KONYA HABER
Konya
Açık
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3206 %0,24
48,8203 %0,44
4.861,64 % 0,10
Ara

Tefekkürün Tahribi

YAYINLAMA:

İlk insanın yaratılışından bu yana insanlık behemehal suretle ilerleme ve gelişme kaydetmiş, yeni medeniyetler inşa etmiş, müspet ilimlerde yeni doruklara ulaşmıştır. Bu aslında gayet tabii bir ahvaldir ki insanlık tarihi bir bütünlük arz etmekte ve bir sonlanış asla sil baştan bir başlangıç ihdas etmemektedir.

Bunun sebebiyse insanın fıtrat gereği düşünebilen bir mahluk olmasıdır. Nitekim insanı diğer canlılarla mukayese ettiğimiz takdirde bizlere verilmiş en önemli meziyetin düşünce kabiliyeti olduğunu görürüz.

Peki, düşünen insan ne üretir?

İnsanın düşünce faaliyetini müteakiben fikir denen olgu zuhur eder. İnsan bu sayede belli bir dünya görüşüne ve yaşam felsefesine haiz olur. Özellikle Doğu medeniyetlerine baktığımızda kamil insan figürünün tefekkür tarikiyle erişilecek bir mesabe olduğu görülmektedir.   

Nitekim feylesoflar her daim sorunları tefekkür yoluyla ihata etmiş ve bu ceht ile çeşitli kavramlar türetmiştir.

Lakin modern dünyada artık tefekkürün ehemmiyeti kalmamış, etik hal derdest edilerek pragmatik (çıkarcı) yaklaşımlar iktidara gelmiştir. İnsanlar artık sahip çıkma kavramıyla dünyaya nizam vermiyor bilakis sahip olma gayesiyle dünyaya efendilik taslamaktadır. Buna istinaden insan, varlığa sathi bir bakış açıyla bakarak sadece madde olarak görmekle kalmamış, kapitalist ve eneiyetçi (benmerkezcilik) sistemiyle varlığın merkezine kendini konumlandırmıştır.

İnsanı hem maddevi hem de manevi yönden tüketen malum sistem, sadece haz kavramıyla insanlığı bu aşağılık mertebeye tutsak etmiştir.

19. asrın feylesofu olan Nietzsche’nin hiççilik ekolü sadece tüketen insanın tefekkürden mahrumiyetinin bir beyanıdır. Şahsi adlandırmam ile zannımca çağımız beşeri manada “Buhran Çağı”dır.

İnsanlar tefekkürü terk edip mükaşefe kapısını müşahede etmeyi bırakıp bir ama misali varlığı tek boyutlu yorumlamaya başladılar. Bu tek boyut ise; varlığa hükmetme.

Tefekkürün ehemmiyeti çağımızın düştüğü girift vaziyete bakılarak anlaşılabilir. Düşünmenin ulvi bir meziyet olması buhran çağı sakinleri tarafından anlaşılamamıştır ki etrafta onlarca düşüncesiz insan türemiştir. Eskiler, düşünmeyen insana gamsız derlerdi. Zaten düşünmeyenin – taakkül etmeyenin-  iradesi de hüküm sürme iddiasında bulunma hakkı da olamaz. Ama çağımız insanının gayri akıl ile her şeyi tahakküm altına alma isteği ise su götürmez bir gerçektir.

 Bu modern zihin köleliğine son verebilmek için tefekkür meziyetine haiz insanlar olmak gerekir, bunun içinse aklımızı ne idüği belirsiz fikirciklere kiralamayıp kırk kez düşünüp kırk kez tartmamız gerekmektedir.

“Unutmamalıyız ki insanlık Hakkı teemmül etmediği vakit Batıla temayül eder.”

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *