Padişahlar, sultanlar, şairler ve ilim insanlarının lezzetlerini övdüğü Konya mutfağı, tarih boyunca Anadolu yemek kültürünün en önemli merkezlerinden birisi olmayı başarmıştır. Konya Mutfağı hakkında derin araştırmalar yapıp önemli eserler ortaya koyan Nevin Halıcı’ya göre; Selçuklu döneminde başkentlik yapmış Konya’da, eski yerleşim yerlerinden Çatalhöyük (M.Ö. 6000-5000)’te yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen araç-gereçlerin içerisinde mercimek ve bulgur tanelerine rastlanılmış, bu bulgular ile Konya yemek kültürünün çok eski dönemlerde de var olduğunu ortaya koyuyor.
Selçuklular öncesi dönemde Konya mutfağı ile ilgili bilgi ve belgenin yok denilecek kadar az olduğunu ifade eden Halıcı, Çatalhöyük’teki kazılarda elde edilen bulguların günümüzde Konya’da yapılan tandır çorbası, mercimek yemeği ve mercimekli bulgur pilavı gibi yemeklerin geçmişten günümüze kadar geldiğine işaret ediyor.

SELÇUKLU-BEYLİKLER DÖNEMİ VE TUTMAÇ DETAYI
Konya mutfak ve yemek kültürüne, Selçuklu ve Beylikler döneminin yazılı eserlerinde de rastlanılmaktadır. Büyük Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey (1040-1063)Nişabur’u ele geçirdiğinde, kendisine sunulan yemekleri yediğinde “Güzel tutmaçamma sarımsağı yok” şeklinde söylemde bulunduğu ifade edilmektedir. Kaşgarlı Mahmud’un eseri Divan-ü Lügat-it Türk’te bazı yiyecekler ile birlikte Konya yemeklerine de yer verilmiştir. Tutmaç, yufka, yoğurt, ayran, bekmes, bulgama (bulamaç), kavut (helva) ve çörek bunlardan birkaçını oluşturmaktadır.

OSMANLI DÖNEMİNDE KONYA MUTFAĞI
1446 yılında Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Konya, Osmanlı topraklarına dahil edilmiştir. Seyyah İbn-i Batuta (1304-1369) Konya’ya geldiğinde “Kamereddin” isminde bir çeşit kayısı yetiştiğini, başında helva tablalarıyla satış yapan helvacıların bulunduğunu yazmıştır. 1650 yılında Evliya Çelebi’de eserinde Konya yemeklerinden bahsetmiştir. Lübnan asıllı yazar Emin Maruf, Yüzüncü ad isimli romanında, 1665 yılı Konya’sında Meram bağlarında bardaklarını çınlatarak dolaşan şerbetçi ve kayısı suyu satıcılarından ve herkesi baştan çıkartan, iştahını kabartan, çevresine toplayan, duman tüten tezgâhlardan (muhtemelen seyyar kebap, köfte satıcıları) bahsetmektedir.

YAPAY ZEKA “FIRIN KEBABI” DİYOR
Yapay zeka ise “Konya’nın en eski yemeği hangisi?” sorusuna;“Konya'nın bilinen en eski yemeklerinden biri etli ekmek olarak bilinse de, tarihsel açıdan ‘tirit’ ve ‘topalak çorbası’ gibi yemekler daha eski köklere dayanır. Ancak Konya'nın en eski ve en özgün yemeği olarak genellikle ‘fırın kebabı’ (ya da Konya kebabı) öne çıkar.

Fırın kebabı Selçuklu dönemine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir.Sadece erkek kuzu etinden, taş fırınlarda sabahın erken saatlerinde pişirilir. Genellikle yanında ince pide ve şalgam suyu ile servis edilir.
Eskiden fırınlarda mahalle halkı için pişirilirdi; bu da onu sosyal bir yemek haline getirmiştir.
Tirit; bayat ekmeklerin et suyuyla ıslatılmasıyla yapılır.Üzerine et konur, yoğurt ve sosla servis edilir.
Göçebe ve savaşçı kültürden geldiği için Orta Asya-Türk mutfağı ile bağı vardır.Çok eski, sade ama besleyici bir yemektir.
Topalak Çorbası; Bulgur köftesi, nohut ve yoğurtlu terbiye ile yapılan geleneksel bir çorbadır.
Anadolu’nun pek çok yerinde yapılır ama Konya usulü kendine hastır.” yanıtını veriyor.