Konya'nın Ilgın ilçesinde bulunan Mahmuthisar Mahallesi, Sultan Dağlarının sırrını barındırıyor. Mahalle'ye kış gelmesi ile birlikte doğa adeta bir resital sunuyor.

YEŞİL GÖL VE SULTAN DAĞLARI RESİTAL SUNUYOR
Kış mevsiminin kendisini iyiden iyiye hissettirdiği Mahmuthisar Mahallesi’nde, bölgenin doğal güzelliklerinden Yeşil Göl adeta kartpostallık manzaralar sunuyor. Soğuyan havaya rağmen doğaseverlerin uğrak noktası olmaya devam eden göl, sakin görüntüsüyle ziyaretçilerine huzurlu anlar yaşatıyor.

BİR YANI DAĞ DİĞER YANI OVA
Kavak, söğüt, devasa meşe palamutları ve ceviz ağaçları arasında, Mahmuthisarlı vatandaşların evleri bulunuyor. Yayvan bir tepenin üstüne ve etrafına kümelenmiş; Ayakucu ova, başucu dağlara yaslanmış şirin bir köye ayak basan doğaseverler, kartpostallık manzaraların bol bol fotoğrafını çekiyor.

GÜNÜN ERKEN SAATLERİNDE BAMBAŞKA BİR HAL ALIYOR
Mahalle sakinleri, Yeşil Göl’ün özellikle kış aylarında daha farklı bir güzelliğe büründüğünü belirterek, fotoğraf tutkunlarının da bölgeye yoğun ilgi gösterdiğini ifade ediyor. Doğal dokusunu koruyan göl çevresi, günün erken saatlerinde oluşan buğulu atmosferiyle dikkat çekiyor. Bölge halkı ise bu eşsiz güzelliğin korunması ve gelecek nesillere aktarılması için duyarlılık çağrısında bulunuyor.

MAHMUTHİSAR'IN HİKAYESİ
Konya İl Tarım ve Orman Müdürlüğü'nün resmi kayıtlarında yer alan bilgilerde şu ifadeler yer alıyor, "Mahmuthisar’ın kuruluş öyküsünü araştırdığımda; türbesi Beykonak’ta olan Dediği Sultan’la köyün kuvvetli bir bağı olduğunu, Turgut ve Bayburt Oğulları adıyla anılan Atçeken Oymakları tarafından kurulduğunu yazan kaynaklara rastladım. Yalnız burada birtakım çelişkiler olduğunu düşünüyorum.

Eğer Dediği Sultan’ın devrinden, oğlu Mahmud’a izafeten ismi konulan bir yerleşim merkezinden söz ediyorsak; Turgut ve Bayburt Oğullarıyla konunun bir bağlantısı olmadığını görürüz. Çünkü Atçekenler Karamanoğlu’nun konargöçer son aşiretiydi ve Fatih Sultan Mehmet tarafından çıkarılan bir kanunnameyle toprağa bağlandılar. Yani 16. Yüzyılda yerleşik hayata geçmeye başladılar. Dediği Sultan’ın bölgeye gelişi ise 13. Yüzyılın ikinci yarısıdır ve Hacı Bektaş Veli meşrebinden gelir. Eğer Turgut ve Bayburt aşiretleri gelip bölgeye sonradan yerleştiler denilirse bu çelişki giderilebilir.

Yörede Karahisar, Akşehir ve Ilgın gibi devrin önemli yerleşim merkezleri, Selçukluların Kösedağ Savaşında Moğollara yenilmesinden sonra öne çıkmaktadır. Selçuklu Yurdunu istila eden Moğol’un zulmünden kaçan halk batıya, bu bölgelere göç edip yerleşmiştir. Tarih merakım olduğu için bunları yazabiliyorum, okuyup araştırarak vardığım sonuç budur. Bilgi kaynağı vermek gerekirse burada; Atçekenler hakkında Prof. H. Basri Karadeniz, Dediği Sultan hakkında da Prof. Mikail Bayram Hocalara başvurulabilir. Uzatmadan şunu da yazıp konunun tarihçe bölümünü bağlamak istiyorum.

Anadolu’da kurulan şehir ve köylerin pek çoğunda mutlaka o topraklara mührünü vuran, temele ilk harcı koyan bir manevi önderin ayak izlerini aramak lazımdır. Şeyh Edebalı, Bahaüddin Veled, Mevlana, Somuncu Baba, Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaş Veli, Seydi Harun Veli ve daha niceleri. Selçuklularla beraber, kimi önce kimi daha sonra Anadolu’ya gelip medrese ve külliyeler kurarak; hem bu toprakların Oğuz Boylarının Vatanı olmasında, hem de İslâmiyet’in yayılmasında işte bu manevi sultanların imzası vardır. Bu gelenek yüzyıllarca sürdü ve dalga dalga göçlerle beraber tüm Anadolu’ya yayıldı. Dediği Sultan da işte bu zincirin halkalarından biri olarak gelip yörede hizmetini tamamladı."
Fotoğraflar: Ilgın Hak Haber