KÜRTLER NEDEN CUMHUR İTTİFAKINA OY VERMELİDİR?
Normal şartlar altında, 1514 tarihine hatta Sultan Alpaslan’a kadar da gidebilen Yavuz Sultan Selim-İdrisi Bitlisi merkezli Türk-Kürt siyasi ittifakı, günümüz anlamında II. Abdülhamid ve onun siyasi devamı olarak görülen İTF, TpCF, DP, AP, MC (MSP, MHP, AP ittifakı)’den süzülerek ANAP siyasi damarından akan, AK Parti ve lideri Recep Tayyip ERDOĞAN liderliğindeki Cumhur İttifakına, Kürt seçmenlerin tamamının oy vermesi lazımdır.
33 yıllık saltanatında, II. Abdülhamid “Bave Kürdan” yani Kürtlerin babası olarak görülmekteydi. Hamidiye Alayları ve Aşiret mektepleri bu dönemde kuruldu. Kürtçe Doğu’daki medreselerde ana dildi. Ve Kürtler 1514-1908 yılına kadar altın bir dönem yaşamış ve en değerli eserleri vermişlerdi. Ancak Osmanlı milletlerindeki tüm felaketlerin başlangıç noktası ise 23 Temmuz 1908 yılında II. Abdülhamid’in iktidarının sonu olan ve CHP’nin çıkış noktası olarak bilinen, İttihat ve Terakki Partisi’nin iktidara geldiği andır.
Abdülhamid’in düşmanı olan ve CHP’nin de başlangıç noktası olan İttihat ve Terakki Fırkası (İTF) iktidarında sadece Kürtler, Araplar ve Arnavutlar da felakete uğradı. Ancak kanaatimce Türkler en büyük felakete uğradı. Çünkü on yıl bile sürmeyen helaket ve felaket iktidarında İTF, koca Osmanlı İmparatorluğunu ve siyasi ruhunu batırırken, Balkanlar ve İstanbul da elden gitmişti.
Kürtlere Abdullah Cevdet (HDP), Araplara Halil Ganem (Baas Partisi) ve Türklere A. Rıza düşüncelerine göre birer Truva atı olarak İTF kuruldu. Enver, Talat ve Cemal üçlüsünden olan, Şam’daki Arapları Cemal Paşa’nın sakal ve bıyıklarının hareketlerine göre asarken, Enver de Arnavutlara aynı zulmü yapmıştı.
Rum ve Ermenilerin karşısında Abdülhamid’in atadığı Kürt bürokrat ve askerleri görevden alan İTF, aşiret ve tarikatları Şeyh ve Ağalarıyla beraber tar-u mar etmişti. Örneğin, Üsküdar-Selimiye Kumandanlığı, Kürd Ali Şamil Bedirhani Paşa’ya (Halide Edip Adıvar’ın üvey babası) verilmişti. Osmanlı Şurayı Devlet azalarından biri de Hakkâri asıllı Paşa’nın amcası Abdurrezak Bedirhani idi. Abdülhamid Hamidiye alayları ve aşiret mektepleri de bu amaçla kurmuştu. Başta Kürt ve Araplar olmak üzere tüm Müslümanlara İstanbul’da medeniyet kapılarını II. Abdülhamid açmıştı.
Benzeri süreç Birecik’e köprü kuran Menderes, GAP’ın babası Demirel, fabrikaların öncüsü Erbakan ve özgürlükçü Özal ile de yaşanmıştı. CHP’de ise ancak CIA ajanı ya da solcu Kürtlere kapılar açılmıştı. Bu nedenle haklı gördüğüm Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan’ın tabiriyle, “Amerika’nın ve İngiliz’in Kürdü olacağıma Erdoğan’ın Beştepe Sarayı’nın Kürdü olurum.”
21 yıllık iktidarında Başkan Erdoğan; ulaşım, askeri ekonomi, denge politikası, siyasi ruh, maddi ve manevi tarihi eserleri ihya bakımından II. Abdülhamid’in izinden giderken CHP ise iktidarı ve muhalefeti boyunca İTF’nin izinden gitmiştir. İlginçtir ki, CHP’den türeyen HDP de 1991 yılından beri balinayı takip eden küçük balıklar gibi CHP’yi Doğu’da taklit etmiş ve diğer şehirlerde ise adeta stepne tekeri olmuştur. Oysa tarihe baktığımızda CHP ne kadar Türk ise HDP de o kadar Kürt ve Baas Partisi de o kadar Arap’tır. Çünkü Kürt aydınları ve gençleri, 1980 yılına kadar Türk-İslam hareketleri ve muhafazakâr siyaset içinde yer almışlardı. Bediüzzaman Said-i Kürdi/Nursi ve Hakkârili Seyyid Ahmed Arvasi aynı yolda yürüdüler.
Son yirmi yılda anadilde eğitim ve mahkemeler dahil kamu kurumlarında Kürtçe okuma, yazma ve konuşma serbesttir. 24 saat yayın yapan TRT Kürdi TV ve onlarca Radyo kanalları bulunmaktadır. Bir sınıfta on kişi anadilini öğrenmek isterse Kürtçe sınıf kurulabilmektedir. Melayı Ceziri ve Ahmede Xane’nin eserleri bu dönemde devlet eliyle basıldı. Oysa bugüne kadar parasal ve özellikle devasa müteahhitlik firmaları kuran Kürt işadamlarının Kürtçe eğitim veren bir özel okul veya Üniversite kurduklarını duymadım. Onların çocukları genellikle Ankara ve İstanbul’un kolejlerinde ve/ya yurtdışında okumaktadır. Hatta enteresandır PKK’nın dili de Türkçeyle Mustafa Karasu şöyle dedi: “AK Parti ve MHP’yi yıkmazsak bizi yok edecekler.”
Bu nedenle 40 yıllık terör örgütü PKK ve onun kontrolündeki HDP’nin Batıcı ve kavgacı ruhu Kürtlerin genelini temsil etmemektedir. Tam tersine Kürt kültürüne en büyük zararı vermiştir. Köyleri yıkmış ve kültürüne format atmıştır. Nine ve dedelere heval yani yoldaş demektedirler. En büyük iç infazlar PKK’da yaşanmıştır. Selahaddin’i Eyyubi’nin kavmi olan Kürtleri Müslüman kardeşlerinden kopartıp, onları PKK, PYD ve HDP üzerinden mankurtlaştırmaktadır.
Diyarbakır Fatih Camii’nin yakan, Silvan, Cizre, Şırnak, Sur gibi Kürtlerin yoğun olduğu Doğu’daki 18 kadim bölgeyi hendek savaşıyla harabe hale getiren, Cizre’de kadınların peçe takmasını yasaklayan hatta Kobani’de bizzat Salih Müslim’in abisi Mustafa Müslim’in medresesini kapattıran aynı zihniyettir. Çünkü esas mesele ırk ve/ya dil değil din ve düşüncedir. Bu nedenle Kürtler, tarihsel olduğu gibi bugün ve yarın da Yavuz Sultan Sultan Selim ve Selahaddin Eyyubi’nin yolundan gitmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.