MERAK ZİHNİN CAN SUYUDUR
"Kediyi merak öldürür" diyorlar. Merak kediyi sahiden öldürür mü, yoksa bu lafı duyan kedi bir yerden sonra kendi merakını öldürmesi gerektiğini mi öğrenir?
Merak dediğimizde, daha çok zihnimizde "kaygıyla bakmak" çağrışabiliyor. Merak etmekle ilgili atasözlerine bakarsak, merakın pek de iyi bir şey olmadığı insanlara dikte ediliyor. "Merak etme sen" mesajı, merakın pek çok kişi tarafından kaygı ile eşdeğer olmasının bir ürünü. Hissedilen kaygı, pek çok şeyde olduğu gibi, insanları da hareketsiz bırakabiliyor. Merakın aslında öğrenmenin temelindeki şey olduğu ise es geçiliyor.
Oysa, merak etmek, dünyaya geldiğimiz andan itibaren, bizi yaşamda tutan önemli bir özellik. Spontane olmanın da bir parçası. Öğrenme arzusu merak edebilmek, meraka sahip çıkabilmekle mümkün olur. Çocukluktaki bu merakımızı sonrasında ne oluyor da kaybediyor ya da merakı "sadece merak" düzeyinde yaşıyoruz acaba? Aslında olanlar biraz da malum. Merak etmenin anlamı ve büyüsü, riskli görülerek, sabredilmeyerek, korkularak ya da dedikoduyla bir tutularak yok edilmeye çalışılıyor.
Merak insanları bir açıdan meydan okumaya, iz sürmeye teşvik eden bir şey. Bir insan, merak ederek daha yeniyi arar. Sıradan olandan ayrı tutulanı aramak için içimizden gelen bir "dürtü" olarak da düşünülebilir.
Bildiğimiz ve bilmek istediğimiz arasındaki mesafe ne kadar artarsa, merakımız da o kadar artar. Az şey biliyorsak daha da merak ederiz. Çocukluğumuzda elimizde tuttuğumuz bir kutunun ne kadar yumuşak ya da sert olduğu, tadının nasıl olabileceği, hangi bir başka oyuncağın içerisine sığabileceği, atılınca kırılıp kırılmayacağı, pek çok şey deneyim alanımıza girer. Elde tutulan basit bir kutu, pek çok soruya cevap olabilecek bir nesne haline geliverir bir anda. Bu anlar, yaşamımıza dair oldukça kıymetli anlardır. Çünkü, yaşımız ilerledikçe biz merakımızı takip etmek yerine, genel geçer bilgilere başvurmayı seçebiliyoruz.
Oysa merak, öğrenmenin ve yaşamın en önemli koşuludur. Merak kutusu açıldığında elbette içinden ne çıkacağı her zaman bilinmez. Bazen merakımız yüzünden zarar görme riski de yaşarız, dikkatli davranmakta fayda var. Ancak merakın kötü bir şeymiş gibi lanse edilmesine anlam veremeyenlerdenim.
Merak etmek, araştırmak, inceleme yapmak insanın doğasında vardır. Kişi merak ettikçe bilgi sahibi olur ve bir şeyler öğrenir. Merak etmeyen kimse ise yerinde sayar ve hiçbir şey öğrenemez. Samuel Johnson’da dediği gibi “ Merak dinç bir beynin en kesin ve kalıcı karakteristiklerindendir.”
Bakmayan görmez, görmeyen de haliyle soramaz, soramayan ise öğrenemez. Bu nedenle, bakmaya, duymaya, görmeye ve sormaya olan isteğimiz umarım hiç tükenmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.