NİMET YA DA LANET: ALIŞKANLIKLARIMIZ
Tekrar mükemmelleştirir. Disiplin özgürlüktür. Bunları laf olsun veya metofor üretmek amacıyla yazmıyorum. Yaşam durağan değil ve biz de bu akışa kendimizi kaptırırız.
Uydurabilseydik iyi olurdu ama akış her zaman bizi sürüklüyor.
Bütün yaşamımız boyunca da aslına bakarsanız alışkanlıklarımız bizi yönetiyor.
Burada durakta iniyoruz, eve şuradan gidiyoruz, şu işi yapıyoruz, bunu yemeyi seviyoruz, şöyle rahatlamak istiyoruz, böyle seviyoruz ve dahası…
Tekrarlar yani alışkanlıklarımız bizi biz yapıyor. Bu bir disiplin mi?
Belki de alışkanlıklarımız özgürlüğümüzü elimizden alıyor. Hiç böyle düşündük mü?
Yeni olan hiçbir şeyi denememek…
Belli bir disiplin içinde aynı şeyleri tekrar edip durmak…
Tırnak yemek bir alışkanlıktır ve kötücüldür. Ama ya şurada uyumak veya bu yoldan eve gitmek? Ya da şu yemeği yememek. “Ben böyleyim!” demek.
Birçoğumuz tek bir taş bile çektirmiyoruz hayatımızdan, korkuyor muyuz?
Alışkanlıklarımız kıblemiz gibi.
Tek bir tane alışkanlığımızı bile değiştirdiğimizde dinimizden çıkacakmışız gibi sahipleniyoruz alışkanlıklarımız. “Bizi biz yapan” şeyler olarak bakıyoruz alışkanlıklarımıza.
“Bu adam böyledir!”
“Bu kadın böyledir!”
Bunu sevmez…
Böyle yapmaz…
Bunu yemez…
Bu şekilde giyinmez…
Şimdi hangi alışkanlıklarınız olduğunu bir kâğıda yazın. Bunların hangilerinden vazgeçebileceğinizi hangilerinden vazgeçemeyeceğinizi de yanına işaretleyin.
Vazgeçebilecekleriniz ve asla vazgeçemeyeceklerimiz arasında sizi neyin eksilteceğini ve neyin artıracağını düşünün.
Diyelim ki arık evinize şu yoldan gitmeyeceksiniz, başka yollar kullanacaksınız. Ne değişirdi hayatınızda. Ya da şu yemeği bir kez tatmış olsanız, nasıl hissederdiniz kendinizi?
Bir nimet mi alışkanlıklarımız yoksa bizi bize mahkûm eden bir lanet mi; bir kez daha düşünün?