D. Emin Bilge

D. Emin Bilge

Noel ve Yılbaşı

Noel ve Yılbaşı

Noel,  Hz. İsa (AS)’ın doğumunun kutlandığı 25 Aralık günü Hıristiyanlara özgü bir bayram. 325 yılından beri kutlanmaya başlanmış ama, asıl yaygınlaşması 1850’lerde İngiliz sarayından dünyaya yayılmıştır.

Yılbaşı ise belli bir dinin bayramı olmayıp, dünya genelinde birçok ülkede bir yılın 31 Aralık gecesi bitip, yeni bir yılın başlamasının kutlandığı geceye verilen isim.

Noel kutlamaları, genellikle Hıristiyanların dünyanın birçok ülkesinde hem dini, hem ekonomik, hem de sosyal yönleri olan ve genel olarak özellikle eğlenmek, aile ve arkadaşlarla bir araya gelerek bağlarını güçlendirmek, yemek eşliğinde sohbet etmek ve hediyeleşmek için yaptıkları  kutlamalardır.

Aralık ayının sonuna geldik. Yeni bir yıl bitiyor, yeni yıla girmemize bir hafta kaldı. Bu yılda neler yaşadık neler... Unutulmayacak bir yıl yaşadık ve yaşıyoruz. Covid -19 pandemisi dünyamızı kasıp kavurdu ve hala devam ediyor. Maske hayatımızın bir parçası oldu. Kimimiz hayatımızın en güzel, en mutlu günlerini yaşadık, kimimiz başka acılar çektik...

Batı dünyasında veya diğer bir deyişle Hıristiyan dünyasında Noel çok önemlidir. Türkiye’de ise yılbaşına önem verilir. Aslında Hıristiyan dünyasında da Noel’in önemi, kutlanması dini bir bağlılıktan, dini bir gerekçeden değil, daha çok tüketim ve eğlence dünyasının bir parçasıdır.

Noel ve Yılbaşı

Bu yazımda, Danimarka’da Noel ve yılbaşını tanıtacağım. Bu tanıtım bir kültür propagandası veya onun sevdirilmesi değil, değişik bir kültürü sizlere tanıtmaktır.

Türkiye’de Noel ve yılbaşı çok karıştırılır. Dünyada 10 kadar ülke hariç, diğer ülkeler 31 Aralık bitiminden sonra 1 Ocak’ı yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul eder, kutlayan kutlar. Bildiğimiz gibi Müslümanların “Hicri takvim”leri var ama bu takvim ancak dini günlerde kullanılır. Hicri takvim günlük hayatta kullanılmadığı için Müslümanlar bu takvimden habersizler. Kandiller, dini günler, ramazan, bayram vs. hicri takvime  göre belirlenir.

Noel ve Yılbaşı

Kasım ve aralık ayları özellikle İskandinavya’da geceler çok uzun, gündüzler çok kısadır.  İnsanlar bir koşuşturma içindeler. Sabahtan akşama kadar koşuşturmalar. İş, okul, çocuk, trafik…

Mevsim itibari ile her taraf karanlık, yağmur yağışlı… Noelde kar yağmazsa sıkıcı geçer. Herkes dört gözle noelde kar bekler… Gündüzler 7, geceler 17 saat.  Herkes noelin ve yılbaşının gelmesini çok sever, çünkü tatil var, hediyeleşme var, bu vesileyle insanların birbirlerini  ziyareti var. Özellikle yaşlı ve yalnız yaşayan insanlarla çocuklar çok daha  memnunlar. Çocuklar hediye almaktan, yaşlılar hediye almanın yanında çocuklarına ve torunlarına hediye vermekten, onların kendilerini ziyaret etmelerinden mutlu olurlar. Yaşlı insanların karamsar ve  mutsuzluklarına Noel, bir nebze de olsa onlara ilaç oluyor, mutlu oluyorlar.

Noel ve Yılbaşı

Bizdeki iftar yemekleri gibi akrabalar, eşler, dostlar birbirlerini ziyaret edip, yemek yerler  hediyeleşirler. Ama bu yıl istisna. Başbakanın tavsiyesi ve kendi akıllarıyla  kimse sevdikleriyle noel yemeği için bir araya gelmiyor.

Çocuklar, Noel babanın hediye getirmediğini bilirler ama, hediye aldıkları için inanır gibi yaparlar.

Televizyonlar, aralık ayında çocuklara Noel ile ilgili programlar yapılır, filmler gösterilir.

Evlere çamlar alınır, balkonlar, çam ağaçları ve ışıklarla 1-2 ay önceden süslenir. Son yıllarda plastik çamlar satılsa her tarafta teşbihte hata olmasın ama, bizdeki kurban satışları gibi belli yerlerde, meydanlarda  çam satışları çok yaygın. Şehrin en güzel süslemesini benim alt komşum yapar. Her yıl balkonunu rengarenk süsler. Kapısının önüne şeker koyar gelen geçen alsın diye.

Noel yaklaşırken özellikle okullarda çocukların oynadığı Hz. İsa (AS)’ın  doğumunun anlatıldığı oyunlar sahnelenir, çarşılarda yetişkin ve çocuk koroları  ilahiler seslendirirler.

Şehirler pırıl pırıl çok aydınlık olur. Her mahalleye büyük bir çam ağacı dikilir ve ışıklandırılır. O ışıkların  kalkmasını hiç istemeyiz.

Noel ve Yılbaşı

Hristiyan Batı dünyası noeli inanç olmaktan öte kültür ve tüketim olarak kutlar. Kendileri  genelde elbette Hristiyan ama, din siyasi ve önemli bir aktör değildir. ”Kültür olarak Hristiyan” tanımı daha gerçekçi.

Kiliseye üye olma oranı çok yüksek; yüzde 80’lerde. Türkiyede camilere üye yapsan bu oran mümkün değil. Ama kiliseye gitme oranı yüzde bir-iki.  Adam inanmaz ama, yine kiliseye üyedir. İnanmasa da kendi milletinin kültürüne saygılıdır. Bizdeki ultra laikler ve ateistler gibi değiller.

Kreşteki çocuklar ve öğrenciler  kiliseyi ziyaret ederler. Bazı kurumlar Müslüman ailelerden çocuklarının kiliseye ziyareti için izin isterler. Kreşlerde ve okullarda çocuklar bol bol noel resimleri yaparlar.

Caddeler, sokaklar, mağazaların, evlerin, bahçelerin ve AVM’lerin iç ve dış kısımları süslenip ışıklandırılır.  Noel’de her tarafta kırmızı renk hakim. Çocuklar ve gençlerin önemli bir kısmı kırmızı uzun takkeler giyerler. Bilbordlar ve mağazalar  “İyi Noeller” dilekleriyle süslenirler...

“Peki Müslümanların veya Türklerin durumu nedir?” diye sorarsanız, inanç olarak değil ama özenti ve çocuklarının isteği üzere onlar da başladılar ağır ağır kutlamalara. Oranları nedir bilmiyorum yüzde  3 mü, 5 mi? Türkler arasında evlerine çam almalar ve balkon süslemeler gittikçe yaygınlaşıyor. Kültür yozlaşması mı dersiniz, özenti mi dersiniz, başka şeyler mi dersiniz. Ama şunu unutmayalım, hakim kültür kendine benzetir. İnsanlar hakim kültürün etkisinde kalırlar.

Türkiye’de bazılarının Noel kutlaması, bir özentiden ve kendilerini o kültürün bir parçası olarak görmelerinden ibarettir. Bu fikirde olanlar zaten Tevfik Fikret’in, “Milletim nev-i beşer, vatanım ruy-u zemin. Yani yeryüzü vatanım, bütün insanlık milletim.” fikrindeki kimselerdir.

Yılbaşına çok önem verilmez. Ancak havai fişekler atılır ve haliyle özellikle havai fişeklerle gökyüzü bir renk cümbüşüne dönüşür.

Yılbaşı gecesi bazı televizyon  kanalları Vatikan’a bağlanırlar. Papanın ettiği duayı canlı verirler. Vatikan’a bağlanıp dua etmekten dindarlık falan çıkarmayın. Din, Batı’da siyasi aktör değildir. Elbette sorsanız Hıristiyanız derler; ama din, kültür olarak yaşamaktadır. Din, devlet hayatında ve günlük hayatta siyasi aktör değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
D. Emin Bilge Arşivi