KONYA HABER
Konya
Parçalı bulutlu
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3005 %0,25
48,5818 %0,45
4.886,39 % 0,84
Ara

Ahlaki Evrensellik

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Son 40-50 yıldır (küreselleşmenin sıradan insanı etkisi altına alması ile birlikte) insanlığı yanıltan en önemli bilinçaltı yönetimlerden birisi de ‘eşitlik’tir. Kavram özellikle de kadın-erkek eşitliğine vurgu ile ön plana çıkar. Ortada bir sorun vardır gerçekten de... Ancak ne var ki bu sorun kadın-erkek eşitliğini savunarak giderilemez. Nitekim bahsedilen süreç içerisinde eşitlik adına kadın adeta meta (kullanışlı malzeme) haline dönüştürüldü maalesef... Çünkü esas alınması gereken kavram eşitlik değil adalettir. Ama şimdi konumuz bu değil…

Süreç içerisinde bütün ‘eşitlemeler’ benzer sonuçlar doğurmuştur/doğuracaktır. Sadece kişilerin değil, ‘değerlerin’ eşitlenmesi (evrenselleştirilmesi ya da uyumlaştırılması da denebilir) de sakıncalıdır. Zira değerlerin eşitlenmesi kimi medeniyetlerin törpülenmesi anlamına gelmektedir. Oysa ahlaki standartlar toplumsal evrim sürecinde gelişmiştir ve geliştiği topluma ilişkin pek çok etkene bağlıdır. Bir o kadar da kıymetlidir.

Değerlerin evrenselleştirilmesi birkaç nesil sonra ‘orijin’den geriye bir şey bırakmamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri bunun en çarpıcı örneğidir ve çeşitli medeniyetlerce kıtaya taşınan kültürel zenginlikler baskın kültürün etkisi altında yok olmuştur. Sözgelimi Afro-Amerikalıların Afrika kültürüne dair her hangi bir mirasları kalmamıştır. Benzer şey Almanya’daki Türkler için de söz konusudur. Nitekim istisnalar dışında dil gibi temel bir kültürel bağ dahi yeni nesil bakımından anlamını yitirmiştir.

Burada üzerinde duracağımız ahlaki evrensellik (ahlaki objektivizm olarak da adlandırılır) kültür, ırk, cinsiyet, milliyet, din veya herhangi bir diğer ayırt edici özellikten bağımsız olan ilkeleri ifade eder. Daha açık ifade etmek gerekirse evrensel ahlakın şekillenmesinde o toplumdan ve toplumun kültüründen gelen kısıtlara yer yoktur. Sözgelimi toplum kültürü iki kişinin ‘birlikte yaşamasını’ nikahlı ve karşı cinsler bakımından olmasını gerektirir ama, söz konusu kısıt dikkate alınmadığında aynı cinsten insanlar (kadın kadına ya da erkek erkeğe) evlilik ilişkisi bakımından birlikte yaşayabilecek ya da farklı cinsten bile olsa nikahsız yaşaması toplum normali kabul edilecektir. Nitekim korkunç bir şekilde de yayılmıştır.

Evrensel ahlak, ahlak gibi soyut bir değer yargısını rasyonaliteye bağlar. Bir başka deyişle ‘toplumsal normaller’ esas alınır. Sözgelimi işlerin rüşvetle yürüdüğü kurumlarda ‘normal’ olan sizin de benzer davranmanızdır. Böyle bir davranış fevkalade de rasyoneldir. Konjonktürel davranmak da öyledir. Konjonktür güç dengesinden yana değişen davranışa imkân verir çünkü... Her zaman güçlüden yana olacağınız için de pozisyonunuz sürekli yükseltir. O da rasyoneldir bir başka deyişle… Ancak ne ahlaki ne yasal ne de helaldir.

Evrensel olan şeyin yüksek kabul görmesinin ahlaki standartları da yükselttiği zannedilir. Oysa olan, güçlünün oluşturduğu algıdır ve toplumsal değerlerin aşınması-horlanması anlamına gelmektedir. Etrafı biraz kolaçan ettiğinizde ise söz konusu durumun ne kadar da ‘normal’ olduğunu görmek hiç de güç olmayacaktır.

Toplum zaman içerisinde değişik nedenlerle dejenere olabilmektedir. Dolayısıyla da ‘normal’ olan şey zaman içerisinde farklılaşabilmektedir. Oysa ahlaki zemini olmayan bir toplumun sürekliliği sağlanamaz. Zira konjonktürel 'normal' zaman içerisinde beraberinde toplumsal çöküşü getirir (İbn-i Haldun konu bağlamında daha fazlasından bahseder, bakmaya değer: https://www.facebook.com/watch/?v=8981096348670059).

Ahlak deyince doğal olarak akla gelen ilk kurumlardan birisi de ‘din’dir. Dinler ‘ahlaki’ olmayan davranışları hoş karşılamaz zira... Bu durum sadece de İslam dini için böyle değildir. Sözgelimi Yahudilik ve Hristiyanlıktaki 10 Emir aynı zamanda ahlaki ilkelerle ilgilidir. Ama beşeri sistemler, seküler felsefe nedeniyle, dinsel sınırlamaları dikkate almazlar. Dolayısıyla da eğer yakalanma korkusu yoksa, rüşvette de hırsızlıkta da bir beis yoktur.

Zaman içerisinde ortaya çıkan negatif sonuçları nedeniyle seküler toplumlarda da ahlaki esaslar bağlamında düzenlemeler söz konusu olmuştur. Çevre duyarlılığına ilişkin yapılan düzenlemeler böyledir mesela… Ancak devlet yaptırımları olmadan bu türden düzenlemeleri işlevselleştirmek mümkün değildir. Dinsel sınırlamanın ayırt edici yanı odur ki; ceza korkusu olmasa da davranış modu ‘ahlaki’ olana göre şekillenir.

Ahlak sadece bireysel ve ikili ilişkilerle ilgili olmayıp; kişiye aile, toplum ve insanlık nezdinde sorumluluk yükler. İş ahlakı, siyasi ahlak, davranışsal ahlak gibi türleri vardır. Sözgelimi iş ahlakı olmayan bir kimse domuz eti kattığı sucuğu sığır eti diye satabilir. Ya da siyasi ahlakı olmayan bir politikacı kamusal fonları kendi zimmetine geçirebilir. Davranışsal ahlakı olan bir kimse ise çöplerini dönüşüme imkân verecek şekilde ayrıştırabilir.

Bütün bunların modern toplumlarda da var olması kurumsal düzenlemelerin etkinlik oranındaki yükseklikle ilgilidir. Oysa sorunun kökten çözümü kişiye içsel sorumluluk yüklemekle mümkündür. İçsel sorumluluk için motivasyon kaynağı ise esasen ‘inanç’tır. İnsanlar elbette beşeri sebeplerden de motive edilebilirler ancak bunların ‘sürekliliğini’ sağlamak mümkün olmaz.

Batı’da bugün sözgelimi kayıt dışı ekonominin düşüklüğü esasen kurumsal yapı ile ilgilidir. Ancak ‘vergi ahlakı’ yönündeki çalışmaların duruma etki etmediği söylenemez. Ne var ki; denetimlerin zaafiyete uğraması ya da gelirlerdeki aşağıya doğru biz yöneliş bütün bunları hızlı bir şekilde bitirir. Ama sözgelimi şer’i bir vergi olan ‘zekât’ bakımından durum farklıdır. Zira ilahi denetimde ‘süreklilik’ söz konusudur.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *