Konya'nın tarih kokan yerleri gizemini koruyor… İşte Konya'da ölmeden önce görülmesi gereken 5 tarihi yer…

DÜNYANIN EN ÖNEMLİ ÇİNİ MÜZESİ
Medrese Karatay İlçesi, Ferhuniye Mahallesi, Adliye Bulvarı'nda Aladdin Tepesi'nin kuzeyinde yer almaktadır. Karatay Medresesi, Sultan II. İzzeddin Keykavus Devrinde, Emir Celaleddin Karatay tarafından, 649, H. (1251 M.) yılında yaptırıldı. Mimarı bilinmemekte. Osmanlı Devrinde de kullanılan medrese XIX. yüzyılın sonlarında terk edilmiştir. Medrese Selçuklular Devrinde hadis ve tefsir ilimleri okutulmak üzere "Kapalı Medrese" tipinde Sille taşından inşa edildi. Tek katlı.
Giriş doğudan gök ve beyaz mermerden yapılmış kapı ile sağlanmaktadır. Kapı Selçuklu Devri taş işçiliğinin şaheser bir örneği. Yazı ve desenlerle süslenmiştir. Kapının üzerinde medresenin yapımı ile ilgili kitabeler yer almaktadır. Kapının diğer yüzeylerine seçme ayet ve hadisler kabartma olarak işlenmiştir. Kapıdan, evvelce kubbe ile örtülü (şimdi üzeri açık) bir avluya, buradan da bir kapı ile medreseye girilir. Medrese salonunun üzeri, merkezinde fener bulunan ve mozaik çinilerle kaplı kubbe ile örtülüdür. Kubbe kasnağında, duvarların üst kısımlarındaki bordürlerde ve hücre kapıları üzerindeki panoda ayetler yazılıdır. Binanın batı yönünde bulunan beşik tonozlu eyvanın kemerinde besmele ve Ayet-el Kürsi yer almaktadır. Kubbeye geçiş elemanı olan üçgenlerde ise Muhammed, İsa, Musa ve Davud peygamberlerin isimleri ile dört halifenin (Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali)'nin isimlerine yer verilmiştir. Eyvanın solundaki kubbeli hücre Celaleddin Karatay'ın türbesidir. Medrese duvarlarındaki mozaik çinilerin büyük bir kısmı dökülmüştür. Çinilerde kullanılan renkler, turkuvaz (firuze), lacivert ve siyahtır. Anadolu Selçuklu Devri çini işçiliğinde önemli yeri bulunan Karatay Medresesi 1955 yılında "Çini Eserler Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Sergilenen eserler Anadolu, Selçuklu ve Osmanlı Dönemine aittir. Celaleddin Karatay Türbesi'nin bulunduğu hücrede ve güneydeki öğrenci hücrelerinde Kubad-Abad Sarayı çinileri alçı süsleri, çini tabaklar, kandiller ve sırsız seramikler sergilenmektedir. Kubad-Abad Sarayı çinileri haç, yarım haç, sekiz köşeli yıldız ve kare şeklinde olup, lüster ve sıraltı tekniği ile yapılmıştır. I.Alaeddin Keykubat'ın emri ile yaptırılan Kubad-Abad Sarayı İbrahim Hakkı Konyalı ve Prof. Dr. Osman Turan'ın Beyşehir civarında olması gerektiğini işaret etmelerinden sonra 1949 yılında Konya Müze Müdürü Zeki Oral tarafından bulunmuştur.

EŞSİZ KUBADABAD SARAYININ ÇİNİLERİ ORADA
1952'de Zeki Oral'ın, 1965-1966'da Katharina Ottodorn'un ve 1967'de Mehmet Önder'in sondaj ve kazı çalışmaları ardından uzun süre kendi kaderine terk edilen Kubad-Abad 1980 yılından itibaren Prof. Dr. Rüçhan Arık tarafından yeniden ele alınarak sistemli kazılara başlanmıştır. Eyvanda Selçuklu Dönemine ait çini kalıntıları, Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait seramikler teşhir edilmektedir. Kubbeli salonda Selçuklu Dönemine ait cam tabak, çini parçaları, Beyşehir Eşrefoğlu Camii'ne ait tavan göbekleri ve Osmanlı Dönemine ait seramikler bulunmaktadır.

DÜNYANIN İLK UZAY İZLEME MERKEZİ
Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvus Devrinde Vezir Sâhib Atâ Fahreddin Ali tarafından, hadis ilmi okutulmak üzere 1264 yılında inşa ettirildi. Yapının mimarı Keluk bin Abdullah’tır. Selçuklu Devrinin “Kapalı Avlulu Medrese” grubunda olup, tek eyvanlıdır. Doğusunda yer alan taç kapı, Selçuklu Devri taş işçiliğinin en güzel ve nadîde örnekleri arasında.
İnce Minareli Medrese XIX. yüzyılın sonuna kadar faaliyetini sürdürmüş, 1876-1899 yıllarında ise yenileme çalışmaları yapıldı. Cumhuriyet Devrinde 1936 yılında başlayan çeşitli onarım çalışmalarından sonra, 1956 yılında “Taş ve Ahşap Eserler Müzesi” olarak hizmete açıldı.
Medresenin hat sanatının önemli örnekleri olarak kabul edilen yazıları büyük önem taşımaktadır. Özellikle taçkapısı, yazının yoğun olarak uygulandığı ender tasarımlardan biri olarak kabul edilir. Taçkapının ortasındaki düğümlü kitâbe bordüründe, sülüs ile Fatiha ve Yâsin sureleri yazılıdır. Niş kemerinin alınlığındaki rozetlerden birinde “Amel-i Kelûk”, diğerinde ise “bin Abdullah” yazılıdır. İç mekânda, kubbe eteğini çeviren bordürde kûfî yazı ile “El Mülkü-l’illâh” ibaresi yer alır.
Medreseye adını veren minare, bitişiğindeki mescide ait. 1901 yılında düşen bir yıldırım sonucunda, minarenin birinci şerefeye kadar olan bölümü ve medresenin kuzeydoğu köşesine dıştan eklemlenmiş mescidinin kubbesi yıkıldı. Kesme taştan kare planlı prizmal bir kaide üzerinde yükselen tuğla minare, dilimli bir gövdeye sahiptir. Gövde yüzeyi, sırlı tuğla ve kesme çinilerle bezeli.

Mescid bölümünde vakfiyesine uygun olarak “Hadis Sohbetleri” gerçekleştirilmekte. Müzede, Selçuklu ve Karamanoğlu Devrine ait taş ve mermer üzerine oyma tekniği ile yazılmış inşa ve tamir kitabeleri, Konya Kalesi’ne ait yüksek kabartma rölyefler, çeşitli ahşap malzemeye oyma tekniği ile yapılmış geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiş kapı ve pencere kanatları, ahşap tavan göbeği örnekleri ve mermer üzerine işlenmiş mezar şahidesi ve sandukalar teşhir edilmekte.

Başkenti Konya olan Selçukluların sembolü çift başlı kartal ile kanatlı melek figürlerinin en büyük ve güzel örneklerinin sergilendiği müze, pazartesi haricinde haftanın her günü ziyarete açık.

AHŞAP İŞÇİLİĞİNDE DÜNYADA TEK
Câmi, en eski Selçuklu eserlerinden olup, Alâaddin Tepesi üzerinde inşa edilmiştir. Selçuklu Sultanı I.Rükneddin Mesud (1116-1156) zamanında yapımına başlandı ve I.Alâaddin Keykubad zamanında tamamlandı (1221). Câmi avlusunda I.Mesud, Kılıç Arslan, II.Rükneddin Süleyman, I.Gıyâseddin Keyhüsrev, I.Alâaddin Keykubad, II.Gıyâseddin Keyhüsrev, IV.Kılıç Arslan ve III.Gıyâseddin Keyhüsrev'in mezarları bulunmakta.

Selçuklu Sarayı’nın yakınında yapılan bu caminin kuzeye açılan kapısı üzerindeki dört satırlık kitabesinden Sultan Alâeddin Keykubat tarafından tamamlandığı yazılı. Bunun sağ tarafındaki mermer üzerine iki satırlık kitabede ise mimarının Dımaşklı Mehmet bin Havlan, mütevellisinin de Atabeg Ayaz olduğu yazılı. Caminin cümle kapısı üzerindeki üç satırlık Arapça kitabede de Sultan Alâeddin Keykubat zamanında, 1220’de Atabeg Ayaz’ın kontrolünde tamamlandığı yazılı. Beş satır halindeki bir diğer kitabede de caminin yapımına Sultan I.Keykavus’un emri ile 1219’da Atabeg Ayaz kontrolünde başlandığı yazılı. Giriş kapısının sağındaki bir başka dört satırlık Arapça kitabede ise cami ile türbenin Kılıçarslan’ın oğlu Sultan Keyhüsrev’in oğlu Alâeddin Keykubat’ın 1219 yılında Atabeg Ayaz kontrolünde yapılmasını emrettiği yazılı. Giriş kapısının kemeri üzerindeki yuvarlak bir çini panonun içerisinde de iki Arapça yazı bulunmakta. Bunlarda Sultanın unvanları belirtilmiş ve diğer yazıda da 1220 yılında Kerimüddin Erdişah tarafından yapıldığı yazılı. Kerimüddin Erdişah’ın kim olduğu ve ne gibi görevlerde bulunduğu bilinmemektedir. Bu kitabelerden başka caminin batı duvarında iki kitabe daha bulunmakta. Bunların her ikisinde de Sultan Alâeddin’in ismi Keykubat olarak geçmekte. Doğu tarafındaki kapı üzerinde de Konya Valisi Sururi Paşa tarafından 1889-1890 yılında Sultan II.Abdülhamid’in fermanı ile harap durumda olan ve bazı yerleri yıkılmış olan caminin onarıldığı yazılı. Cami içerisindeki ahşap minberin kitabesinde de Sultan I.mesut ile oğlu II.Kılıçarslan’ın isimleri ve minberi yapan usta Ahlatlı Hacı Mengüberti’nin isimleri yazılı.

MİMAR SİNAN'IN EN NADİDE ESERİ
Konya'da 16'ıncı yüzyıl mimarisini en güzel yansıtan eser dimdik ayakta. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan’a yaptırılan ata yadigarı Rüstem Paşa Kervansarayı, restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından ilk günkü ihtişamıyla konuklarını ağırlamaya devam ediyor.
Ereğli’nin nadide eseri Rüstem Paşa Kervansarayı günümüzde “Millet Kıraathanesi” olarak vazifesini yerine getirerek gençlere ve okurlara hizmet ediyor.
Mimar Sinan'ın Konya’daki eseri olan Rüstem Paşa Kervansarayı geçmişte hac yolcularının uğrak yeriydi. Sadrazam Rüstem Paşa tarafından 1552'de yaptırılan Kervansarayı, kentteki en önemli kültürel varlıkların başında geliyor. Dikdörtgen planlı ve revaklı avlusuyla Osmanlı mimarisinin temel özelliklerini yansıtan kervansarayda ana duvarı kesme taştan, kemerlerinde ise tuğlaların kullanıldığı yapının odaları, geniş avlusu ve büyük ahır bölümü bulunuyor.

Bağdat ve Konya Kapısı adı verilen iki giriş kapısının yer aldığı, üzeri beşik tonozla örtülü kervansaray, 2017 yılında Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından kapsamlı bir restorasyona tabi tutulmuştu.
Rüstem Paşa Kervansarayı’nın tarihi yönü de acı bir hikayeye sahip. Rivayete göre; 16.yüzyılda Şehzade Mustafa’nın idam edilmesi ve Osmanlı tahtına geçemeyecek olması, Anadolu insanında bilhassa da o dönem şehzadeler şehri olan Konya’da büyük bir teessüre yol açmıştı. Şehzade Mustafa’nın boğdurulması olayının sorumlusu olarak görülen Rüstem Paşa, belki gönül alma, belki bir eksiği kapatma, belki de bir katkı yapma anlamında bu bölgedeki en önemli eserleri Ereğli’ye kazandırırken kervansarayı da inşa ettirmişti. Ereğli’de eski dokunun bulunduğu yerleşkede yer alıp Ulu Cami ve hamamla bir arada olan Ereğli Rüstem Paşa Kervansarayı dönemin aktif kullanılan hac yolu güzergahında yer aldığından dolayı da hacı adayları ve kutsal toprak dönüşünde de hacılar tarafından sıklıkla kullanılmıştır. Osmanlının 16'ıncı yüzyıl mimarisini en güzel yansıtan eserlerden biri olan kervansaray tam 472 yıldır dimdik ayakta duruyor.

SELÇUKLUNUN RUHUNU TAŞIYAN KONYA EVLERİ
Kent merkezindeki özgün mimarisiyle dikkati çeken, çoğu yıkılmış ve ağır hasarlı tarihi Konya evleri, restorasyon ve sokak sağlıklaştırmasıyla turizme kazandırıldı.
Mevlana Müzesi yakınındaki Akçeşme ve Kerimdede Mahallesi'nde, 100 bin metrekare alanda yürütülen çalışmayla yok olmaya yüz tutmuş ve çoğu yıkılan tarihi Konya evleri restore edildi.

İki mahalleyi ayıran Mahmutdede Sokak'ta, Karatay Belediyesince yapılan restorasyon ve sokak sağlıklaştırmasında onlarca ev aslına uygun hale getirildi.
İki katlı, açık avlu tipindeki evlerde, sundurmasından kapı tokmağına kadar özgün mimarinin yaşatılmaya çalışıldığı sokağa gelenler, adeta tarihte yolcuğa çıkıyor.