“Narsist sevgilinizin başkalarına nasıl davrandığına dikkat edin”
Röportaj: HANDE İPEKGİL
Kendi ve çevresindeki insanların hayatlarını zorlaştıran, yaşam kalitelerini düşüren, üzen ve belki de manipüle eden kişiler vardır pek çoğumuzun çevresinde. Ancak daha önemli olan ise bu kişi siz de olabilirsiniz. Örneğin; İletişim kurmakta güçlük çeken insanları uzmanlar, "Zor İnsanlar” olarak adlandırılıyor. Zor insanlar, toplumdan topluma, kişiden kişiye göre farklı olarak tanımlansa da, temelde benzer davranışlar gösterebiliyorlar. Peki insanları değil de onların davranışlarını değiştirmek bizim elimizde mi? Gerçekten “zor insan” diye bir şey var mı ya da “zorlayıcı davranışlar” demek daha mı doğru? Peki insan neden zor olanı sever ve ister? “Geçinilmesi zor insan” ya da “geçimsiz insan” olarak da niteleyebileceğimiz bu insanlara yaklaşım nasıl olmalıdır? Tüm bu konuları psikolog Hazal Arslan ile konuştuk.
-İyi ve pozitif bir iletişim başarılı ilişkilerin önemli bir göstergesi ve ilişkilerin her aşamasında önemli olduğunu düşünüyorum. Yapılan bir çalışmada, çiftlerin arasında evlilik öncesinde gözlemlenen olumsuz iletişim tarzlarının evliliklerin ilk 5 yılına da yansıdığı bulunuyor. Dolayısıyla iletişim her alanda olduğu kadar ikili ilişkilerde ve özellikle partnerler arasında öncelik diyebiliriz. Sizinle “zor insan” tanımını konuşacağız bugün ve onlarla olan ilişkilerimizi. Öncelikle bir ilişkide zor olan tarafı nasıl anlarız çünkü bu kişi biz de olabiliriz öyle değil mi?
-Tabii aslında ikili ilişkilerde her iki tarafın da birbirine ihtiyacı vardır ama partnerlerden biri zor bir kişiliğe sahipse bu ihtiyaçlık muhtaçlığa dönüşebilir. Eğer partnerimiz kendini eleştirilerin üstünde görüyorsa manipüle edici davranışlar sergiliyorsa, sevgilisini/ eşini kendi çıkarları için kullanıyorsa uzak durmakta fayda var çünkü narsistik örgütlenmeleri olan bireyler önde olma dürtüsü ile hayat arkadaşı ile bile yarış halinde olur ve bu diğer kişiyi çok yıpratır. Kendi yetenek ve başarılarını abartıp, üstün görerek bir ötekini hep küçümser. Onay ve takdir isteği ile sürekli övgü bekler ve bunun için baskı ortamı kurar. Partnerini aşağılayarak özgüven deposunu doldurur ve partneri üzerinden var olur. Genellikle bu davranış bozukluklarının temelinde çocuklukta yaşanılan değersizlik ve sevgisizlik duyguları vardır. Ne kadar dışarıya özgüven sahibi gözükse de, içinde kendine güven kavramı kırılgandır ve bunu göstermek en büyük korkusudur. İlk etapta büyüleyici bir vitrin gibi sergiler kendini birçok insan o vitrine aldanır ama ilişkinin devamında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlar.
-Her türlü ilişkide en çok yaşanılan sorunlardan birisi de taraflardan birisinin ya da her ikisinin ısrarcı biçimde haklı çıkma çabası içine girmesi sanırım. “Ben haklıyım kabul et! Hatalı olan sensin.” cümlesini duymayan var mı bilmiyorum. Peki bu tarz kriz anlarını nasıl yönetebiliriz?
-Tartışmaları iyi yönetin. Konu kapanınca eşinizle günlük hayatınıza devam edebilmeyi öğrenin. Problemi kriz anında çözmeye çalışmayın siz çözmeye çalıştıkça eşiniz araya tuğla koyar, tuğlalar duvar olur siz o duvarı yıkmaya çalışırsınız o dikenli teller örer. Zamanla içine kapanır, sizden uzaklaşır. Ruhunuz uzaklaştıkça bedeniniz de uzaklaşır. Ona karşı iletişim dilinizde şefkat ve sevgi olsun. Unutmayın tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır diye bir söz var. Yılanın kulakları yoktur. İnsan ki duyan, hisseden, hissettiğini aktaran bir canlıdır durum böyleyken duymayan yılana bile tesir eden sözler bize neler yapmaz. Açık ve net olun. “Eşim zaten bunu istemez”, “Eşim böyle davranıyor çünkü şöyle düşünüyor” gibi varsayımları bir kenara bırakın. Konuşurken basit bir dil kullanın lafın dolandırılmasından, uzatılmasından kimse hoşlanmaz.
-Peki sürekli “Ben ne dersem o” diyen, kendini her zaman haklı gören, sadece kendini önemseyen ve seven bir kişi var ise karşımızda bu durum bir narsistle olduğumuzun göstergesi olabilir mi? Bunu fark eden kişi ne yapmalı?
-Narsist kişiler eleştirilmeye asla katlanamazlar. Yanlışlarını kabul etmek, hataları için özür dilemeyi düşünmek dahi, istemedikleri seçeneklerdir. Bu ve bunun gibi durumları fark eden kişi kendinin özel olduğu düşüncesine kapılmadan şuna dikkat etmelidir. Narsist sevgilinizin başkalarına nasıl davrandığına dikkat edin. Eğer sevgiliniz yalan söylüyor, manipüle ediyor, incitiyor, başkalarına saygısızlık ediyorsa, sonunda size de aynı şekilde davranacaktır. Mesela bir garsona, taksi şoförüne, çalışma arkadaşlarına nasıl davrandığını inceleyin. İlişkide mutlaka bir sınırınız olsun, hayır diyebilin, eğer her zaman evet derseniz bir gün hayır dediğinizde sizden kötüsü olmayacaktır.
-Romantik ilişkilerde partnerler birbirlerini sıklıkla nasıl manipüle ediyorlar mı sizce? İnsan manipüle edildiğini nasıl anlar?
-Sevgiliniz sizden bir şey istediğinde ve yapmadığınızda nasıl hissettiğinize odaklanın. Hayır demekten çekiniyor, istemediğinizi belirtirken suçlu hissediyor ya da utanıyorsanız, karşınızdaki kişi sizi manipüle ediyor olabilir. Gaslighting manipülasyonların en korkunç örneğidir. Partneriniz size kendini sürekli acındırıyorsa her şeyin en kötüsü sadece onun başına geliyor gibi davranıyorsa size sürekli patronunu, arkadaşlarını, ailesini kötülüyor ve onlar tarafından dışlandığından bahsediyorsa, size kendini acındırıp, sizin ona daha fazla bağlanmanızı amaçlıyordur. Çünkü bilinçdışımız biz birine acıdıkça ona bağlanır ve kendimizi onun kahramanı olmamıza zorlar. Normalde göstermediği hal ve hareketleri sizden bir şey isterken “mış” gibi yapması, öyleymiş gibi tavır sergilemesi manipülasyonunun en çok kullanılan yöntemlerinden biridir. Örneğin hiç sevecen, şefkatli olmayan partneriniz sizden bir şey isterken çok sevecen, samimi davranıyorsa bu davranışı biraz manipülatif olabilir.
-Doğal olarak zaman zaman partnerlerin birbirlerine öfkelendiklerine de şahit olabiliyoruz. Öfkenin güvensiz bağlanan kişilerde agresif bir davranış haline geldiğini de söyleyebiliriz. Peki bu agresif davranış her zaman psikolojik ve fiziksel şiddeti beraberinde mi getiriyor?
-Öfke çok sıcak bir duygudur. Öfkenin bir demlenme süresi vardır. Aslında toplumumuzda kadınlar öfkesini dışa atmada erkeklerden daha iyiler. Konuşarak kötü duyguyu atabiliyorlar. Ancak erkekler genelde içine atıp kaçarlar. Mesela evi terk edip araba sürmeye çıkarlar, arkadaşlarıyla buluşurlar. İki cinsin beyin donanımları da farklı olduğu için bu tabi anlaşmalarını da güçleştiriyor. Çünkü kadın krizi kriz anında çözmek istiyor. Kadın konuştukça erkek araya bir tuğla koyuyor, kadın tuğlaları kaldırsa erkek dikenli teller örüyor. Maalesef sonucu bazen öfke patlamaları, kötü ve kırıcı sözler ve şiddetle sonuçlanabiliyor.
-İlişkide bir tarafın sürekli karşısındaki kişiyi mutlu etme çabasını nasıl değerlendiriyorsunuz, ne yaparsam yapayım onu mutlu edemiyorum diyen kişilere ne önerirsiniz?
-Bazen yatağınıza gül yaprakları da serseniz, her akşam mum ışığında eşinizin en sevdiği yemekleri de hazırlasanız karşı tarafı mutlu edemiyorsunuzdur. Bana gelen danışanlarımdan sıklıkla duyuyorum hocam ne yaparsam yapayım eşim mutlu olmuyor. Neden mi? Çünkü eğer ilişki dinamikleriniz bazı sebeplerle bozulduysa bunlar sadece görüntüden ibaret olur ve senin sadece daha çok emek harcayıp daha çok eşin tarafından reddedilmene ve hayal kırıklığına uğramana sebep olur. Onu mutlu edemediğini düşünerek buna ağlayarak kaç gecen sabah oldu? Artık bunu kovalama, insanlardan beklentiye girme çünkü sen beklentili bir insan oldukça çevrendekileri özellikle partnerlerini korkutursun ve itici görünürsün. Sadece düşünce yapını değiştir ve bunu eylemlerine geçir mucizeye şahit ol.
-Günümüzde evlilik kararlarının kolay verilmediğini görüyoruz. Özellikle uzun süren ilişkilerde kadınlar çok zorlanıyor gibi. Peki bir ilişki sağlıklı bir şekilde evliliğe nasıl taşınır?
-Sevgilinizin sizinle evlenmek istemesi, sizi buna layık görmesi en önce sizin kendinizi sevmenizle mümkün olur, siz kendinizi değerli hissederseniz karşı tarafa da bunu algılatırsınız. Sağlıklı kaliteli bir iletişim tarzına sahip olup çok uzun ve sıkıcı konuşmalardan uzak durmalısınız. Diyelim ki akşam yemeğindesiniz sevgilinizin kucağına bir yakınınızın çocuğunu aldı. Sevgiliniz ona yardımcı oldu. Birden senden çok iyi bir baba olurdu veya hayatımın geri kalanını senin gibi bir babaya sahip çocukları yetiştirmekle geçirmek isterim gibi doğru sözlerle beklemediği anda şaşırtıp konuyu kapatın. Başka bir taktik sanki evliliği istemeyen taraf sizmişsiniz gibi mutlu bir anınızda sen öyle bir adamsın ki beni bile evliliğe ikna edebilirsin deyip gülün ve ona sarılın. Kelimelerin gücüne inanın ve akışına bırakın. Akışına bırakmak en önemlisi çünkü eğer acele edersen ve evlenme isteğini çok belli edersen değerini düşürürsün. Küçük olaylara büyük tepkiler verme böyle yaparsan partnerini ürkütürsün ve seninle bir ömür geçirmenin çok çekilmez olacağını düşünebilir. Yapılan en büyük hata ise sırf evlenmek için sevgilinin isteğine ve beklentilerine göre davranış sergileyip, karakterini değiştirmesidir. Rol yapmak zamanla kişiyi yorar ve yorulduğu anda boşanma kaçınılmaz olur.
-Partneri zor bir kişiliğe sahip insanlar genelde kurban psikolojisine girer ve kendilerini feda edip kendilerini unutabilirler. Yeni bir ilişkide mutlu olabileceklerine dair umutlarını bile yitirebilirler. Ne önerirsiniz?
-Öncelikle işe kendinizi keşfetmekle başlayın bağlanma, empati, çocuk sahibi olma isteği, evcil hayvan bakmak ve duygularını açığa çıkarmakta zorluk çekmemek, aynı anda birçok şeye odaklanıp, birden fazla işi yapabilme yeteneğine sahip misin bunlar sende var mı?
Eğer yukarıda yazılanlar sizinle uyuşmuyorsa şunları deneyin: Fikirlerinizi açıkça dile getirin. Bir kadın olarak sesinizi çıkarmaktan korkmayın. Sizi Şımartmalarına izin verin, hediye almaktan kaçmayın. Yardım veya destek isteyin eşinizden, örneğin bu kavanoz kapağını kaslı kollarınla açabilir misin gibi. Cinselliğiniz ile barışın ve kadınlığınız ile gurur duyun. Doğayla bağlantı içinde olun en azından evinizde çeşitli bitkiler olsun. Dans edin, süslenin, bazen hiçbir şey yapmayın kendinize izin verdiğiniz plansız günleriniz olsun. Vücudunuzla yeniden bağlantı kurun fiziksel ve ruhsal sağlığınıza dikkat edin.
-Peki neden bazı insanlar mutluluğu hep yanlış insanlarda arar? İnsan zor olan sever ve ister? Yoksa asıl zor olan hayattan ve ilişkilerden şikayet eden kişinin kendisi midir?
-Önce şunu bir fark etmek gerekir bu durumda mutluluk aranmaz. Kendini sadece sen mutlu edebilirsin bu da hayatının kontrolünü eline almanla mümkün. Yola çıkmak, yolcu olmak kolay değil hiçbir zaman da olmadı. Ve işler de her zaman tıkırında gitmez. Ama kendine şefkatli sevecen yaklaştığında, yaptığın hatalar için daha fazla kendini suçlamadığında, kurban psikolojisinden çıktığında ve en önemlisi geçmişinle helalleşip sana kötülük yapan herkesi affettiğinde her gün biraz daha mutlu olacaksın. Bu ışıltın yavaş yavaş fark edilecek ve yolun artık sana değersiz hissettiren insanlarla çakışmayacak. Hayatındaki eksikliklere değil hayatın sana hediye ettiklerine odaklan. Adım adım gel kendine. Eleştirel iç sesini sustur ve yaşadığın her şeye şükran duy çünkü öğretti ve büyüttü şüphesiz. O tecrübeler sayesinde seni aşağı çekmek isteyen insanları karşılaşır karşılaşmaz tanıyacaksın ve hayatına almayacaksın. Seni yükseltecek insanlarla birlikte yükselecek ve birbirinizi geliştireceksiniz. Mutluluk hedefin değil yaşam kaynağın olsun.
-Tüm zorluklara, zor dediğimiz insanlara rağmen mutluluk felsefesine sahip olmanın önemi nedir?
-Hepimizin içinde bir yerlerde mutlu olmak için yaptığı doğru bildiği yanlışlar var. Tek amacımız mutlu olmak, acıdan kaçıp hazzı kovalamak olsa da bunu başaramayabiliyoruz. Demek ki doğru bildiğimiz yanlışlar var. Bazen mutlu olmak için o kadar çok çabalarsın ki bu çabalar seni yormaktan, üzmekten öteye geçemez. Belki de hep en iyiyi aramak hep mutlu olmayı kovalamak yerine, iyi olmak ve mutlu etmeyi dert edinmek zamanı gelmiştir. Bazen insan öyle güzel dertler edinir ki, derdi dermanı olur. Çaresizliğin dibinde çırpınırken tek ihtiyacın olan ufacık bir aydınlanmadır bazen. Mutlu olmak sadece senin elinde ve çevrendekiler tarafından sevilmek sadece senin kendini sevmenle alakalı. Yoksa sen kendini mutlu etmezsen bilinç dışın sana hep bunu ispatlayacak değersiz ve sevilmeye layık olmadığını hissettirecek insanları karşına çıkarır ve bu kader motifin olur. Evet psikoloji böyle bir şey işte. İlk ihtiyacın çekirdek inançlarında değişiklikler yapmak ve mutlu olmaya karar vermen olmalı.
Kaynak:BBN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.