Türkiye’den vazgeçemezler
Biden, Biden dediler o da dertlerine çare olmadı. Döndüler yine Sedat Peker videolarına.
Amerika’dakiler ayrı şoka girdi. Türkye’dekiler ayrı. Financial Times tarzı İngiltere’dekiler daha ayrı.
Sözde güzide Türk basınının üyelerinden Oda tv, Cumhuriyet, FETÖ ve Financial Times aynı torbada olduklarını teyid ettiler. Aynı saksının çiçekleri onlar.
Biden’dan beklentileri büyüktü. Erdoğan’ı ve doğal olarak Türkiye’yi terbiye etmesini bekliyorlardı. ABD yerine manifesto yayınlayanlar bile vardı.
Yok Biden’in çantasında şu konu var yok bu konu var. Yok şöyle yapacak yok böyle yapacak. Oysa bizim de dediğimiz gibi köprünün altından çok sular geçti.
Ne Dünya eski Dünya, ne Türkiye eski Türkiye ne de ABD eski ABD.
Bırakın Türkiye’den vazgeçebilmeyi, Türkiye olmadan ne yapamayacaklarını onlar bizden daha iyi biliyor. Bilmeyenler, daha doğrusu bilip de özel görevleri sebebiyle içeriden bizi ABD’ye doğru itmeye çalışanlar. İçeriden cepheyi yumuşatmak için psikolojik harekat yapıyorlar. Özel görevli olduklarından bu haykırışları.
Biden’in Erdoğan’ı görünce neredeyse koşarak geldiğini yok farzedip, Erdoğan ayağa kalkarken aldıkları bir kareyi toplu halde Erdoğan Biden’ın elini öpmeye çalıştı demeye varacak kadar zavallı bir hale düştüler.
Oysa denklem çok basit. İstediğini alan böyle ucuz işlere kalkışmaz.
Bunu daha önce Rusya yaptı. İçeride de muhalefet kullanmaya çalıştı. Rusya İdlip’te rejimin katliam yapmasına ses çıkarmıyordu. Türkiye müdahale etmek istiyor fakat Rusya Suriye hava sahasını açmıyordu. O sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan Putin’le 5 Mart’ta görüşmek istedi fakat yoğunluk bahanesiyle randevu verilmiyordu. Ne zaman ki Türkiye, 34 Mehmetçiğimizi katleden rejime daha sonraları dünyaya parmak ısırtacak SİHA müdalalesini yapıp Esad’ı rezil etti. Putin 5 Mart’ta Moskova’da Erdoğan ve heyetini kabul etmek zorunda kaldı.
İşte o operasyon sonrası Moskova’da Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk heyetini kapıda beklettiğine dair görüntüler yayınlandı. Önce Rus televizyonlarında, sosyal medyada ve Türk televizyonlarında. Muhalefet de tepe tepe kullanmak istedi. Oysa yüreği yanan Rusya ve Putin’di. Karşı çıkmalarına rağmen Türkiye İdlip’te Esad’a müdahale etmiş. Üstelik Rus hava savunma sistemlerini aktif haldeyken imha ederek Rusya’nın karizmasını çizmişti. Daha sonraları Libya ve Karabağ’da olduğu gibi. O yüzden Rus tarafı yüreğindeki yangını söndürmek için her ziyarette rutin olan bir durumu “kapıda bekletme” olarak yansıttı.
Oysa onlar istediklerini almış olsaydı. Böyle ucuz bir numaraya tevessül etmezlerdi.
Bu tarz ucuz numaraların o tür yangınlara da çözüm olduğu söylenemez. Tıpkı Biden’dan bekledikleri konusunda hayal kırıklığına uğrayanlarda olduğu gibi.
Tüm ümitlerini ona bağlamışlardı. Oysa o Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı ve heyetler arası yapılan görüşmelerden memnun. Tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın memnun olduğu gibi. O başımızın üstünde ambargo dahil her tür Amerikan baskısını içimizdeki kimilerine göre mübah hale getirmiş olan S-400’ler konusunda Erdoğan, ilk durduğumuz yerde olduğumuzu söyledi. Üstelik Bunu Biden’a da ifade ettiğinden bahsetti.
Türkiye ve Erdoğan’a NATO üyelerinin bakış ve yaklaşımı dün bütün gün ekranlardaydı. Hiç ötelenmiş, sözü dinlenmeyen, itibar görmeyen bir ülke görüntüsü var mıydı? Sanırım anlatmaya bile gerek yok. Görüntüler ve fotoğraflar her şeyi göz önüne seriyor zaten. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmelerini takip etmek bile yoruyor insanı. Oysa o bıkmadan usanmadan yaptı, yapıyor görüşmeleri. Oldukça da keyifliydi.
O Yunanistan’a arka çıkmaya çalışıp Doğu Akdeniz’e uçak gemisi göndermeye kalkıp sonradan vazgeçen Macron bile Erdoğan’a aslında İslam’a karşı olmadığını anlatma ihtiyacı hissetti. Yeniden ilişkileri normale döndürmek için çabalıyor.
Türkiye’ye tepeden bakma ve hükmeder konuşma dönemi kapandı. Bu Amerika da olsa böyle, Rusya da olsa böyle, Avrupa olsa da böyle. Eşit seviyede iki ülke olarak ilişki kurmak zorundalar. İsteseler de istemeseler de.
Avrupa Birliği’nden ayrılan İngiltere, Türkiye gibi bir ortak bulsa daha ne ister. Bunun için de her zamankinden daha sıcak. Başbakanı’nın Türkiye akrabalığını pozitif olarak kullanmayı bile ihmal etmiyor.
Merkel’i ve Almanya’yı da unutmamak lazım. Özellikle Yunanistan Krizi’nde Türkiye’ye karşı pozisyon almadı. Fransa ve Yunanistan’la birlikte yaptırım uygulanmasını isteyen ortaklarına karşı çıktı. Türkiye’yi karşısına almanın ne demek olduğunu bilecek kadar tecrübeli. Macron gibi değil.
Hani NATO Zirvesi’nde liderler Erdoğan’la görüşmek için sıraya girdi desek abartmış olmayız. Brüksel’den istediğini alarak ayrılan bir ülke varsa o da Türkiye’dir. Hiç şüpheniz olmasın.
NATO’nun 2030’a kadar olacak gelecek vizyonunun belirlendiği toplantıda Türkiye ön plana çıktı. Rusya ve Çin hedefte. Özellikle Afganistan konusu da kritikti. Türkiye, eğer destek olursa Afganistan’da kalmaya razı görünüyor. Elbette şartları var. Pakistan ve Macaristan’ı da yanına almak istiyor. Taliban’ın da razı olması lazım. Biz Afganistan’da bir Rusya ve ABD olmayacağız.
Biz işgalci değiliz.
Biz kardeş Afganistan’ın bir an evvel normale dönmesi, iç savaşın acılarından kurtulması için elimizden geleni yapmalıyız.
İçeride kimilerinin de söylediği gibi kimsenin de paralı askeri değiliz. Ne NATO’nun ne ABD’nin. İlerleyen günlerde hangi şartlarda Afganistan’da olacağımız netleşecektir.
NATO ve Batılı sözde müttefiklerimiz Türkiye ile olan ilişkilerini yeniden düzenlemek zorundalar. Türkiye’nin bölgede ve Dünyada giderek artan etkinliğine ve gücüne uygun bir ilişki kurmaları gerekiyor. Sancı da bu sancı.
Dün ne derseler yapan Türkiye’den dediğini yaptıran Türkiye’ye geldik. Alışkanlıklarından vazgeçmek kolay olmuyor. O yüzden sancılı geçiyor bu süreç.
İçeride muhalefet ne kadar küçültüp başarıları görmezden gelmeye, halka da öyle aksettirmeye çalışsa da dışarıdan Türkiye’nin büyüklüğü daha net görülüyor.
Türkiye kabuğunu kırdı ve Dünya devletleri arasında hak ettiği yeri almaya doğru hızla ilerliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.