YENİ BİR KONUŞMA BİÇİMİ OLARAK DİNLEMEK
Konuşmak öğretilir de dinlemek öğretilmez.
İletişim teknikleri vardır ve bunlar demokratiktir, herkese açıktır ama dinleme teknikleri siliktir, köşeye sinmiştir, kendisine yöneltilen ilgi bilinçli bir ilgisizliktir.
Dinlemek kurbandır, her sessizlik bozuluşunda tarumar olur.
Başarıyı kendimize dışarıdan bakma kapasitemize bağlayabiliriz ve bu başarının altında yatan en dinamik nitelik, dinlemek değil mi?
Karşımızdaki insanın bakış açılarıyla ve hisleriyle özdeşleşme berisi hem duygusal hem simgesel beceridir, çünkü empatinin ön koşulu benim başkalarının davranışlarındaki karmaşık ipuçlarını yorumlamam ve çözebilmemdir. İyi iletişim kurmak demek ötekinin davranışlarını ve duygularını yorumlayabilmek demektir. İYİ İLETİŞİM sadece duygusal değil bilişsel becerilerin de son derece ayrıntılı ve özenli bir uyumunu zorunlu kılar. Ben sadece öteki/lerin kendilerini saklamak veya ortaya koymak için kullandığı karmaşık ipucu ve işaretleri ağına hakim olabildiğimde başarılı bir empati gerçekleştirebilirim.
Özdeşleşmek, öz farkındalık yani benim öteki ile empati kurmam dinleme kuralına eşdeğerdir.
İyi bir iletişim becerisi yani SAĞLIKLI BİR ÖZ FARKINDALIK, EMPATİ, DİĞERİYLE ÖZDEŞLEŞMEM öncelikle iyi bir dinlemeden geçer.
Düşünce ve duygu yüklü bir konuşma da olsa pasif, demokratik olmayan, öğütçü bir konuşma karşısında aktif bir dinleyici olmak ilişki ve işbirliği zincirini güçlendiren bir perspektiftir.
Eva Illouz’un aktarımıyla karşıdakini dinleme filozof Axel Honneth’ın “tanı(n)ma veya “insanların kendisi hakkında sahip olduğu pozitif bir anlayış” dediği şeyi kişinin oluşturmasını sağlaması olarak değerlendirilmekte. Çünkü kişinin imajı ötekilerce sürekli olarak desteklenme ihtimal ve ihtiyacına dayanır. Dolayısıyla tanı(n)ma, hem bilişsel hem de duygusal düzeyde bir kabul ve onaylama ve ötekinin taleplerinin ve konumunun pekiştirilmesini gerekli kılar.
Aktif dinlemenin önemli işlevleri vardır. Konuşmacı dinlendiğini hisseder, gerginlik serbest bırakılır. Dinleyicinin bedensel duruşu ve hareketleri, örneğin başını sallaması, konuşmacının dinlendiği duygusunu onaylar. Duyguları dinleyici tarafından kendisine geri yansıtılır (örneğin “senin için gerçekten önemliymiş”. Dinleyici konuşmacının söylediğini yeniden söyler ya da başka sözcüklerle aynı şeyi tekrar eder ve yine doğru olup olmadığını kontrol için konuşmacıya danışır. Sonrasında daha fazla bilgili olmak amacıyla açıklık kazandıracak sorular yöneltir. Anlatma-dinleme, herhangi bir niteliğe sahip çatışma çözümlenmesinde son derece hayatidir; ister ayrılık aşamasındaki çiftlerde isterse etnik bir toplulukta olsun, son derece önem kazanır.
Benim TERAPÖTİK DİNLEME dediğim şey tam da budur; iletişimin güvenilmez bir sosyoloik sentor olduğu yerde yeni iletişim biçimi olarak SAĞALTICI DİNLEME.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.