KONYA HABER
Konya
Açık
27°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3015 %0,23
48,9464 %0,43
4.884,23 % -0,17
Ara

20 dakika yetti!

YAYINLAMA:

Bugün; Şampiyonlar Ligi’nin en fazla kazananı Real Madrid, ‘Tiki-Taka’ ile bir döneme damga vuran Barcelona, ikisinin ortak mücadelesinin ürünü El Clasico, bu iki takımın arasından mücadeleyi adında saklayıp, zaman zaman mutlu sona ulaşan Atletico Madrid, UEFA Avrupa Ligine bir dönem ambargo koyan Sevilla, futbolcu fabrikası A.Bilbao ve birbiri ardına başarı hikâyesi olan La Liga’nın diğer büyük kulüplerinden, yani başarıları hafızlara kazınmış bir takımından bahsetmeyeceğim. Bahsedeceğim takım bu mücadelenin kıyısında kalmış bir kasaba takımı olan Eibar’dan başkası değil. 2009 yılında iflasın eşiğinde olan kulüp 34 yaşında genç bir başkanın takımı düzgün yönetmesiyle 2014 yılında ilk kez La Liga’da mücadele etmeye hak kazandı. 7 bin kişilik stadı olan kasaba takımın La Liga’da mücadele edebilmesi için kadro kalitesini iki katına çıkarması ve sahasının da en 15 bin kişilik olması gerekiyordu. Taraftarların desteği ile La Liga’da mücadele etmeyi başardılar ve geçtiğimiz sezona kadar da mücadele ederek rüya gibi 6 sezonun ardından çılgın maliyetler ve takımlarla başa çıkamayarak lige veda ettiler. Başarı göreceli bir kavramdır. Takıma, potansiyele, lige ve maliyete göre şekillenir. Konyaspor ise; büyük bir şehrin takımı ve o da benzer şekilde 2009 yılında iflasın eşiğinden dönerek, yasaklar ve zor zamanlardan sıyrılarak Süper Lig’e bir kez daha çıktı. Kıyaslanamayacak bu iki takımın ve şehrin takımını sahiplenmesindeki tezat ise düşündürücü. Bu sezon sıralama ve puan olarak rüya gibi bir sezon geçiyor. 4 maçlık vakfenin ardından yükselme maçı olarak Galatasaray maçı seçilmişti. Onbirler açıklanıp kadroları gördüğümde bu maçı rahat kazanacağımızı, düşünmüştüm. Konyaspor orta sahası Galatasaray’a top toplatacak meziyetlere sahipti. Yanlış takıma yanlış kadro ile çıkmışlardı. Bir diğer artı ise Gomis’in sahada olmasıydı. Hamle olarak girse oldukça zorlayabilirdi. 5 dakikalık takımların bir birini tartmasının ardından sahanın tek hakimi Konyaspor’du. Galatarasay sadece Konyaspor’un müsaade ettiği kadar oynayabiliyordu. İlk 20 dakikada maç bitmişti. Konyaspor bir sürpriz ve moral bozukluğunu engelleme adına rölantide bir oyunla maçı tamamladı. Saha da her oyuncu mükemmel oynarken 3 oyuncu özellikle muhteşemlerdi. Savunmada zor zamanlar geçiren Adil Demirbağ, sahanın her yerinde biten ve geldiği günden beri kendisinden böyle bir performans görmediğim Amar ve gizli kahramanımız Amir’di... Konyaspor takımı geriden oyun kurma konusunda başarılı. Fakat son dönemde takımların bu durumu çalışması kısa vadede bunu bir yanlışa çevirmiş gibi oldu. Galatasaray maçında ise bu şekilde bir oyun yoktu ve gördük ki Galatasaray’ın tek hamlesi bu düzen üzerine çalışmak olmuş. Biz ise birbirini tamamlayan mükemmel detaylara sahibiz. Ama bu sahiplik tüm şehir tarafından mağlubiyette de gösterilmeli. Sadece bir kesim değil herkes tarafından benimsenmeli…

Birazda tribünlere değinelim; Tüm bahaneler bitmiş ve gelmemek için hiç sebep kalmamıştı. 30 Bine yakın futbolsever yerlerini almış ve sezon başından beri özlediğimiz görüntüler ortaya çıkmıştı. Tabi stadyum dolunca uzun zamandır planı olan ve 3 boyutlu gözlük ile görünen muhteşem düşünülmüş bir koreografi yine kendilerine hayran olmamızı sağladı. Tribünler doldu fakat sadece iş doldurmakla yetmedi elbette bazı tribünlerin bilinçlenmesi lazım. Örneğin ilk yarının sonlarında cimbom kümeye diye bir tezahürat geldi. 2-0 galipken rakibinizde hiçbir ışık yokken onları gaza getirmenin ne anlamı var? Bu tezahüratın doğru şekli Nalçacılılar’ın yaptığı gibi maçın bitimine 2 dakika kala yapılır. Batı tribününde de taraftar görmek güzel, ancak deri koltuklara çıkmak taraftarlık değildir, milli servettir, kulübümüzün yani bizim malımızdır ve bu koltuklara ayakla basılmaz böyle tribün baskısı da olmaz. Bilinçli olun insan olun, orası sizin eviniz, evimiz kültürümüzde ayakkabılarımızla koltuklarda tepinmek yoktur.

Gelelim kapılara; Konya’da oynanan her maçta bu passolig turnikeleri problem çıkartmaya devam ediyor. Giriş kapıları sürekli sınıfta kalıyor. Eski stadyumu aratmayan görüntüler ve kuyruklar ortaya çıkıyor. Hoş bir durum değil bir köfteciler eksik. Adettendir galibiyet geldiğinde pek hakem konuşulmaz ama Adil’in penaltısını da arada hiç etmeyi başardın! Bugün bir kez daha gördük ki bu tribünler dolarsa, bu stadyumda bu takımın yenemeyeceği takım yok! Evimizde kalan sadece 4 maçta artık bir zahmet tribünleri dolduralım. Şampiyon olamadık belki ama başka bir sezonda, bir şampiyon kadar puan topladık.

Maçın sözü; Kabul edilen bir yanlışlık kazanılmış bir zaferdir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *