Hz. İbrahim’in Sünneti…
Bir kurban bayramını daha geçirdik. Bu sene yılın en sıcak günlerine denk gelmesiyle çoğumuz kurban ibadetlerini yaparken bir hayli zorlandık fakat ailemizle, yakınlarımızla olmanın mutluluğu tüm zorluklara değdi. Her bayram olduğu gibi bu bayramda da “Nerede o eski bayramlar?” diyenler de oldu ama kurban geleneklerimizden bir şey kaybetmedik. Peki kurban bayramının temeli nereden geldi? Cevabı bu haftaki hikayemizde…
Hz. İbrahim'in hiç çocuğu olmaz. Allah'tan ister. Ve o arada da "Bana bir evlat verirsen onu kurban ederim" der. Yüce Rabbimiz, Hacer validemizden Hz.İbrahim'e bir erkek çocuk nasip eder. Bu çocuğa da İsmail ismi verilir. Çocuk 7 yaşına gelince Hz. İbrahim bir rüya görür. Rüyada kendisine evladını kurban etmekle ilgili adak hatırlatılır. Peygamberlerin rüyaları da vahyin bir türüdür.
Hz. İbrahim çaresiz bir şekilde oturduğu Şam'dan Hz. Hacer ve Hz. İsmail'in yaşadığı Mekke'ye gelir. Niyeti evladını kurban etmektir. Ne kadar zor, ne kadar çetin bir hal.
Odun kesmeye gidercesine
Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail'e bıçak ve ip almasını söyler. Görüntüde odun kesmeye gidiyorlar. Evden uzaklaşırlar. O esnada şeytan Hz. Hacer'e, Hz. İbrahim'e ve Hz. İsmail'e görünür.
Her üçü de şeytanı kovalar ve "Allah'ın hükmüne razı olduk" derler.
Nihayet Mina-Müzdelife bölgelerine gelince Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail'i oturtup onunla sohbete başlar. Şöyle der: "Oğulcağızım! Ben rüyamda seni kurban ediyor görüyorum. Bak bakalım, ne diyorsun bu işe. Bana teslim olacak mısın?"
Bir baba için bunu söylemek ne kadar zor ve, ne kadar ağırdır. Hz. İbrahim bu emri paylaşır. Oğlu Hz. İsmail ise tam bir tevekkül ve teslimiyetle şöyle cevap verir: "Babacığım! Emrolunduğunu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın. Sana direnmeyeceğim. Sana neden demeyeceğim. Sen ne ile emredildiysen onu yap. Beni sabreden olarak bulacaksın."
Nihayet Hz. İbrahim ile Hz. İsmail emre uymak için hazırlık yaparlar. Hz. İsmail babasına şöyle der: "Babacığım. Kollarımı arkadan bağla. Sımsıkı. Gömleğimi soy ki kana bulanmasın. Annem görür dayanamaz." Hz. İbrahim oğlu İsmail'i alnı üstü yatırır. Kurban edecektir. İç âlemi elbette buruktur, mustariptir ama karara boyun eğmektedir.
Hz. İbrahim bıçağı çalacaktır ince et parçasına ama Rabbim bıçaktan kesebilme kudretini kaldırmıştır. Bıçak bir pamuk yumağı gibi boyundan geçer. Yüce Allah Halil'i (dostu) olan Hz. İbrahim bıçağa "kes" diyor, ama Halık (Yüce Yaratan) "kesme" diyor. Hangi bıçak kesebilir ki.
Ateş yakar elbette ama Yüce Allah yakma derse ateşe, hangi ateş Hz. İbrahim'i yakabilir ki. İşte bu da aynı böyledir.
Büyük bir kurban ile yarayı sarmak
Kuran-ı Kerim büyük bir kurbanın (kurbanlığın) Hz. İbrahim'e verildiğini haber veriyor.
Hz. İbrahim kararlılığını ve fedakârlığını, Hz. İsmail'in ise teslimiyetini hep konuşmuşuz ama Yüce Allah'ın Hz. İsmail'i kestirmemesini nedense hep geçmişizdir. Yüce Allah'ın engin rahmetini. Bir babayı evladını boğazlamayla imtihan eden Rabbin en son demde babayı bu ağır imtihandan çıkarması. Evladının kanına babanın elini bulaştırmaması. Babadan daha merhametli olması. Sonra Rabbe teslim olan o çocuğa (Hz. İsmail'e) peygamberlik vermesi.
Babamız Hz. İbrahim'in sünneti
Kurbanı keserken Hz. Peygamber (s.a.v.) hicretin ikinci yılından itibaren hep böyle buyurdu. "Bu babamız Hz. İbrahim'in sünneti -adeti-dir." Bu nedenle de Kurban Bayramı'nda kurban vacip veya müekked (güçlü) sünnet kabul edilmiştir.
Allah hepimizin kurbanlarını, ibadetlerini kabul eylesin, daha nice bayramlar görmeyi nasip etsin… Sağlıcakla kalın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.