D. Emin Bilge

D. Emin Bilge

Nereye varacak bu işin sonu

Nereye varacak bu işin sonu

Malumunuz Danimarka’da yaşıyorum. Konya’ya yılda 4-5 defa geliyorum. Dünya küçüldü, dünyanın her tarafındaki bilgiye ulaşmak hepimize bir tık kadar kolay. Türkiye’ye geldiğim zaman gözlemler yapıp değerlendiriyorum elbette.

Dünya gündemi, dünyamızı kasıp kavuran Korona. Kısıtlamalar,vakalar, ölümler,aşı çalışmaları...

Bir yıldır Korona ile yattık, Korona ile kalktık, ekmek su  gibi hayatımızın bir parçası oldu Korona. Konuşmaktan, dinlemekten, yazmaktan gına geldi hepimize ama, hayatımızın bir parçası oldu, hayatımızdan çıkaramıyoruz bir türlü. Bu gidişle de daha yıllarca çıkmayacak galiba...

Türkiye haritası bu günlerde spor klübü formaları gibi renklendi. Kırmızı, mavi, sarı, turuncu... Konya da kurallara uymama sonucu   kırmızı kart gördü şehir olarak. Bu kafayla koyu kırmızı olursa şaşmamak lazım. Şehrin kırmızı olması, şehrimizin ekonomisini, eğitimini engellemek demektir.

Nereye varacak bu işin sonu

Akıl için yol birdir ama, nedense aklımızla değil, alışkanlıklarımızla hareket ediyoruz. Sanki bir salgın hastalık yokmuşcasına davranıyor bazılarımız.

Allah’ın izniyle hastalığın sona ermesinin reçetesi belli: Maske-Mesafe-Temizlik. Çözüm; bu kurala uymak. Bu kurallara uymazsak, sürüneceğiz tüm insanlık olarak.

İşini kaybedenler, işyerleri kapanan insanlar, hastalar, ölümler, okula gidemeyen çocuklar hepsi bizim acımız. Hepsinin birer acı hikayesi var... Hele hele okula gidemeyen çocukların eğitimde geri kalması, belki de on yıllarımıza mal olacak...

Hastalığı başkasına bulaştırma vebalinin hassasiyetine  kimse dikkat etmiyor, vicdan azabı çekmiyor, kul hakkı olduğunu anlamıyor.

Zaten bizim kul hakkından anladığımız nedir ki? Herhalde hırsızlık veya başkasının malını elinden zorla almak gelir aklımıza.

Nereye varacak bu işin sonu

Kul hakkının, haksızlık, yolsuzluk, sınav sorularını çalma, sınavda adam kayırma, işe alırken torpil yapmak, rüşvet, karaborsa, trafikte ihlal, komşuyu rahatsız etme, toplu taşımada sesiyle, davranışlarıyla diğer yolcuları rahatsız etme ve  daha yüzlercesini biz kul hakkı veya hırsızlık olarak anlamayız nedense.  

Nasıl önlenir? Bu bir savaştır. Savaşta savunma yapmazsan, mücadele etmezsen kaybedersin, yenilirsin, ölürsün, sakat kalırsın, ülke fakirleşir, eğitimde geri kalırsın...

Türkiye, bazı konularda yanlış yapsa da Korona ile mücadele  çalışmalarında çok önemli mesafeler katetti, millet olarak devletimize müteşekkiriz.  Maske ve aşılama mücadelesi, hastalığın bazı gelişmiş Avrupa ülkelerinden daha az olması, önemli başarılardır.

Türkiye’nin  pek çok konuda başarılı olmasına rağmen, bazı basit konulardaki tutumunu anlamakta zorluk çekiyoruz.

Turistlere her tarafın serbest  olması, şayet doğruysa ülkemizde turist olarak değil de, çalışma ve mülteci olarak bulunanların sokağa çıkma yasağı kısıtlamalara dahil olmaması inanılır gibi değil.

Nereye varacak bu işin sonu

Okulllar konusu zaten derdin en büyüğü. Okullar bir yıldır kapalı. Avrupa’da bu kadar uzun süredir okulları kapalı olan tek ülke Türkiye. Eğitimde zaten geri idi, daha da geri kaldı. Salgının başladığı ilk aylarda neredeyse hiç hastalığın  olmadığı ilçelerde ve az olan illerde toptancı zihniyetle okullar kapatıldı.  Şimdi de nedense okulların bazı sınıfları  kapalı ve  haftada iki gün açık...

Hükümetin geçen yıl kısıtlamaları erken gevşetmesi yanlıştı. Binlerce kişinin  katıldığı düğünler, nişanlar, cenazeler vb. Devlet katı kısıtlamalar  koysa da, vatandaş uymazsa sonuç alınması zor, en iyi ihtimalale geç sonuç alınır. Vatandaşın altın günleri, kumar oynamaları, kına geceleri, oturmalar... Bana bir şey olmaz umursamazlığı, sorumsuzluğu ayrı bir dert...

Sonuçlar daha şeffaf daha bilgilendirici açıklanamaz mı acaba? Bu renklerin vaka sayısına göre verildiğini biliyoruz da, bu sayılar daha şeffaf, daha anlaşılacak şekilde niçin açıklanmaz acaba?

Bilinen bir gerçek; test az yapılırsa vaka ve hasta sayısı az, test çok yapılırsa rakamlar yüksek olur. Bu biraz kendimizi kandırmak değil mi? Niçin yüzdelik oranlar verilmez? İki üç ay önce günde 230-250 bin test yapılırdı, vaka sayısı 30-40 bin olurdu. Şimdi 150 bin yapılıyor vaka sayısı 15 bin oluyor, yüzdelik oranı düşse de neredeyse eski oranlara yakın. Çok şükür hasta, ağır hasta ve ölü sayısının azlığı biraz da olsa umut veriyor.

Bazı illerimiz kırmızı, sarı, mavi vs. Peki ama, bu mavi olan veya kırmızı olan şehirlerde test sayısı ve yüzdelik oranı verilse daha şeffaf olmaz mı?

Nereye varacak bu işin sonu

DANIMARKA’DA DURUM NASIL?

Danimarka’nın  nüfus bakımından Ankara kadar (5.8 milyon, yüzölçümü olarak Konya’dan biraz  büyük 43.000 km2)  olması  bakımından elbette  yönetiminde  kolaylık vardır.

Koronavirüsün  İngiliz ve diğer türleri görüldüğü için  iki aydır neredeyse her taraf kapalı. Türkiye’ye Danimarka arası  uçak seferleri kapalı, nisan ayının ilk veya ikinci haftasında açılması bekleniyor. İlköğretimin  ilk dört sınıfı açık,  diğer sınıflar ve liseler kademeli açıldı. Üniversiteler uzaktan eğitime devam ediyor.  

AVM’ler, İkea vb. büyük alışveriş merkezleri kapalı randevu alarak girebilirsin ve içeride 20 dakika kalabilirsin. Lise ve üniversite sınavları evden yapılıyor, pek çok kimse evden çalışıyor.

Müslüman göçmenlerin  yoğun olduğu bölgelerde  Korona rakamları yüksek çıkıyor, bu konuda  uyarılar ve suçlamalar geliyor, Müslümanları günah keçisi olarak görüyorlar.

Günde 125 bin test yapılıyor. Her belediyede günlük yapılan test sonuçları yayınlanır.  Vaka sayısı 500-600. Ölü sayısı 3-5 kişi. Zaman zaman diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi kısıtlamalara karşı büyük şehirlerde gösteriler oluyor, bazı tutuklamalar oluyor. Halkı gösterilerde tahrik ettiği için bir kadın iki yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Her taraf test merkezi. İsteyen herkes test yaptırabilir. 15 dakikada ve 24 saatte sonuç alınan testler yapılıyor.

Danimarka aşı konusunda başarısız. Aşılama oranı Türkiye gibi şimdilik yüzde 10.  Astrazeneca aşısının kullanılması kan pıhtılaşması ve aşı yapılan bir kişinin ölmesi sonucu durduruldu. Muhalefet, hükümetin kısıtlamalar ve aşı konusundaki tutumunu  eleştiriyor. Nüfusunun dört katı aşı bağlantısı yaptığı halde maalesef aşıların gelmesi gecikti.  İsrail ile beraber aşı üretimi için işbirliği yapıyor. 80 yaşın üstündeki bazı insanlar henüz aşı olamadı.  65-70 yaşındaki hastalara ilk dozun nisan ayı sonlarına doğru gelmesi bekleniyor.

Başbakanın zaman zaman penceresinin camlarını silmesi, yemek paketi hazırlaması,  bulaşık yıkaması vb. resimler sosyal medyaya servis ediliyor ama, yıpradığı da gündemde. Ne olursa olsun, olaylara bakarak, iktidara ben geleyim diye kimse erken seçim istemez burada. Her şey kurallara bağlı, kurallar ve kanunlar uygulanır burada.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
D. Emin Bilge Arşivi