KONYA HABER
Konya
Parçalı az bulutlu
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3042 %0,25
48,6770 %0,46
4.838,34 % -0,38
Ara

BU DÜKKÂN UTANCA KAPALI

YAYINLAMA:

Uyumlu nevrotikleriz. Çoğumuz içsel davranış kontrolünün varmış gibi davranıyoruz. En vasat stres anında bile çoğu zaman içimizden tanımadığımız biri çıkıyor.

Normallikten anormalliğe nasıl geçilir?

Nevrotikliğin sıradanlığına kendimizi nasıl kapatırız?

Kültürel sermaye bir yönüyle asil, yavan olmayan bir köke mi işaret eder?

Utanca kapalılık kavramını bu açıdan değerlendiriyorum.

Utanca kapalılık bizi diğerleri karşısında nasıl gösterir?

Utanç sadece ahlakın ve etiğin, dolayısıyla dinin ve vicdanın alanıyla mı sınırlıdır? Yoksa “utanmak” dediğimizde kültürel bir sermayenin azlığı ya da çokluğuna mı vurgu yaparız?

Burada nevrotik kişiliğimiz devreye giriyor. Hani şu üstünü kazıyınca altından çıkan saklı az gelişmişlik sermayesi, cehalet dediğimiz körlük, saplantılılık hali, fanatizm.

Kadın erkek etkileşiminden diğer bütün etkileşim biçimlerine kadar, utanca kapalılık, nevrotik kişiliğimizle adeta özdeş.

Nihayetinde ahlaksızlık diye bir etik kod yok, ahlak da bir alet çantası gibi her döneme uydurulabilen bir araç.

Utanca kapalı olan, zaten bunun ahlakını da üretmiş oluyor.

Ancak bu hiçbir zaman nevrotik ahlak olmuyor.

Hepimiz, birbirini tamamlayan, tamamladığı yerde de birbirine örtü olan nevrotikler olabiliriz; utanca kapalılık da tam burada sahneleniyor olabilir.

Din veya Allah korkusu dediğimiz şey aslında ahlakın ta kendisi değil mi? Ama şöyle de bir şey var: İnsan Allah korkusu ve dindar olduğu için ahlaklı olmaz, insan zaten ahlaklı olduğu için dindardır ve Allah’tan korkar.

Bunlar da değil. Kültürel sermaye dediğim şeydir insanı belirli bir ahlaki ve etik düzlemde tutan. Aileden alınan eğitim, sonrasında toplum ve okullarda edinilen eğitim. Yani bir evcilleşme sürecinin sonucudur ahlaklılık. Hak kavramı da böylece ahlakla eş zamanlı yeşeren bir olgu olur. Böylece her alanda bir başkasının hakkına hangi anlamda olursa olsun tecavüz bir ahlaksızlık olarak değerlendirilip nitelendirilebilir. Utanca kapalılık da bunun tam tersi olsa gerek.

UZUN LAFIN KISASI OLMAZ: Sen bir dükkânsın ne satıyorsan o’sun.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *