Sosyal medya ekranı mutlu insanların, ışıltılı hayatların perdesi. Bu perdenin ardında ise ne var kimse bilmiyor.
SOSYAL MEDYA MUTLULUK VİTRİNİ Mİ?
Sosyal medya, artık insanların mutluluk vitrini niteliğinde. Ancak uzmanlara göre bu vitrinin ardındaki dünya bambaşka ve son derece riskli.

MUTLU OLMAK BAŞARI GÖSTERGESİ Mİ?
sosyologlara göre sosyal medyada mutluluğun bir başarı gösterilmesi mutluluğu da başarıyı da erozyona uğratıyor. Toplumsal yaşam böylece metamorfoza uğruyor.
Uzmanlara göre kötü görünmek, üzüntü, kaygı, yalnızlık, çaresizlik, başarısızlık vb. duygular toplumsal yaşamın normal olan çıktıları.
Ancak sosyal medyada sanki hayatın hep ışıltılıymış, parti havasındaymışçasına kurgulanması işleri değiştiriyor. Bir süre sonra insanlar bu sanal kandırmacaya kendilerini kaptırıyorlar. Ancak içlerinde atamadıkları bir kaygı hissi de beraberinde geliyor.
DİJİTAL DEPRESYON
Dijital depresyon günümüzde oldukça yaygın. İnsanlar bu depresyona direnmek için daha çok sosyal medyada görünür olmaya çabalıyorlar. Daha çok görünür olmaya çabaladıkça da daha çok sahne arkasında kendileriyle olan anlaşmalarını bozuyorlar.
“Dijital depresyon” insanların dışarıya karşı bir mutluluk maskesi takması ama aslında kendi içinde bir savaş vermesi olarak nitelendiriliyor. Sanal dünyada mutlu görünürken temelde derin bir kayfısal boşluk hissediyor. Çünkü insanların her zaman ışıldamaları, başarılı olmaları isteniyor.
HERKES DİKKAT ETMELİ

İnsanlar sosyal medya üzerinden başkalarının gözünden ve beğenisinden kendisini inşa etmeye başladığında kendi iç sesini duyamaz, kendi gerçeklerini tanıyamaz hale gelebiliyor. Mutluluk hazza ve beğeniye bağımlı hale geliyor. Bu açıdan insanların duyguları metamorfoza uğruyor ve toplum içinde kendilerini daha da gösterebilmek için intihar dahil farklı yolları tercih edebiliyorlar. O yüzden özellikle ailelerin bu konuda duyarlı olması isteniyor.
SANAL MUTLULUK YALNIZLIĞI PEKİŞTİRİYOR
Sanal veya dijital mutluluk yalnızlığı pekiştiriyor. İnsanlar hem kendilerinin de de diğerlerinin gerçeklerinden kaçabiliyor. Ancak sığınılan ada her zaman tusinamilerin kurbanı olabilecek kadar kırılgan. Bu da toplumun genelini etkileyici bir durum olarak ortaya çıkabiliyor. Bir yalnızlar toplumu oluşmasa da kaygı toplumu ortaya çıkabiliyor.
Bu yüzden asıl olan her daim iyi hissetmek değil, her şeyi hissedebilmek ve bu da yüzleşmekten geçiyor.