“Çocuk çizdiği resme kendisini dahil edebilmeli”

“Çocuk çizdiği resme kendisini dahil edebilmeli”

Bazıları anlamlı bazıları “başkalarına göre” anlamsız karalamalar hemen hemen hepimizin hayatında olmuştur.

RÖPORTAJ: HANDE İPEKGİL

Hepimiz resim çizmişizdir. Bazıları anlamlı bazıları “başkalarına göre” anlamsız karalamalar hemen hemen hepimizin hayatında olmuştur. Uzmanlar çocuklar, gördüklerini değil, düşündüklerini çizerler diyor. Bu konuyu Psikolog Naz Özel ile konuştuk. İyi okumalar.

Naz Hocam çocuk resimlerinin analizi nedir, niçin yapılır?

-Çocukların içsel gerçekliklerinin resim aracılığıyla gerçekliğe dönüşmesidir. Resim analizi çocukların; duygularını, çatışmalarını, gelişimini, ihtiyaçlarını, bilinçaltını anlama fırsatı verir bizlere.

Çizimlere göre yaş dönemleri de anlatır mısınız?

-Çocukların çizgisel gelişim basamaklarını 5’e ayırabiliriz. 1.döneme karalama dönemi diyoruz bu dönem 2-4 yaş aralığını kapsar. İkinci dönem ise en çok önem verdiğimiz şema öncesi dönem. Bu dönem de 4-7 yaşı kapsar. Üçüncü döneme şematik dönem diyoruz, okula başladıkları yaş aralığı 7-9 yaş. Dördüncü dönem genelde çocukların doğru yönlendirilmezlerse resimden koptukları dönem gerçekçilik dönemi, 9-12 yaş. Bu dönemde çocuk gördüğü şeyleri bire bir çizmek ister. Beşinci ve son dönem ise görünürde doğalcılık dönemi. Bu dönem ise 12-14 yaşı kapsar.

Çizgilerin özelliklerini de merak ediyorum. Örneğin; silik, kesik çizme, bastırılarak çizilen kalın çizgiler, resimlerin büyüklüğü vb durumların da etkisi var mı?

-Çocuğun yaşı ve ince motor kaslarının gelişimi bu noktada oldukça önemli fakat basit bir örnek olarak; çocuğun kendisini çok büyük çiziyor olmasını görülmek istediği anlamına gelebilir. Biz genelde resim analizi yaparken tek taraflı düşünmeyiz. Çocuğun çizgilerinden bir anlam çıkarırken çizdiği objeleri veya kişileri de hangi sırayla çizdiği gibi bir çok noktaya bakıp daha sonra genel bir kanıya varırız. Ancak tüm kişileri ve objeleri normal boyutlarda çizip kendisini silik ve ufak çiziyorsa bu bizim için bir soru işaretidir diyebiliriz.

whatsapp-image-2022-11-10-at-13-39-29-1.jpeg

-Resimlerdeki anlamları da değerlendirelim hocam. Baş, göz, ağız vb ayrıca eksik bırakılan vücut parçaları bize ne anlatıyor?

-Bu soruya çocuğun resmini görmeden ve hikayesini bilmeden cevap vermek ebeveynleri yanlış yönlendirebileceği için net bir şey söyleyemem fakat uzun süredir bu alanda çalışan uzmanların belirlediği bazı kalıp çizimlerden bahsedebilirim. Örneğin çocuk çizdiği resme kendisini dahil etmiyorsa yeterince görülmediğini hissediyor olabilir. Ya da aile üyelerinin tamamını çizip bir aile üyesini çizmiyor olması da o kişiyle arasındaki bağın kopukluğuna işaret ediyor olabilir.

Peki renklerin anlamı var mıdır?

-Karalama dönemi olarak bahsettiğimiz dönemde çocuk, hangi rengi seviyorsa o rengi tercih edecektir. Çok koyu renkler kullanıyor o zaman kesin bir sorun var diye bakmak doğru olmaz. Ancak Şema Öncesi Dönemden itibaren çocukların daha canlı ve sıcak renkleri tercih etmesini bekleriz. Yine de renkler konusuna takılmadan önce çocuğun çizdiği resmi incelemek ve konunun bağlamına göre karar vermek daha doğru olacaktır.

Çocukların çizdiği resimlerde onları yönlendirmek örneğin bulut pembe olmaz mavi olur gibi söylemlerde bulunmak ne kadar doğru? Bu durum çocuğun hayal dünyasına nasıl bir etki eder?

-Ebeveynlerin ne yazık ki sıklıkla yaptığı bir davranış bu. Mavi güneş mi olur neden sarı yapmadın ya da ağaç pembe olmaz demek çocuğun hayal dünyasına müdahale etmek demektir. Zaten çocuk gerçekçilik dönemine geçtiğinde gördüklerini aynen resmetmeye eğilimli olacaktır. O sürece kadar çocuk istediğini, istediği gibi çizmeli. Aynı zamanda çocuk bir şey çizdiğinde, kendisi bize ne çizdiğini söylemeden 'aaa araba mı çizdin?' demek ya da çizimlerini bir şeye benzetip yorum yapmamak daha doğru olacaktır. Belki de kuş şeklinde bir uçak çizdi.

Ebeveynler neler yapmalı ve hangi durumda psikoloğa gitmeliler?

-Öncelikle çocukların baş etmekte zorlandığı durumları küçümsemeden ‘zaten çocuk anlamaz’ demeden ve tahmini yollarla çözmeye çalışmadan bir psikolog desteği almak ebeveynler için oldukça sağlıklı bir yöntem olacaktır. Bir çok farklı durum söz konusu olabilir psikolog desteği almak için ama bir kaç örnek verebilirim. Sık sık kabus görmeye başladıysa, yemek yeme konusunda değişiklikler gözlemliyorsanız, normalde gitmekten çok keyif aldığı bir yere ya da okula bir anda gitmek istememeye başladıysa, kendine veya başkalarına ısırma, vurma vs. gibi yollarla zarar veriyorsa, ani öfke patlamaları yaşamaya başladıysa veya alt ıslatma gibi problemler ortaya çıkıyorsa bir uzmandan destek almak doğru olacaktır.

Çocuklarda ve bebeklerde öfke sıklıkla karşılaşılan, nasıl baş edileceği konusunda zorluk yaşanılan bir konudur. Öfke ile baş edebilmek için öncelikle öfkenin nedenlerini anlamak gerekir.

Peki öfke nedir?

-Öfke, insanın doğasında var olan temel duygulardan biridir. Kişinin çevresinde olup biten olaylara ya da kendisine yönelik her türlü tehdide karşı gösterdiği bir savunma düzeneğidir. Öfke, uygun yollarla ifade edildiğinde sağlıklı bir duygudur. Öfke bizim kendimizin yarattığı bir şey değil, doğal olarak oluşur. Doğaldır. Artık öfkelenmeyeceğim demek de yanlış. Bir insan öfkesini anlayarak gelişebilir, önce öfkemizin farkına varacağız. Bir dakika ben kendimi korumaya çalışıyorum, neyden korumaya çalışıyorum. Benim değerlerim, haysiyetim, inançlarım, benim karşılamaya çalıştığım gereksinimlerim nerde tehlikeye giriyor ki benim otomatik sistemim alarm veriyor? Fakat uygun bir dille anlatılmaz, kontrolü sağlanmaz ve saldırganlık gibi davranışlarla ifade edilirse yıkıcı bir duygu haline dönüşür.

whatsapp-image-2022-11-10-at-13-39-14.jpeg

Çocuklarda öfke sorunu genelde hangi yaş aralığında ortaya çıkar?

Öfke, bebeklikten itibaren var olan bir duygu. Fakat çocuğun bilişsel gelişimine bağlı olarak öfkenin dışa vurum şekilleri değişir. Öfke duygusunun ilk dışa vurma şekli “kriz şeklinde” ağlamalardır. 2 yaşında bir çocuğun öfkelendiğinde annesine vurması ile 9 yaşında bir çocuğun öfkelendiğinde annesine vurması arasında fark var. Çocuktan büyüyüp yetişkin bir birey olduğunda, artık “öfkesini kontrol edebilen“ biri olması beklenir.

Çocuğumuzun hangi durumlarda bu duyguyu yaşadığını nasıl anlarız? Öfkeli davranışlar ne zaman, ne gibi durumlarda ortaya çıkar?

-Yaş aralıklarından ufak örnekler vermek gerekirse 0-18 ay arasındaki bebekleri sinirlendiren şeyler olarak; yüksek ses, yorgunluk ve açlıktan bahsedebiliriz ve bu durum genelde kriz şeklinde ağlama olarak kendisini gösterir. Çocuğun ‘beyin’ gelişimi ile ‘dil’ gelişiminin paralellik göstermemesini de öfke nedeni olarak ifade edebiliriz. 2 yaş ve sonrasında bebeklerin ‘beyin’ gelişimleri oldukça hızlanır. Bu hızlanma oranında dilsel gelişim, pek çok çocukta gözlenememektedir. Çocuk beyninde ürettiği şeylere karşılık gelebilecek sözcük ve cümleleri ifade edemediği için yani bir anlamda anlaşılmadığı için öfke nöbetlerine tutulabilir.

Çocukların öfke halinin saldırganlığa dönüşmesinin nedenleri nelerdir?

-Saldırganlık, bireyin düşünce ve davranışlarını dıştaki direnmelere karşı zorla karşısındaki kişiye benimsetme çabasıdır. Saldırganlık küçük çocuklarda bir tepki biçimidir. Genellikle istekleri engellenen, ket vurulan çocuklarda öfke tepkisi gelişir. anne ve babasının dayak ile cezalandırdığı çocuklardır. Anne babaların yanlış tutumları, ebeveyn-çocuk arasındaki iletişimsizlikler, çocukların yaşlarına uygun olmayan ceza yöntemleri de çocukların saldırgan davranışlar sergilemelerine sebep olmaktadır. Ebeveyn tarafından denetlenmeden izlenen, yaşa uygun olmayan saldırganlık içerikli diziler, çizgi film ve çeşitli programlar da çocuklardaki saldırganlığı arttırmaktadır. Ekran karşısında sessiz durduğu için saatlerce oturmasına izin verilen çocuklar, dizi ve filmlerden öğrendikleri sözleri ve davranışları yaşıtları ile oynarken sergilemeye çalışırlar.

whatsapp-image-2022-11-10-at-14-25-02.jpeg

Çocukların karakter özellikleriyle öfkeli olmalarının ilişkisi var mıdır?

-Her istediği yapılan bir çocuk sabırsızlığı da öğrenmeye başlar ve bu, karakter özelliği olarak yerleşme tehlikesini de barındırır. ‘Kişilik’ dediğimiz şey doğuştan getirilen huy özellikleri ile çevresel faktörlerin etkisiyle oluşan karakter özelliklerinin birleşmesinden oluşur. Sabırsızlık da çevresel faktörlerin etkisiyle oluşan bu karakter özelliklerinden birisidir. Çocuğun her istediğinin yapılması sabırsızlık karakterinin oluşması anlamına da gelir. Sabırsız bir çocuğun istediğini elde edememesi de öfke patlamalarına neden olabilmektedir.

Çocukların izledikleri film, dizi, animasyonlar, oynadıkları bilgisayar oyunları onları şiddete yöneltir mi?

-Elbette, Iowa Eyalet Üniversitesi'nden psikoloji doçenti Douglas Gentile bir araştırma yaptı bu konu ile ilgili. Araştırmacılar 3 yıl boyunca 3., 4., 7. ve 8. sınıflarda 3.000'den fazla çocuğu izledi ve zamanla şiddet içeren video oyunları oynamanın çocukların daha agresif düşünmesine ve daha agresif davranmasına neden olduğunu buldu. Bu oyunların ne kadar yaygın olduğu göz önüne alındığımız zaman aslında tehlikenin ne kadar büyük olduğunu anlayabiliriz. Ebeveynlerin çocuklarının oynadıkları oyunları, izledikleri videoları ve girdikleri siteleri yakından takip etmesi ve zararlı gördükleri durumları muhakkak çocukları ile konuşmaları ve önlem almaları gerekir.

Öfke atağı geçiren çocuğu sakinleştirmek için neler yapılabilir? Yaş gruplarına göre uygulanabilecek yöntemler nelerdir?

-Öncelikle çocuğa, çocuğun duygusunu yani öfkesini anladığınızı ifade edin. Şu an çok öfkelisin o yüzden bu oyuncağı fırlatmak istiyorsun, seni anlıyorum ve sen sakinleşene kadar yanında olacağım şeklinde. Bir diğer önemli nokta ise çocuğun öfkesini bastırmaya ya da geçiştirmeye çalışmayın. Öfkesini bastırmak için bulacağınız her yöntem ya da telafi davranışı çocuk için istediğini elde etmek konusunda bir alışkanlık halini alacaktır. Ayrıca çocuğun öfkesine öfke ile karşı vermek, fiziksel veya duygusal şiddet göstermek çocuğun durumunu sadece daha kötüye götürecektir o yüzden öncelikle ebeveyn olarak süreci iyi yönetmeyi öğrenebilmek gerekir.

İnatlaşma konusuna da değinelim. Çocukla çocuk gibi inatlaşmanın nedenleri ve sonucunda ortaya çıkabilecek durumları anlatır mısınız?

-Çocuk, okul öncesi dönemde ise inatlaşması ve sürekli hayır demesi oldukça normal. Çünkü 2 yaş sonrası başlayan bir dönem var, çocuk 2 yaş öncesi simbiyotik ilişkisinden yani anneye bağımlı ilişkisinden özgürleştiği, kendisini keşfetmeye başladığı bir döneme geçiyor. Fakat bu dönem dışında yaşanana inatlaşma konusunda öncelikle kendi hareketlerinizi gözden geçirebilirsiniz, inatçılık konusunda ve kopyalıyor olabilir. Çocukla inatlaşmayın demek eksik bir cümle olacak, her istediğine evet mi demeliyiz? O da doğru değil. O yüzden sağlıklı sınır koyabilmek gerekiyor. Ebeveyn ve çocuk arasında bir güç savaşı, kazanan-kaybeden yaratmak kimsenin işine gelmeyecektir. Çocuğun, ebeveynlerinin evet ve hayırları konusunda net sınırlarını olduğunu öğrenmesi gerekir. İnatlaşma konusunun temelini biraz da çocuğa ‘hayır’ı öğretmekten geçiyor. Sakin ve tutarlı davranarak çocuğun inatlaşma davranışını alışkanlık haline getirmesinin önüne geçmek gerekir.

Kaygı ve korku bazı durumlarda normal midir ve bu tam olarak ne zaman sorun haline gelir? Ne zaman yardım almalı?

-İlk çağlardan bu yana insanlar avlanırken ya da yiyecek toplarken çevreleri tehlikelerle doluydu ve kaygılı olmak, onların, çalıların arasında gizlenmiş vahşi hayvanların saldırısından korunmalarını sağlıyordu değil mi? Belirli bir düzeyde kaygı bizler için oldukça önemlidir. Ancak her şeyin dozu önemli olduğu gibi kaygının da fazlası hem çocuklar hem bizler için sağlıklı bir durum değildir. Çocuğun sınavdan düşük not almamak için kaygılanıp, sınava çalışması gayet sağlıklı bir kaygı örneği. Ancak sınavdan düşük not almaktan korktuğu için hastalanması, bayılması ya da ruh halinde değişikliklerin olması kötü bir kaygı örneği. Böyle bir durumda bir uzmandan destek almak ve çocuğa karşı gösterilen tutumları değiştirmek gerekir.

Kaygılı anne baba çocuğu nasıl etkiliyor?

-Çocuk doğduğunda kaygılı bir evde yetişiyorsa ebeveynleri sık sık kaygıya kapılıp (özellikle anne) evhamlı bir yapıya sahipse bu çocukların sakin yetişmesini beklememiz yanlış olur. Çünkü çocuk ailesinden sürekli kaygılı bir ruh hali görerek bunun normal olduğunu modelleyecektir. Ebeveyn tutumları da bu konuda oldukça önemli özellikle koruyucu ebeveyn tutumu ve mükemmeliyetçi ebeveyn tutumuna sahip ailelerin çocuklarında kaygıyı daha sık görüyoruz.

whatsapp-image-2022-11-10-at-14-25-01.jpeg

Kaygı bozukluğu yaşayan çocuğa nasıl davranmalı?

-İlk olarak kaygının ne olduğunu ve işlevini bilerek çocuğunuzu desteklemek gerekir. Pek çok çocuk kaygı duymaktan kaygı duyar. Kaygı yeterince zor bir duygudur. Çocuklara kaygının hayattaki işlevini öğretmeliyiz. Daha sonra, çocuğun kaygı duygusunu paylaşmasına izin vermek oldukça önemli. Çocuklara kaygılanmamalarını söylemek, bunu yapmalarını engellemez. Çocuğunuzun açık bir şekilde ve sınırlı dozlarda kaygılanmalarına izin vermek gerekir. Kaygı, bulaşıcı bir duygudur. Çocuğunuzun geleceği konusundaki endişeleriniz çocuğunuza yansıyacağını unutmamalısınız. Çocukların genetik getirdikleri kaygılı yapıları olsa da kaygının büyük bir kısmı öğrenme ile pekişebilir bu yüzden öncelikle ebeveyn kaygısını yönetmeyi öğrenebilmeli.

Çocuklara hayır demek, hayır demeyi öğretmek önemli konulardan biri. Öncelikle çocuklara nasıl hayır demeliyiz buradan başlayalım. Hayır demek kısaca sınır koymaktır öyle değil mi?

-Öncelikle çocuklara hayır; diyerek kötü anne babalar olmayacağımızı vurgulamak isterim. Çocuklar sınırlarını bilmeye ihtiyaç duyarlar. Büyüme aşamalarında ise nerede duracaklarını, sınırlarını zaman zaman hatırlatmak gerekir çünkü toplumsallaşma aşamasında çocukların yaşadıkları asıl sıkıntı tam da bu noktada ortaya çıkar. Onlar talepkârdır, her şeyi isteyebilir, her şeyi hak görebilirler. Ancak onlara sağladığınız abartılı kolaylık ve konfor, mutluluktan çok mutsuzluk getirir. Dikkat edilmesi gereken nokta, çocuğunuza ‘hayır’ dediğinizde gerçekten yapılmaması gereken bir konuda ‘hayır’ dediğinizden ve onun merak ve keşif duygularını köreltmediğinizden emin olmaktır.

Kaynak:BBN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.