KIRMIZIÇİZGİ MESELESİNE DAİR
Her ne kadar farklı siyasi partilerin bayrağını sallar gibi görünseler de “İstanbul sözleşmesi yaşatır” diyen zihniyetle İstanbul sözleşmesini referans alarak çıkarılan 6284 sayılı kanun için “kırmızıçizgimizdir” diyen zihniyet aynı zihniyettir. Bakmayın birinin Lut kavmine özenenleri savunduğuna… Bakmayın diğerinin başındaki örtüye...
Ayasofya Camii imam hatibi Mehmet Boynukalın, “Cinayet cinayettir; cinsiyet değiştirmez; erkek, kadın, çocuk, büyük kimin başına gelirse gelsin ilkemiz: 'Sizin için kısasta hayat vardır' ilahi düsturudur. Sürekli ‘kadın cinayetleri' vurgusu, kadını erkeğe düşman etmeye çalışan bir sloganik medya propagandasıdır.” dediğinde “Kadın-erkek meselesine dair dini de referans yaparak sert açıklamalar yapmayı problemli görüyorum. Herkes işini yapsın.” diyerek tepki gösteren, din adamlarının fikir beyan etmesine karşı olan başörtülü bir hanımın Allah’ın kanunu yerine beşerî bir kanunu kırmızıçizgi olarak görmesi ve partisinin adına konuşması, özellikle oy aldığı kesimin dindar muhafazakârlar olduğu düşünüldüğünde kabul edilebilir şey değil.
Hakeza aile bakanı sıfatındaki bir hanımın LGBT karşıtı eylemler için “nefret söylemi” ifadesini kullanması hiç yenilir yutulur cinsten değil.
Bizi biz yapan değerlerimizi gelecek kuşaklara aktaran en önemli varlığımız olan aile kurumumuzu yok etmek için gece gündüz çalışan ifsad şebekesinin değirmenine bilerek ya da bilmeyerek su taşıyanları ekranlarda, etkili ve yetkili makamlarda görmek istemiyoruz artık. Bizim kırmızıçizgimiz ailedir, değerlerimizdir, kimliğimizdir, 6284 sayılı kanun değil 6236 ayetten oluşan Kur’an-ı Kerim’dir.
İstanbul sözleşmesinin imzalanması ne kadar yanlışsa, sözleşmeden çıkılmasına rağmen o sözleşme uyarınca çıkarılan ve hâlâ yürürlükte olan kanunlar da o derece yanlıştır. Yaraya merhem olmaktan uzak bu beşerî kanunlar bizim kırmızı çizgimiz olamaz. Kırmızıçizgi görenlerle de iktidara geldiğinde İstanbul sözleşmesini tekrar uygulayacağını söyleyenlerle de işimiz olmaz.
Herkes oy verirken farklı saiklerle hareket eder. Dolayısıyla siyasi partilerin aday belirlerken oy aldığı kesimin kriterlerine ve değerlerine uygun aday belirlemesi gerektiği aşikardır. Aynı kaynaktan beslenen kişileri karşıt iki partide görünce insan ister istemez “Neden böyle bir seçim yapmak zorunda bırakılıyoruz” diye düşünüyor.
Seçime doğru giderken kimlerin vekil adayı yapılması gerektiği parti yönetimlerinin bileceği iş. Biz aileyi, bizi biz yapan değerleri önceleyen kişileri vekil olarak görmek istiyoruz. Kimlerin aday ve bakan yapılmaması gerektiği konusunda da elbette söyleyeceklerimiz var. Bu sese kulak verilip verilmeyeceği de yine parti yönetimlerine kalmış. Birileri gibi terliği aday göstersem seçtiririm diye düşünüyorlarsa vay hallerine, vay halimize…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.