idrak sürecinde arızi safhalar yaşamaktadır. Bunun sebebi ise insanların tefekkürün künhüne vakıf olamamasından kaynaklanmaktadır. Vaziyete istinaden “Hakikati görmeden paçayı sıvamak” tabiri gayet yerinde bir söylemdir.

Mağara teoremi…

Felsefe ile alakadar olan insanların ekseriyeti Platon’un -Eflatun- mağara alegorisine aşikârdır.

Mağara, gölge, hakikat (dış dünya, gölgenin kaynağı), ışık; bu dört unsur alegoriyi anlamamızda önemli rol oynamaktadır.

Mağara; karanlık, köhne ve dışarıyla bağlantısının sadece yansıyan ışıkla sağlandığı alandır. İçeride bulunan tutsak insanların dünyası olarak ifade edebiliriz.

Gölge; gerçek dünyanın bir işaretidir. Lakin tutsaklar hakikati gölge olarak idrak etmektedir.

Hakikat;  varlığın özüdür.

Işık ise tüm bu olanların sebebidir, gerçekleşme kaynağıdır.

Mağaradaki tutsaklar aslında idrak meziyetini kaybetmiş insanlardır. Mağara duvarına yansıyan gölgeleri- işaretleri- hakikat zannetmektedirler. Buna istinaden tutsakların mağaradan çıkma iradeleri olsa dahi çıkmaya tenezzül etmezler. Öğrenilmiş çaresizliğe mahkûmdurlar. “Bu yüzden idrak etmeden itaat ederler.”  

 Aslında bu, arabayla seyir halindeki bir sürücünün işaret levhasına bakıp gideceği yere vardığını düşünmesidir. Zira o işaret levhası sadece ona gideceği yolu tarif etmektedir. Buhran çağında yaşayanlar veyahut mağaradaki tutsaklar işaretlere bakarak hakikate vardığını düşünmektedir. Lakin işaretler sadece hakikati işaret eder, hakikatin kendisini teşkil etmez.  

Mağara metaforu örneği hakikat ve batıl arasındaki farkı çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira kainat zıtlıkların uyumuyla -ki Heraklitos’ ta böyle ifade etmektedir- makro ve mikro kainatı deruni bir irdeleme hareketine sevk etmektedir. Bu nedenle siyahı beyaza, beyazı da siyaha denk tutamayız;  beyazı siyahsız, siyahı da beyazsız asla algılayamayız.  

Metafordaki ışık- sebep, kaynak- bu irdeleme hareketinde gözlerimize fer olmaktadır. Varlığın, kainatın, ferdin, düşüncenin… vb. kimliğini teşhir etmektedir. Tabi ki bu ne taraftan nazar ettiğimize bağlıdır.

Hülasa İdrak, bizlere temyiz gücü tahsis etmektedir. İdrak yetisine sahip insanlar bu sayede doğruyu ve yanlışı ayırt edebilmektedir. Ama bunu “Mağaradaki Tutsak” insanlar misali tefekkür meziyetine pranga vuranlar değil bilakis o mağaradan çıkma şecaatini gösterebilenler yapacaktır.

Günümüzdeki insanların yegâne sorunu da “İdrak yollarlının iltihaplanmasıdır”. Teşhisi malum olan hastalığın çaresi de hemen yanındadır; İdrak etmek!

“Unutmamalıyız ki; İdrak etmeyenler koşulsuz şartsız itaat ederler.” 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yusuf Sezer Arşivi