Konya ile Antalya’yı birbirinden ayıran ve iki kentin ortak değeri olan Giden Gelmez Dağları’na sırtını yaslayan yaylalar, kışlık elbiselerini giydi. Akseki’de kar ile birlikte eşsiz bir güzelliğe kavuşan yaylalar, doğaseverlerin akınına uğruyor.
Antalya-Konya arasında yer alan, Orta Torosları oluşturan sarp kayalıklardan oluşan, efsanelere konu olmuş Giden Gelmez Dağları’nda karstik yapılarıyla dikkat çeken köyler ve yaylalarından birisi de Değirmenlik Köyü’ne bağlı Yellice Yaylası.
Yeşillikler içerisinde ve akan suyun sesleri arasında doğa harikası bir köy olan Değirmenlik’in nefes kesen manzarasına sahip yaylası Yellice, nam-ı diğer Yellibelen Yaylası da her mevsim göz kamaştırıyor.
Kış mevsiminde beyaz örtüsü ile kartpostallık bir manzara sunan bu yayla özellikle arkasında birçok uçurum, obruk ve mağara bulunan dağların keskin ve sivri kayalarıyla film sahnelerinden çıkmış enstantanesi ile görenleri büyülüyor.
NEDEN “GİDEN GELMEZ” DENİLDİ
Öte yandan bölgede en çok da Giden Gelmez Dağları’nın hikayesi merak konusu oluyor. Keskin kayaçlarıyla ürkütücü bir görüntüsü olan dağla ilgili çok sayıda rivayet ve efsane anlatılmakta. Sarp ve yalçın görünümüyle tüyleri diken diken eden bir o kadar da heybetiyle görenleri etkileyen Giden Gelmez Dağları, tüm tehlikelerine rağmen yine de doğa tutkunlarını ve fotoğraf meraklılarını cezbediyor.
Zorlu doğasına dağ keçileri, geyikler ve bitkilerin uyum sağladığı engebeli dağların adı ile ilgili çeşitli söylenceler mevcut. Dağlara giden çoğu kişinin gerçekten de dönemediği söyleniyor. En çok bilinen hikayelere göre, civar köylerden, 15-20 kişilik bir grup, kış mevsiminde dağ keçisi avına giderler. Mola verdiklerinde, ateş yakarak dinlenmeye çekilirler. Ancak konakladıkları yerin altı, aslında mağaradır ve ateş buzları eritince mağaraya düşerler.
Avcı grubun yanlarında giden köpek, köye geri dönüp acı acı uluyarak yardım ister. Şüphelenen köylüler, dağın doruklarına avcıları aramaya gider. Çöken yeri ve mağarayı bulurlar. Canlı kalan bir avcıyı kurtarırlar ancak grubun geri kalanına ulaşmak mümkün olmaz. Yine bir zamanlar avlanmak için dağlara giden bir grup köylünün yolda vurdukları geyikler, dağdaki obruklara düşer. Köylüler, “Yarın olsun alırız” diyerek evlerine geri dönerler.
Ertesi gün dağa gittiklerinde, geyikleri obrukta bulamazlar. İçine bakmak isteyip atlayanlar, kayaların bıçak gibi keskinliği nedeniyle geri çıkamazlar. Sonunda yukarıdan sarkıtılan iplerle kurtarılırlar ancak gruptan bir kişi, obrukta can verir. Bu gibi daha birçok acı veren hadisenin dağlarda yaşandığı ve dilden dile aktarılarak günümüze kadar geldiği belirtiliyor.