Konya'da bulunan Kız Kalesi'nin farklı efsanesi

Beyşehir Gölü’nde bulunan, çeşitli efsane ve hikâyelere konu olan Kız Kalesi Adası, farklı görünümüyle dikkat çekmeye devam ediyor. Beyşehir sakinleri Kız Kalesi ile ilgili en bilinen efsaneleri anlattı.
Konya'da bulunan Kız Kalesi'nin farklı efsanesi

Türkiye’nin 2. kuş cenneti durumunda olan ve çeşitli efsane ve hikâyelere konu olan Kız Kalesi ve Adası oldukça dikkat çekiyor. Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nde bulunan Kız kalesi ve Adası, Anadolu Selçuklularının yazlık başkenti olan Kubadabad’ın haremliği ve tersanesi olarak kullanılıyordu.

1691236578.jpg

Kaynak bilgilerine göre efsaneyi anlatan Beyşehirli vatandaş buranın bölge için çok önemli olduğunu ve Eşrefoğlu Süleyman Bey'den Mehmet Bey'e geçtiğini ifade etti. Efsane ile ilgili Beyşehirli vatandaş, "Anadolu'nun her karış toprağında geçmişte yaşanmış uygarlıkların izi vardır.
Bu topraklar yüzlerce, binlerce yıldır nice savaşlara, nice öykülere, kahramanlık destanlarına, masallara, efsanelere beşiklik etmiştir. Bugün sevgi ve barış içinde yaşadığımız, kol kola halay çektiğimiz, omuz omuza horon teptiğimiz bu güzel ülkeye herkes, hepimiz çok şey borçluyuz. Eski köprülerin, kemerlerin, kalelerin, kervansarayların her türlü eskiden kalma tarihsel değeri olan yapıların zenginliğimize zenginlik kattığını unutmayalım. Onların, eşsiz bir anı, bir anıt olduklarını bilelim, koruyalım. Bize emanet edilmiş bu değerleri biz de bizden sonraki kuşaklara teslim edelim. Beyşehir Gölü'nde yaşayan tarihsel değerlerimizden biri de Kız Kalesi'dir.

kiz-kalesi-2.jpg

Bir söylencesi var. Şöyle: “Eşrefoğulları'nın merkezi olan Beyşehir'de beyliğin başına Eşrefoğlu Süleyman Bey'den sonra Mehmet Bey geçmiştir. Mehmet Bey'in Meyis adında dillere destan güzel bir gözdesi varmış. Onu kötü gözlerden uzak tutmak için, Beyşehir Gölü'nün ortasında güzel bir köşk yaptırarak çevresini kalın bir surla çevirtmiş, gözdesini bu köşke kapatmıştır. Köşkün korunmasını da eli mızraklı güzel kızlara vermiştir. Adaya Mehmet Bey'den başka kimse girip çıkamıyormuş. Bir bahar mevsimi fırtınalı bir gece nöbetçi kızlar, adanın dalgalarla boğuştuğu kıyıda, derinden derine bir iniltinin geldiğini işitmiş, merakla aşağı inmişler. Bakmışlar ki yara bere içinde, yağız bir delikanlı baygın yatıyor. Onu alıp köşke götürmüşler. Genç adam balıkçıymış. Kayığı parçalandığı için kıyıya sürüklenmiş. Mehmet Bey'in gözdesi Meyis'e haber iletmişler, hemen o da baygın gencin yardımına koşmuş, yaralarını sardırmış bir yandan da ona gönlünü kaptırmış. Genç balıkçı köşkteki kızlarla herkesten habersiz mutluluk içinde yaşayıp gidiyormuş.

kiz-kalesi-3.jpg

Aradan altı-yedi ay geçince, Mehmet Bey'in gözdesi Meyis, kendisine bekçilik eden kızların genç balıkçı ile ilgilendiklerini, derken ondan bebek sahibi olduklarını öğrenmiş. Bazı bebeklerin de ağlama seslerini işitmiş. Meyis o genci adaya aldığına pişman olmuş. Öfkesinden köşkü, barut deposunu ateşe vererek havaya uçurmuş. Kendisini, köşkü koruyan kızları ve o yasaklı delikanlıyı yakmış kül etmiş. Beyşehirliler de o günden sonra o adaya Kız Kalesi demişler.”
Kaynak: Kaplan, Mevlüt (2014) Yaşayan Anadolu Efsaneleri 2. İzmir: Özgür Eğitim Yayınları

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum