Hümeyra KARADAĞ

Hümeyra KARADAĞ

Her şehrin farklı efsaneleri vardır…

Her şehrin farklı efsaneleri vardır…

Ülkemizde tarihiyle, kültürüyle, coğrafyasıyla öne çıkan birçok değerli şehrimiz var. Kimileri önemli devletlere başkentlik yaptı, kimileri büyük savaşlara tanıklık etti, kimileri de değerli kaynaklar verdi. Bu şehirlerin en önemlilerinden biri de yıllarca Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmış olan Konya şehri.

Konya, tarihten bugüne önemli uygarlıklara, devletlere ev sahipliği yapmıştır. Bu topraklarda yaşam tarih öncesi zamanlarda başlamış, 9 bin yıl öncesinde ise bulunan en eski yerleşim yeri olan Çatalhöyük kurulmuştur. Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Romalılar Bizanslılar derken şehir Selçukluların hakimiyetine girmiş, 1076 yılında ise Süleyman Şah tarafından Selçukluların başkenti ilan edilmiştir. 1277 yılına kadar 201 sene başkentlik yapan şehirde bu sürede önemli olaylar yaşanmış, eserler verilmiştir. 26 Haziran Konya’nın Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti oluşunun 924.yılını geçirdiğimiz bu günlerde sizlere Konya’nın 2 farklı efsane hikayesini aktaracağım.

İPLİKÇİ CAMİ EFSANESİ

Selçuklu eseri İplikçi Camii’nin yapımı ile ilgili efsaneler anlatılır Konya’da, derler ki; İplikçi Camisini bir adam “Ben kimseden yardım almadan yaptıracağım. Sevabı sadece benim olacaktır.” diye yaptırmaya başlar. Bu arada bir kadın tebelleş olur. “Ne olur Allah aşkına, benim şu paramı da alın camiye harcayın.” dermiş ama yaptıran adam ustalara “Kimseden bir şey almayın.” diye tembihlediği için ustalar o kadının parasını almazlarmış. Kadına “Ağamız kimseden yardım kabul etmeyeceksiniz.” diye sıkı tembihledi, boşuna uğraşma senin yardımını almayız derlermiş. Kadın her gün gelirmiş, istediğini söylermiş ustalarda her gün olmaz almayız koy git başımızdan kadın derlermiş. Kadın geçimini iplik bükerek sağlarmış. Onun için de kadına iplikçi derlermiş. Bir gün kadın büktüğü iplikleri kırpık kırpık kırpmış. Gece gizlice gelmiş iplik kırpıklarını caminin duvarının örüldüğü harca karıştırmış. Ertesi gün ustalar hiçbir şeyden haberleri olmadığı için kadının iplik karıştırdığı harcı duvar yapmada kullanmışlar. Aylar geçmiş. Cami yapılmış, bitmiş. Camiyi yaptıran sevabı bana olacak diyen adam, bir gün rüyasında bir “pir” görmüş. O pir “O caminin sevabı sana yazılmadı. Harçlara ipliğini karıştıran kadına yazıldı.” demiş. O gün bu gündür caminin adı İplikçi Camii olarak kalmış.

ÜÇLER EFSANESİ

Horasan erlerinden üçü, mürşitlerinin vasiyeti üzerine, onun ölümünden sonra Konya’ya gelirler. Günlerce süren meşakkatli bir yolculuktan sonra geldikleri Konya’da bunları dervişe benzeyen birisi karşılar. Kale kapısından itibaren bunlarla İlgilenir. Horasan erleri yüzü bir peçe ile örtülü olan bu zatı takip ederler. Derviş bunlara der ki;

“Ben de günlerden beri sizleri bekliyordum, hoş geldiniz.” Bunlar bir yandan konuşurlar, bir yandan da yürürler. Konuşma sırasında derviş bu üç misafire fazlasıyla ilgi gösterir, onlara yardımda bulunur. Kendisinin Mevlânâ Dergâhı dervişlerinden olduğunu söyledikten sonra der ki:

Sizler de benim dergâhımın dervişlerisiniz, sizlerin nasibi de oradadır.”

Daha sonra yüzündeki peçeyi çıkarır. Gelenler bakarlar ki kendilerini karşılayan derviş, defnedip yola çıktıkları mürşitleri. Şaşırırlar, hemen yere kapanırlar. Başlarını kaldırdıkları zaman mürşitlerinin karşılarında olmadığını görürler. Daha sonra, bugün kendi adları ile, Üçler Mezarlığı diye anılan yerin karşısına bir zaviye kurarlar. Öldükleri zaman da oraya gömülmelerini vasiyet ederler.

İşte, bugün Konya’nın ortasında, geniş bir yer kaplayan mezarlığın adı bu üç Horasanlı dervişten gelmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hümeyra KARADAĞ Arşivi