Kılıçdaroğlu: “Bizim de geçmişte hatalarımız oldu”

Kılıçdaroğlu: “Bizim de geçmişte hatalarımız oldu”

Kılıçdaroğlu, “Bizim de geçmişte hatalarımız oldu. Siyaset kurumunun da hataları oldu. Ama bu toplumun bir helalleşmeye ihtiyacı var. Bir kucaklaşmaya ihtiyacı var. Birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var. Bunu yapmadığımız takdirde Türkiye'yi büyütemeyiz”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bizim de geçmişte hatalarımız oldu. Siyaset kurumunun da hataları oldu. Ama bu toplumun bir helalleşmeye ihtiyacı var. Bir kucaklaşmaya ihtiyacı var. Birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var. Bunu yapmadığımız takdirde Türkiye'yi büyütemeyiz” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bursa’da TR Düşünce Kulübü üyeleri ile bir araya geldi. Basına açık kısımda bir konuşma gerçekleştiren Kılıçdaroğlu, Pençe - Kilit operasyonunda şehit olan Emre Sevinç’e başsağlığı dileyerek konuşmasına başladı. Kılıçdaroğlu, “Bursalı şehidimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Bu ülkede her birimiz bayrağımız, vatanımız için canımızı feda etmeye hazırız. Bizler, CHP olarak ifade edeyim iki kırmızı çizgimiz var. Vatan ve bayrağımız. Vatanı, bayrağı ile sorunu olmayan herkesin başımızın üstünde yeri var. Her düşünceye saygı duyarız. Düşünce farklılığını olmadığı bir yerde zaten büyüme, gelişme olmaz. Düşünce dünyasındaki büyüme ve gelişme farklı düşüncelerin birbiriyle rekabet ederek farklı bir geleceğe kapı aralamalarıdır. Bu anlamda TR Düşünce Kulübü’nün Bursa’da kurulması, yeşermesi ve Türkiye ve yurt dışına yayılması güzel bir olay. Bunu kuranlar yaşatanlar Bursa değil, Türkiye’ye hizmet veriyorlar” dedi.
“Türkiye’nin kalkınması için tartışmamız gerekiyor”
Ötekileştirmeden söz eden Kılıçdaroğlu, “Ötekileştirme aslında insan haklarına aykırı bir davranıştır. Bir insanın düşüncelerinden ötürü, inancından, kimliğinden dolayı ötekileştirirseniz aslında o toplumu kutuplaştırır ve ayrıştırırsınız. İnanç üzerinden siyaset yapanların, bu ülkeye en büyük kötülüğü yaptığını hepinizin bilmesini isterim. Kimin inançlı olup olmadığını sadece Allah bilir. Birisinin bir başka kişiye sen inançlısın veya değilsin diyerek suçlaması ‘şirktir’. Benim inancımı kim sorgulayabilir? Peygambere bile verilmeyen yetkiyi nasıl bir başka kişi kullanabilir? Özellikle muhafazakar dünyadan gelen kardeşlerimin bu konuda çok duyarlı olmaları lazım. Herkesin inancı, kimliğini benim başımın üstünde yeri vardır. Hiçbirimiz anne ve babamızı seçme özgürlüğüne sahip değiliz. O zaman benim kimliğim neden siyaset konusu olsun? Neden benim kimliğim dolayısıyla ötekileştirilmiş olayım? Kimlikler herkesin şerefidir. İnanç, herkesin manevi dünyasının zenginliğidir. Böyle bakmamız gerekiyor. Böyle bakmayıp, inancı siyasette kullanırsak, kimliği, yaşam tarzını siyasette kullanırsak, toplumu asıl meşgul olması gereken alandan koparıp, kendi içinde kavga eden bir topluma dönüştürmüş oluruz. Bugün Türkiye’nin geldiği nokta budur. Türkiye’ni bu noktadan çekip çıkartmamız gerekiyor. Sadece siyasetçi olarak ben değil, ülkesinin seven herkesin bu konuda duyarlı olması lazım. Eğer biz bu duyarlılığı sürdürebilirsek, asıl Türkiye’nin büyümesi, kalkınması için var olan sorunları çözmek için düşünce oluşturabilirsek, iyiliği bu ülkeye o zaman yapmış oluruz” şeklinde konuştu.
“İşsizliği tartışacağımıza insanların kimliklerini tartışıyoruz”
“İşsizlik var. Nasıl çözeceğimizi tartışacağımıza, karşımızdaki insanın kimliğini sorguluyoruz. Bunu neden yapıyoruz? İşsizlik sorunun gizlemek için. Bu siyaset değildir. Bu siyaset Türkiye’ye yarar getirmez. Buradan çıkmamız lazım” diyerek konuşmasını sürdüren Kılıçdaroğlu, “Sosyal devlet dediğimiz bir kavram var. Sosyal devlet üzerinde yeteri kadar durmuyoruz. Devletin sosyal olması gerekiyor. Devletin bütün bireylerine yardım etmesi ve kapı aralaması gerekiyor. Düşük gelirli kesimlerin korunması demektir, sosyal devlet. Devlete sosyal kimlik verilmesinin temel nedeni budur. Devlet hiç kimsenin yatağa aç girmediği, herkesin işinin aşının olduğu, dolayısıyla o devletin huzurun, bereketin, kalkınmanın olduğunu bir anlayışı egemen kılacaktır. Biz sosyal devleti de yeniden inşa etmek zorundayız. İnsanlar yoksul olabilirler. Hiç birimiz mal varlığımız ile doğmadık. Giderken de bir şey götürmüyoruz. O zaman doğuş ile ölüm arasındaki tarihi iyi bilmek ve değerlendirmek zorundayız. Gelirken bir şeyimiz yoktu, giderken de yok. O zaman hırsımıza bir şekli gem vurmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
“Taş yerinde ağır diyoruz”
Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle devam etti: “Gerçekten Türkiye’nin temel sorunlarını tartışıp konuşacağız, devletin dini adalettir diyoruz. Kainatın adalet üzerine inşa edildiğini biliyor muyuz? Yüce Yaradanın kainatı adalet üzerine inşa ettiğini biliyor muyuz? Bütün peygamberlerin adaleti ve ahlakı egemen kılmak için görevlendirildiğini biliyor muyuz? O zaman şunu sormak lazım? Biz adalet konusunda ne yaptık? Adaleti inşa edemezseniz adaleti toplumda egemen kılamazsanız ülkeye huzur getiremezsiniz. Adalet aynı zamanda liyakat demektir. Liyakat işi ehline vermek demektir. Biz gerçekten devleti yönetiminde işi ehline veriyor muyuz? Eğer işini ehline vermiyorsak, devlet adaletle ve iyi yönetilmiyor demektir. Örnek, siz bankanın yönetim kurulu üyeliğine bankacılıkla hiç ilgisi olmayan birini tayin ederseniz, bir arkeolog getirirseniz olur mu? Arkeolog başımızın üstünde yeri var, o işini en iyi şekilde yapar. Ama taş yerinde ağır diyoruz. Taş yerinde ağırsa arkeolog kendi alanında, finansçı kendi alanında, güreşçi kendi alanında görev yapmalıdır. Bu devlette liyakat demektir. Kabe’nin anahtarının sevgili Peygamberimiz tarafından nasıl işi ehline verdiğini bilmemiz için o gerçeği bilmemiz lazım. Biz bunları yapmıyoruz”
“Siyasette uygarca tartışma alanı Türkiye’de yok”
Çok sorunların olduğunu, farklı düşünenlerin bir araya gelerek tartışmasının değerli olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bu anlamda ben başkanları ve konuşmacıları yürekten kutluyorum. Farklı görüşten insanların bir araya gelip tartışmaları biz buna istişare diyoruz. Uygarca konuşma diyoruz. Akıl akıldan üstündür. Benim görmediğimi bir başkanı görebilir. Dönemli bizdeki siyasete. Siyasette uygarca bir tartışma alanı Türkiye’de yok. Ben 1970’li yılları biliyorum. Genel başkanlar çıkardı televizyonlarda uygarca tartışırlardı. Gazeteciler sorardı cevap verirlerdi. Ne oldu da biz geriye gittik. Neden biz insanlarla bir araya gelip tartışmıyoruz. Bir televizyoncu arkadaş dedi ki; bayramda bütün parti liderleri ile röportaj yapmak istediklerini söyledi. Ben de önerimi sundum. Bütün liderleri davet edin, bir bayramda çıkalım televizyona hiç siyasete girmeyelim, çocukluğumuzu, gençliğimizi, aşkımızı, evliliğimizi anlatalım. Bu insanlar bizim insan olduğumuzu görsünler. Kimse kabul etmedi. Elbette bizim ağladığımız, sevindiğimiz, çocuklarımız oldu. Aynı apartmanda bir cenaze olduğunda biz televizyon, radyo açmayız. Biz bu hasretlerden giderek uzaklaşıyoruz. Temel sorunumuz budur. Bir arkadaşımız konuşurken ifade etti, çoğu arkadaş siyaset dışıdır diye. Hiç kimse siyaset dışı değildir. Otobüs fiyatı, içtiğini suyun fiyatını belirleyen de siyasettir. Uçağa bindiğiniz biletin fiyatını da belirleyen siyasettir. Kurduğunuz fabrikanın iznini almak için başvurduğunuz yerde siyasettir. Siyasetin ahlaklı zeminde büyümesini ve gelişmesini sağlamamız gerekiyor. Etik değerlere önem vermemiz gerekiyor. Kirli insanların siyasetten arınması lazım” dedi.
“Siyaset zenginleşme aracı değildir”
“Siyaset zenginleşme, köşeyi dönme aracı değildir” diyen Kılıçdaroğlu, “Siyasetin özü halka hesap vermektir. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder. Mama, süt, bez vergi. Şuan bir tek teneffüs ettiğimiz havada vergi yok. İlerde olur mu bilmem. Peki gelişmiş ülkelerle bizim aramızdaki temel fark nedir? O ülkelerde siyasetçi harcadığı her kuruşun hesabını vermek zorunda. Aksi takdirde siyaset yapamaz. Milletin arasına bile giremez. Demokrasiyi eğer geliştirmek istiyorsak her birimiz milletvekili geldiğinde sormalıyız. Bunu kaça yaptık’ diye. Hesap vermesi lazım. Devletin sırrı değil ki. Yapmışsın hastane başımın üstüne. Yapmışsın yol köprü başımın üstüne. Zaten kimse niye yaptın demiyor. Kaça yaptın diye, kaça mal ettin sen bunu diye soruyorsun. Bunun cevabını almak zorundayım. Bunun cevabını siyasetçi olarak ben sorduğumda koro halinde diyorlar, ‘Vay bak bunlar yola karşı, köprüye karşı, hastaneye karşı’. Değiliz arkadaş. Kaça yapıldığını soruyoruz. Demokrasi adına, vatandaş adına soruyoruz bütün bunları” diye konuştu.
“Türkiye teknoloji çağını kaçırmaması gerekiyor”
Türkiye’nin teknoloji çağını kaçırmaması gerektiğinin altını çizen Başkan Kılıçdaroğlu, “Türk vatandaşı, şimdi Almanlar. 2 kişi kovid-19 aşısını buldular. 2 kişinin Alman ekonomisine yaptıkları katkı ne kadar? Üç yılda 140 milyar doların üzerinde. Demek ki bir toplumu taşıyan nedir? O zeki dediğimiz insanlardır, yeni buluşlardır. O yeni buluşları eğer sağlayamazsanız mümkün değil ilerleyemezsiniz. Osmanlı Sanayi Devrimi'ni kaçırdığı için battı. Elin oğlu tüfeği icat etmiş, sen yalın kılıçla gidiyorsun. Ne yapıyor? 500 metreden seni indiriyorlar. İstediğin kadar güçlü ol. Kılıç, öbür tarafta tüfek var. Siz teknoloji çağını kaçırırsanız çok daha büyük bir felaketle Türkiye karşı karşıya kalacak. Teknoloji çağını kaçırırsak Türkiye nasıl yakalayacak bunu? Nasıl yakalıyor? Üniversite, bir toplumu ileriye taşıyan temel kurumlardır. Her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı mekanlardır. Üniversitede farklı düşündü diye üniversite hocasını üniversiteden attık. Ya Allah aşkına farklı düşünmek kadar değerli bir şey olabilir mi? Pek çok sorunumuz var. Bu sorunları aşabiliriz. Asla karamsar değilim, asla. Bu ülkede bu milletin ferasetine güveniyorum. Sonuçta bu millet gerçekten de kendi tarihini, kendi kültürünü, kendi ülkesine, kendi bayrağını saygılı ve sahip çıkan bir millettir. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi olarak eksikliklerimiz oldu mu? Dünya kadar yanlış oldu mu, dünya kadar? Eksiğimiz oldu yanlışımız da oldu. Her şeyimiz oldu. Ama size rahatlıkla şunu söyleyebilirim. Son 10 yılda siyasal partiler arasında en büyük değişimi yaşayan parti Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Halkın partisi olmuştur. Halkın partisi. Herkesin kimliği şerefidir. Herkesin yaşam tarzına saygı gösterilir. Herkesin inancı, onun manevi dünyasının zenginliğidir. Biz sadece ve sadece o insan inancını nerede yerine getirmek istiyorsa belediye başkanlarıma şunu söylerim. Bulunduğunuz beldede cami mi, kilise mi, havra, cemevi mi, insanlar nerede Allah'a ibadet etmek istiyorlarsa oraları tertemiz yapacaksınız. Gitsin ibadetini yapsın. Buna benzer pek çok şeyi hayata geçireceğiz. Allah nasip eder de Millet İttifakı olarak iktidar olursak Türkiye'nin 5 yıl içinde kararlılıkla, azimle, aşacağını hep birlikte göreceksiniz” ifadelerine yer verdi.
“Bizim de geçmişte hatalarımız oldu”
Helalleşme üzerine de kısa bir değerlendirme yapan Kılıçdaroğlu, “Çok kutuplaştık. Birbirimize farklı gözlerle bakmaya başladık. Bizim de geçmişte hatalarımız oldu. Siyaset kurumunun da hataları oldu. Ama bu toplumun bir helalleşmeye ihtiyacı var. Bir kucaklaşmaya ihtiyacı var. Birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var. Bunu yapmadığımız takdirde Türkiye'yi büyütemeyiz. Yine o kısır tartışmaları içinde siyaset alır başını gider. Kaybeden Türkiye ve bizim insanımız oldu. Yurt dışına giden o hocalarımızı büyük başarılara imza atan hocalarımızı ve gençlerimizi yine Türkiye'ye davet etmeliyiz. Türkiye'ye gelmeliler. Burada çalışmalılar. Üniversite olmalı ama güzel üniversitelerimiz. Üniversitelerimizin kültürü olmalı. Üniversitelerimizin geleceği, geleceği inşa etme gibi bir ruhu olmalı, bir yapısı olmalı, bir bilimsel altyapısı olmalı” dedi.
Toplantının ikinci bölümü basına kapalı gerçekleştirildi. Üyelerden yazılı alınan sorular, Kılıçdaroğlu tarafından cevaplandı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.