Büyük Selçuklular – IV (Kadim Selçuklular)
Türk tarihinde bir dönüm noktası olan Malazgirt Zaferinin üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti. Sultan Alp Arslan’ın bir esir tarafından şehit edilmesinin hemen akabinde devletin başı, başsız kalmamıştı. Sultan Alp Arslan’ın hayattayken veliaht olarak ilan ettiği Melikşah 1072 yılında Selçuklu Devleti’nin üçüncü sultanı olarak tahtta çıktı.
Melikşah ilk yıllarında hem taht mücadeleleriyle uğraştı hem de Karahanlı ve Gazneli devletlerinin bir araya gelip saldırılarıyla mücadele etti. Sultan Alp Arslan döneminde iki defa isyan eden amca Kavurd Bey bir kez daha bu dönemde iktidarı ele geçirmek adına isyan etmişti. Bu isyanı yeğeni Melikşah tarafından bastırılmış ve Kavurd Bey idam edilmişti. Daha sonraki yıllarda da kardeşi Tekiş’in isyanı bir süre Melikşah’ı oyalar nitelikte olmuştu. Melikşah bu isyanı da bastırdıktan sonra kardeşi Tekiş’i saf dışı bırakmıştı.
Doğu sınırları ve içerideki meselelerin ardından Malazgirt Zaferinin sonrasında Anadolu’daki fetih hareketleri hız kazanmıştı. Anadolu’nun bir Türk yurdu haline gelebilmesi adına Danişmentliler, Artuklular, Saltuklular gibi hepimizin tarih derslerinden hatırlayacağı nice Türk beyliği canhıraş şekilde faaliyetlerini sürdürmekteydi. Bu beyliklere nazaran hanedanlık kanı taşıyan Süleyman Şah, yanındaki Türkmen birlikleriyle beraber Bizans’tan İznik şehrini ele geçirdi. Sonrasında ise Anadolu Selçuklu devleti kuruldu. Kutalmış Bey’in oğlu olan Süleyman Şah, Melikşah tarafından menşur belgesini aldıktan sonra Anadolu’daki en güçlü konuma ulaştı. Sonraki yıllarda Melikşah’ın kardeşi Tutuş ile girdiği savaşta yaşamını kaybetti.
Sultan Melikşah döneminde devletin sınırlarının epeyce genişlediğini, kültürel ve bilimsel manada İslam medeniyetinin altın çağlarını yaşadığı görebiliriz. Bunun yanı sıra devletin en önemli sorunlarından birinin Bâtınilik meselesi olduğu aşikârdır. Hasan Sabbah’ın başında bulunduğu bu tarikat özellikle yayılma alanını Selçuklu topraklarında seçmekteydi. 1092 yılına gelindiğinde Selçuklu Devleti için çok büyük bir öneme sahip olan vezir Nizamülmülk’ün, Bâtıniler tarafından şehit edilmesi peşi sırasında da Sultan Melikşah’ın zehirlenerek şehit olması Bâtıni faaliyetlerinin etkili hale geldiğinin bir göstergesiydi. Bu süreçten sonra Selçuklu devleti bir daha hiçbir zaman ne Alp Arslan ne de Melikşah dönemindeki gibi güçlü bir konuma ulaşamadı.
Melikşah’ın ölümünden sonra eşi Terken Hatun’un da çabalarıyla birlikte daha dört yaşlarında olan Mahmut tahtta çıktı. Tabii bu durum doğrudan Terken Hatun’un devlet içerisinde gücünü daha da muktedir kılacaktı. Kısa süren bu saltanat sürecinde Berkyaruk, Muhammed Tapar ve 1118 yılında ise Ahmed Sencer Selçuklu sultanlığına geçecekti. Sultan Sencer döneminde yaşanılan Katvan savaşıyla birlikte devletin parçalanma süreci daha da hızlandı. Hatta Sultan Sencer bir dönem Oğuzlara eline esir olarak düşmüştü. Sonrasında bu tutsaklıktan kurtulmuş olup sultanlığa geri dönse de artık Büyük Selçuklu devleti için çok geçti.
Büyük Selçuklu Devleti diğer Türk-İslam devletlerine nazaran batıya yönünü ilk defa çeviren ve bu uğurda fetih hareketlerine girişip yeni yurt arayışı içerisine giren bir devletti. Özellikle Sultan Alp Arslan döneminde yapılan bu başarılı hamleler Anadolu’nun Türkleşmesine zemin hazırlamıştı. Selçukluların yıkılma sürecinde birçok etki göze çarpmaktaydı. Bunlardan en önemlileri: Hanedanlık içerisinde yaşanılan savaşlar ve isyanlar, zaman zaman görülen Türkmenlerin itaatsiz davranışları ve Bâtınilik faaliyetlerinin etkili olması söylenebilir. Melikşah döneminden sonra ise batıdan gelen Haçlı tehdidini de göz önüne alabiliriz.
Son söz olarak, Büyük Selçuklular, Türklerin İslam dünyasındaki siyasi ve askeri etkinliklerini ilk defa zirveye taşıyan bir devlet olmuştur. İlk defa bu dönemde Hicaz bölgesinde bir Türk hükümdarının adı zikredilmiş. Hıristiyan dünyaya karşı Müslümanların en kudretli kılıcı olunmuş ve dahası kültürel-bilimsel gelişmelerin öncüsü olunarak daha sonraki dönemlerde Avrupa’nın yeniden doğuşunu etki altına almıştır. Tarihimizde birçok alanda öncülük eden Büyük Selçukluları en az Osmanlı Devleti kadar bilmeliyiz. Neticede kadim tarihimizin kökleri oldukça eskiye kadar gitmektedir. Şüphesiz ki bizler olağanüstü bir medeniyetin evlatlarıyız. Sürekli geçmişe bakıp boş bir avuntuya sahip olalım demiyorum. Lakin mazimizdeki kültürel ve bilimsel faaliyetlerin geleceğimize ışık tutabilmesi adına tarih okumalarımızı da bir kenara bırakmamalıyız. Umarım gelecek yüzyıllarda hem bilimsel hem kültürel hem de siyasi manada üstün bir medeniyet seviyesine tekrar çıkarız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.