Utanan İnsanlardık…
Utanmak kelimesi, dilimizde çokça kullandığımız sözcüklerden birisidir. TDK'ye göre utanmak kelimesinin anlamı şu şekilde özetlenir:
- Onursuz sayılacak veya gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak, mahcup olmak
- Sıkılmak
- Çekinmek, arlanma, teeddüp.
Temiz yürekli, erdemli, ahlaklı yani; doğru, dürüst, adil, sağduyulu, hoşgörülü, mert, yalan söylemeyen, güvenilir, küçükleri, hayvanları seven ve koruyan, büyüklere saygılı, komşusu aç yatar iken tok yatamayan yine komşusunda hasta ya da cenaze varken günlerce müzik dinlemeyen, radyo, televizyon açmayan, ezan okunduğunda derlenip toparlanan, müziğin sesini kısan, edepli iyi insanlardık biz…
Bizler ki ahlaklı, çabucak utanan insanlardık.
Bazılarımız düğünde, dernekte oynamaktan, bazılarımız toplum içinde konuşmaktan, sokakta yemek içmekten, yüksek sesle konuşmaktan, başkalarını rahatsız etmekten utanan, yalansız insanlardık. Bir istemede umut kırmaktan utanarak sorgusuz sualsiz borç para veren ama, bir türlü geri ödenmeyen parayı istemeye de utanan insanlardık biz…
Hele de anne- babalarımızla televizyonda dizi izlerken öpüşen çift görmekten ne çok utanırdık hemen odayı terk etmek normal bir tepkiydi. Evet belki bu kadarı da fazlaydı diyebilirsiniz ama dedim ya; bizler utanan insanlardık sandığınız gibi ilkel değildik.
Hatta ne tuhaf başkalarının yerine yani utanmazlardan da utanırdık, haya ederdik. Tabii bu saydıklarım eskilerde kaldı, ne olduysa oldu bizi biz yapan değerlerimiz birer birer yok oldu. Elbette bu yok oluş öyle plansız, beklenmedik bir anda, aniden ortaya çıkan kaza gibi bir şey değildi, yavaş yavaş oya gibi işlenerek saygısız, edepsiz, utanmaz, sıkılmaz, yüzü kızarmaz, arlanmaz, rezillikleri alkışlayanlardan olduk.
Bu defa değerlerimiz bizlerden utanır oldu…
Hatta utananlardan utanır olduk
Yaptığımız onursuz sayılabilecek, mahcup olabileceğimiz her kötü davranış karşısında, kendimizi suçlamayı da unutur olduk.
Duymadım, görmedim, bilmiyorum diyen, kınamayan, ayıplamayan, çirkinliklere göz yuman, yasaklara, şiddete, tacize, tecavüze ve rezilliğin her türüne hiçbir şey olmamış gibi davranan; hani diyorlar ya bir ülke düşünün “O ülkede her şey olabilirsiniz ama bir tek rezil olmazsınız” klişesi gibi işte aynen o kıvama getirildik. Halbuki utanan insan değerlidir diye öğrenmiştik. Şımarıklığı, hadsizliği özgüven diye yutturmuyorduk.
Adına ister toplumların uzun dönem kabul ettiği ve yaşadığı değerlerin yok olması olarak görülen “Kültür Erozyonu” deyin ister “Kültürel Çarpıklıklar” deyin sonuçta kültür yaşandığı yerde özgünlüklere sahiptir ve canlıdır. Durum böyle olunca sizler, bizler, anne- babalar, eğitimciler eğer bu gidişattan rahatsız isek, daha fazla geç olmadan gelin normalleşelim derim… Öyle birden bire değil eğitim ile. Her derdin dermanı sevgi gibi her sorunun çözümü gözünü sevdiğim eğitim ile çocuklarımıza, torunlarımıza utanmanın; sadece onurlu, erdemli, şerefli, edepli, inançlı insanların yaşayabileceği çok ulvi bir insani gereklilik olduğunu öğretelim.
EZCÜMLE; yozlaşmadan modernleşebilen, kul hakkı yemeden zenginleşen, hak etmeyeni alkışlayıp değerliyi önemsizleştirmeyen, liyakat sahibi, sağlam duruşlu nesiller yetiştirelim. Yitip gitti diye üzüldüğümüz manevi değerlerimizi geri kazanmak için bir şeyler yapalım.
Yapmazsak utanalım derim…