Huğlu’daki başarı hikâyesi
Türkiye savunma sanayisinde çağ atladı. Tüm dünyaya parmak ısırtan bir başarı hikayesi yazıyor. Her geçen gün yeni yeni proje ve ürünler gün yüzüne çıkıyor.
Yeni bir model ortaya koyuyor Türkiye. Bu gelişmeyi devamlı kılmak için devlet aklı yeni yöntemler de deniyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri de sürece dahil etmek için büyük çaba harcıyor. Onlara önderlik ediyor, bir araya getiriyor. Proje bazlı ortaklıklar tesis ediyor. Bu çabasının karşılığını da alıyor.
Malum, Türkiye’de av tüfeği dendiğinde akla ilk olarak HUĞLU geliyor. Huğlu ismi sadece av tüfeği üretiminde değil artık büyüme ve gelişme dendiğinde de akla geliyor.
Önceki gün Konya’nın şirin ilçesi Beyşehir’in mahallesi olan Huğlu’daydık. Huğlu, Torosların bağrında bir kartal yuvası gibi.
Ana yoldan Huğlu’ya dönerken kenarda konuşlanmış bir tank size hoş geldiniz diyor. Tankın ön kısmına Mithat Cemal Kuntay’ın “On Beş yılın ardından” şiirinin her okunduğunda tüylerimizi diken diken eden “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak üstünde ölen varsa vatandır.” dizeleri yazılmış.
Huğlu, muhteşem bir tabiata, tertemiz bir havaya ve sert olmasına rağmen güzel bir iklime sahip.
Oraya vardığımızda, “İnsan daha ne ister ki?” demekten alamıyorsunuz kendinizi.
Oradakiler de istememiş, göç vermemişler. Gece gündüz demeden çalışmışlar, işlerine sahip çıkmışlar. Bugünlere kadar gelmişler. Üstelik her geçen gün sadece kendi insanına değil, başka yerlerden çalışmak için gelenlere de kucak açmışlar, ekmek vermişler.
Huğlu’da tamamen savunma sanayisine nitelikli personel yetiştiren bir Arge lisesi var. Lise kısa süre içerisinde yatılı hale dönüştürülecek. Yurt inşaatı devam ediyor.
Bir de Selçuk Üniversitesi’ne bağlı, o da tamamen savunma sanayisine ve Huğlu’nun ihtiyaçlarına dönük bir Yüksekokul var. Orada da yerleşkeyi ve atölyelerini genişletme çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor.
TOKİ, çok güzel bir projeyle dışarıdan çalışmak için gelenlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere konutlar yapmış. Yenileri de sırada. İş için gelenlerin barınma sorunları da yok.
Huğlu’da yeni yeni fabrikalar da kurulmaya devam ediyor. 1962’de başlayan Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi bir başarı hikâyesi olmuş durumda. Başkalarına da örnek olmuş bu başarı. Bir çekim merkezine dönüşmüş Huğlu.
Gitmişken Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Naci Tanık’a da uğradık. Başarı hikâyesini ondan ve çalışanlardan da dinleyelim istedik. Çalışan dedimse kooperatif ortaklarının da hala faal olarak sanatlarını icra ettiklerine şahit olduk.
Naci Başkan, genç dinamik, ufuk ve vizyon sahibi, hiperaktif biri. Güler yüzlü ve hoş sohbet. Yerinde duramıyor. Kıpır kıpır. Onun yönetime gelmesiyle kooperatifte büyük bir değişim yaşanmış, o değişim ve gelişim aralıksız devam ediyor. Hem de her geçen gün yeni yeni başarılarla.
Bugün 550 kişinin çalıştığı, teknolojinin en modern makineleriyle donatılmış bir fabrika var. 550 kişinin 150’si Huğlu dışından çalışmak için gelen gurbetçiler.
Huğlu bugüne kadar dışarıya göç vermemiş. Bu özellik bazen sıkıntıya da sebep olmamış değil. Bir sevgili dostumuz dedi ki; biz göç vermediğimiz için dışarıda adamımız olmadı. Yerinde yurdunda iş bulamayan gitti iş buldu, okudu devlette iş buldu. Döndü memleketine yardım etti. Oysa biz hep buradaydık, burada kaldık. İşimize gücümüze baktık. Şimdi işimiz düştüğünde komşu yerleşimlere göre işlerimiz daha yavaş ilerliyor. Onlar kadar kolay halledemiyoruz. Fakat yine de mutluyuz.
Huğlu’nun ortalama nüfusu 3.500 kişi. İlçe olamamışlar. Fakat muadillerine bakarsanız olmayı hak ediyorlar. Etraflarında normalde 800 olan nüfusu, seçim dönemindeki Türkiye’ye has taşıma özelliğiyle ilçe olmayı başarmış yerler var.
“İlçe olsalar ne olacak?” diyebilirsiniz. İlçe demek daha çok devlet imkanı demek. T Onlar da bunu hak ediyor. Hem de fazlasıyla.
Hatırlarsınız geçtiğimiz günlerde Huğlu’nun girişindeki silah fabrikasında yangın çıkmıştı. İşte o yangın da uzun süren uğraşlar sonucu söndürülebilmişti.
Bu tarz yangınlara büyümeden yapılacak ilk müdahale çok önemli elbette. Fakat Huğlu’da bu kapasitede bir itfaiye imkanı yokmuş. Çevreden itfaiyeler gelene kadar da yangın büyüyor, söndürmek de öyle kolay olmuyor.
Geçmişte Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi Fabrikasında da böyle bir yangın yaşanmış. Yangın asansörden çıkmış, büyük hasara sebep olmuş. İlk müdahale yetersiz kalınca da hasar büyük olmuş.
Naci Başkan, eski binanın yanına çok modern bir bina daha kurmuş, fabrikayı büyütmüş. Eski binada geleneksel yöntemlerle üretim devam ederken modern binada teknolojinin son ürünü aletlerle kesintisiz üretim yapılıyor. Naci Başkan’ın tüm hedefi dışarıdan hiçbir parça almadan kendi kendine yeten, her ihtiyacını kendi üreten bir marka olmak. Bu yolda da büyük aşama kat etmiş.
Fabrikada inanılmaz bir disiplin var. Her şey yerli yerinde. Herkes işinin başında. İlk andan itibaren bunu hissetmek mümkün ama herkesin de yüzü gülüyor. Naci Başkan’ın içlerinden biri olduğunu biliyorlar, ona duydukları saygı da her hareketlerine yansıyor. Onu gördüklerinde yüzleri gülüyor.
Böyle bir fabrikada en az 50 mühendis çalışması gerekirken 20 mühendisimiz var diyor Naci Başkan. “İlan veriyoruz, arıyoruz, istiyoruz ama çalışmak için Huğlu’ya gelmek istemiyorlar” diye ekliyor.
Geleneksel üretimin yapıldığı binadaki çıraklıktan gelen kooperatif ortakları da şimdiki gençlerin çırak olmak istemediğini, meslek öğretecek çırak bulmakta zorlandıklarından şikâyet etti. Ardından da aslında bu sıkıntının tüm Türkiye’nin sıkıntısı olduğunu sadece Huğlu’ya özel bir durum olmadığını söyledi.
Yeni yerleşkede mümkün olduğunda yerli aletler de kullanılmaya çalışılıyor. Özellikle CNC tezgâhlarında buna çok ihtiyaç var. Yerli üretime destek için alıp kullanmaya da başlamışlar. Hatta ihtiyaçlarına göre bazı makineleri de kendileri üretmişler. Fakat bir sıkıntı var. Fabrikada kullanılan bu modern tezgâhların çoğu Japon malı. Bugüne kadar olmadı ama olur da Japonya ile Türkiye bir sıkıntı yaşasa o makineler üretimde kullanılamayabilir. Öyle bir risk var.
Eski binadan yeni binaya taşınırken o CNC tezgâhlarını taşımak için bile onları aldıkları fabrikaya bilgi vermek zorunda kalmışlar. Onunla yetinseler iyi. Yetmemiş, tezgâhların taşınacağı yeni yerin ve aletlerin yerleştirileceği yerlerin konumlarını da tezgahları üreten firmaya vermek zorunda kalmışlar.
Peki dedim Naci Başkan’a, “Aletlerin yeni konumlarına kadar talep edenler, isteseler bu makineleri kilitleyebilirler mi uzaktan?”
Başkan, maalesef “Evet” dedi.
Naci Başkan yerli ve milli üretim yaparken, üretimde kullanılan tüm alet ve edevatın da yerli olması gerektiğine dikkat çekiyor. Üstelik sadece alet edevatın değil, yazılımın da yerli ve milli olması gerektiğini söylüyor.
Haksız da değil. Özellikle savunma sanayisi alanındaki bu açık bir milli güvenlik sorunu.
Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi fabrikasında geri dönüşüm de gayet güzel bir şekilde işliyor. Bu anlamda israf yok. Özellikle metal atıklar preslenerek hattı haneye gönderiliyor ve eritilerek yeniden üretime sunuluyor.
Naci başkan, Çin’in Türkiye’den yaptığı alımlar sebebiyle çelik sıkıntısı yaşanma ihtimalini de dillendirdi.
Biz de “İnşallah yaşanmaz” dedik. Yaşanmasın da, üretim devam etsin.
Üretilen ürünler neredeyse dünyanın her ülkesine ihraç ediliyor. Fabrikada bazı ülkelerin taleplerine göre de üretim yapılabiliyor. İç piyasaya da ürün veriliyor.
“İyi ki ihracat var” diyor Naci Başkan. Dövizle alınan ham madde ile üretilen ürünler Türk Lirası ile satılınca zarar etme ihtimalimiz çok yüksek. İhracat yaparak bu riski yok edebiliyoruz diyor.
Bize de Allah kolaylık versin demek düşer.
Huğlu’da gerçekten her Türk insanının göğsünü kabartan çalışmalar ve gelişmeler var. Hepimiz desteklemeliyiz. Örneklerinin çoğalması için de herkes üzerine düşeni yapmalı.
Son olarak, Huğlu’nun tam donanımlı bir itfaiye merkezi ve tam donanımlı bir hastane ihtiyacının olduğunu da büyüklerimize buradan bir kere daha hatırlatalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.