Akşehir’de Fuar Kapılarını Açtı: Yemden Geleceğe Bir Yolculuk
Dün Akşehir’de Tarım, Hayvancılık ve Yem Fuarı kapılarını açtı. İlk bakışta sıradan bir fuar gibi görünebilir ama aslında bu organizasyonun içinde çok daha derin bir anlam var. Çünkü tarım ve hayvancılık, sadece çiftçinin değil, hepimizin geleceğiyle doğrudan ilgili.
Akşehir’in bereketli toprakları yıllardır hem hububatıyla hem de kirazıyla bilinir. Hayvancılıkta da süt üretimi bölge ekonomisinin can damarlarından biridir. Ama mesele sadece üretmek değil, doğru tekniklerle, doğru yemlerle, doğru bilgiyle üretmek. İşte fuar bu yüzden önemli.
Fuar alanında dolaşırken en çok göze çarpan şey yem çeşitleri olmuştur yerel ve misafirler icin. Süt yeminden besi yemine, buzağı yeminden küçükbaş yemine kadar envai çeşit ürün sergileniyordur. Hatta kuzu ve buzağı büyütme yemleri, kanatlı yemleri ve toklu yemleri gibi daha özel ürünler kayda değer nitelikte olur. Kimi çiftçi bu yemleri yıllardır kullanıyor, kimi ise ilk kez görüyor. Ama herkesin ortak derdi aynı: Daha fazla verim, daha sağlıklı hayvan, daha düşük maliyet.
Bilim insanları yemleri üç ana grupta inceliyor: kaba yemler, kesif yemler ve yem katkıları. Kaba yemler, yani yonca, fiğ, saman ve silaj gibi ürünler, geviş getiren hayvanların sindirim sisteminin temelini oluşturuyor. Türkiye’de yapılan araştırmalara göre kaliteli yonca silajı kullanıldığında süt veriminde %10’a varan artış sağlanabiliyor. Kesif yemler ise mısır, arpa, buğday kepeği ve ayçiçeği küspesi gibi enerji ve protein yönünden zengin hammaddelerden oluşuyor. Araştırmalar, dengeli kesif yem kullanımının besi sığırlarında günlük canlı ağırlık artışını 1.200 gr’a kadar çıkarabildiğini gösteriyor.
Bir de son yıllarda daha fazla önem kazanan yem katkıları var. Vitamin, mineral, probiyotik ve enzim içeren katkılar, hayvanların bağışıklığını güçlendiriyor, yemden yararlanmayı artırıyor. Örneğin yapılan deneysel çalışmalarda, rasyona maya kültürü katıldığında süt yağında ve protein oranında belirgin artış elde edilmiş. Aynı şekilde mineral takviyeleri, özellikle kalsiyum ve fosfor dengesinin korunmasında kritik rol oynuyor. Yani mesele artık sadece “hayvanı doyurmak” değil; onun sağlığını, verimini ve refahını artırmak.
Böylesi fuarların bir başka güzelliği de insanların bir araya gelmesi. Köyde kendi başına çalışan çiftçi, burada başka çiftçilerle tanışıyor, akademisyenlerle sohbet ediyor, devletin desteklerini öğreniyor. Bir bakıma yalnız olmadığını görüyor. Bu moral bile bazen yeni bir makineden ya da yeni bir yem türünden daha değerli oluyor.
Akşehir’de açılan fuar, sadece yem çuvallarının sergilendiği bir alan değil; aslında bir vizyonun habercisi. Tarım artık sadece sabanla toprak sürmekten ibaret değil. Yazılım, biyoteknoloji, sürdürülebilir üretim, hepsi işin içinde. Belki de bu fuar, bir gencin aklında “Ben de tarımın içinde olmalıyım” düşüncesini yeşertecek. Akşehir Tarım, Hayvancılık ve Yem Fuarı kapılarını açtı. Çiftçiye bilgi, hayvana sağlık, bölgeye umut taşıyor. Ve bize bir kez daha gösteriyor ki yarının tarımı, kurulan bu köprülerle şekillenecek. Evet gitmeyen 4-7 Eylül Aksehir sizi bekliyor.