KONYA HABER
Konya
Parçalı bulutlu
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3144 %0,23
48,6560 %0,44
4.833,95 % -0,47
Ara

Yeni Suriye ve Yeni Ortadoğu

YAYINLAMA:

Tarihte, Ortadoğu diye bir kavram yoktur. Bu nedenle Osmanlı öncesi Ortadoğu tarihinde Suriye diye bir devlet de yoktur. Ürdün, Irak ve Suriye başta olmak üzere bugünkü Ortadoğu ülkeleri, Yakındoğu, Uzakdoğu ve Ortadoğu gibi İngiliz ve Fransızların Osmanlı sonrası çıkarlarına göre cetvellerle kurulan, birer yapay devlettir ki; Lübnan, Kuveyt, BAE ve Katar da buralardan üretilen birer kasaba ya da balıkçı köyleri idi.

21.yy’da Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında bu kez ABD çıkarlarına göre yeniden şekillendirilen Ortadoğu, bu kez Irak ve Suriye başta olmak üzere Yemen, Libya ve Sudan ile bölge ve illere bölünmektedir. Bu süreç, Körfez Savaşı ve Arap Baharı çöl fırtınası arkasında BOP stratejisi ve Büyük İsrail için Nil’den Fırat’a hedefiyle zalimce sürdürülmektedir.

Kısaca, Halep ve Bağdat gibi tarihi ve devasa şehirler, korkunç etkili silahlarla birer hayalet şehre dönüştürülmüştür. Rusya bile iki asırlık Sıcak Sulara ulaşma hayaline Suriye üzerinden 2015 yılında Suriye’de kurduğu üslerle kavuşmuştur. İsrail ise Nil’den Fırat’a kadar güvenlikli ve devletsiz tampon bölgelere kavuşmuştur.

Büyük Ortadoğu Projesi nedir? Büyük Ortadoğu Projesi'nin maddeleri… - Galeri - Fikriyat Gazetesi

Mart 2011 yılında, yarım asırlık baskıcı Baas rejimiyle yönetilen Suriye’nin Der’a bölgesinde başlayan; en temel taleplerden olan seçim ve konuşma özgürlüğü talepleri, tırnakların sökülmesi ve çocukların dahi en ağır işkencelerle öldürülmesiyle cevaplanmıştır. 10 yıldır Türkiye’de mülteci olarak bulunan bir Suriye vatandaşının tabiriyle, “taş dahi, bu zalim rejimde yaşamasın” denilecek kadar halka zulmetmiştir.

Kısa sürede Suriye’nin her tarafına yayılan ve Ekim 2015 yılında rejimin çöküş eşiğine geldiği bu süreçte, rejim ve sömürgeciler, Suriye’de iki ayaklı bir strateji uygulanmıştır: Kürtlerin çoğunlukta olduğu yerleri ve Fırat’ın doğusunu PKK’ya, Akdeniz sahillerini Rusya’ya ve Halep ve Şam arası kırsal kesimleri İran’a verirken, halkı mülteci durumuna getirmek için de DAİŞ ve PYD başta olmak üzere onlarca terör örgütü, sonbaharda sokaklara dökülen yaprakları temizlemek için kullanılan süpürgeler olarak kullanılmıştır.

Savaştan önce 22 milyon olan Suriye nüfusunun 4 milyonu Türkiye’ye, 1 milyonu Lübnan’a ve 1 milyon civarında insan da Avrupa ve diğer ülkelere dağılırken; 1 milyon insansın öldüğü bu çatışmada, bir bu kadar insan da Şam ve İdlib’e sığınmıştır. Böylece on yıl içinde ikinci Filistin örnek olayı olarak, topraklı halk, halksız toprağa dönüştürülmüştür. Burada 911 km’lik binlerce dönümlük bakir topraklı Suriye sınırını kaldırıp GAP sularını ve arazilerini iki taraflı kullanmayı Türkiye; göç, güvenlik ve mali sorunlarla ağır bedeller ödemektedir.

Erdoğan'ın yeni operasyon sinyali verdiği Suriye'de hangi bölge kimin elinde? | Euronews

Yeni Ortadoğu’da Irak ve Suriye şehir devletlere bölünmektedir. Bugün itibarıyla İran’ın paralel devlet ve örgütler üzerinden Irak, Suriye ve Yemen’de ciddi baskısı bulunmaktadır. Suriye bu anlamda en az beş parçaya bölünmüş durumdadır ve bu yapı, gelecek Suriye’nin temelini oluşturacak gibi görülmektedir. Yani, Suriye’nin sahil bölgesi olan Tartus ve Lazkiye bölgesi, Rusya’nın hava ve deniz üsleri kontrolünde olacaktır. Fırat’ın doğusu ABD ve İsrail’in himayesinde PYD’nin kontrolünde; Halep, Humus ve Şam bölgesi İran’ın kontrolündeki rejimin elinde olacak gibi görülürken (Nusayri), Türkiye’nin ise İdlib’den Resulayn’e kadar güney sınırlarını kontrol edeceği ve buraların da Sünni devletçik olarak BOP kapsamında inşaa edildiği görülmektedir.

Suriye’nin yeniden yapılandırıldığı bu savaşta beklenmeyen iki olay yaşanmıştır. 15 Temmuz 2016 yılından sonra Türkiye, PYD kontrolündeki Suriye’ye müdahale etmiş ve İran’a karşı İsrail’le yakınlaşırken, Rusya, Ukrayna savaşını başlatmış ve Suriye’de zayıflamıştır. Böylece Türkiye bir adım öne geçmiştir. Rusya sahilden uzak tuttuğu İran’a karşı İsrail’i hava sahasını kontrol ettiği Suriye’de serbest bırakırken, Astana zirvesi artık sadece farklılıkların dillendirildiği mekân olmuş ve Soçi aynı zamanda, Antalya kadar bir tatil şehri olmuştur.

Yeni Suriye, artık merkezi ve Arap kimliği dağıtılmış zayıf bir Şam yönetimi ve yapay sınırlardan oluşan adeta federal bir yapı olacaktır. Türkiye, Rusya, İran ve İsrail sahada ana aktörlerdir. Hiçbir ülkenin mevcut yerlerini terk edeceği düşünülmemektedir. Sünni bölgenin hamiliği Türkiye’ye verilirken; PYD/DSG, İran, ABD ve İsrail himayesine, Şam’dan Akdeniz sahillerine ulaşan bölge Nusayri devletçiği olarak Türkiye hariç diğer ülkelerin himayesine verilmiştir.

En az yüzde 90 oranında güvenlik sebebiyle ülkelerinden kaçan mültecilerin geri döneceği yerlerin ve tapuların, zeminleri ve sahipleri değişmiştir. Yeni seçimlerin yapılması ve yeni bir Anayasa, Irak örneğinde olduğu gibi kriz üretecek çatışma odaklı olacaktır. Çünkü buradaki her ülkenin çıkarları da çatışmaktadır. Dolayısıyla Astana ve Cenevre’nin birleştirilmesiyle oluşacak yeni bir Barış, aynı zamanda gelecekte çatışma sebebi olacaktır. Tıpkı Birinci Dünya savaşının İkinci Dünya Savaşının sebebi olduğu gibi. Buna da küresel anlamda sürdürülebilir çatışma denilmektedir. Örneğin, Türkiye için Rejim ve PYD, Halep’i yıkan İran demektir. Hiçbir zaman Kürtlerin yoğun olmadığı Rakka ve Deyrezzor artık Afrin ve diğer yerlerden kaçan Kürtlere verilmiştir.

Kısaca Yeni Suriye ve Yeni Ortadoğu, tıpkı Osmanlı sonrası Arap İmparatorluğu hayalleriyle havalanan ama bölgenin on parçaya bölündüğü bir tablo var karşımızda. Buna karşı bölge hakları olarak çatışma yerine yeni bir sistemi düşünmenin zamanı gelmiştir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *