Çürük elmadan emsal olmaz...
Öyle bir asra denk geldi ki. Şimdiki gençliğin işi gerçekten zor. Allah yardımcıları olsun. Özellikle, şu son 10-15 yıla baktığımızda, meğer bizim nesil ne kadar da şanslıymış diyorum.
Şimdilerde;
Bileğinde, iki tıngırıyla pazardan evine giden, beli bükülmüş yaşlı teyzeye; ver eşyalarını, eve kadar ben götüreyim teyze diyemezsin,
Bankadan henüz üç aylığını çekmiş markete uğrayıp birkaç poşetle, evine giden hacı amcaya; amcacım ben taşıyayım gideceğin yere kadar, diyemezsin, oysa sen de o mahallenin çocuğusun.
İp atlayan sarı saçlı minik kızın saçını okşayamazsın, top oynayan mavi gözlü yakışıklıya, gel birlikte oynayalım diyemezsin,
Kapı önünde kucağındaki bebeği susturmaya çalışan yengeye; ben tutayım çocuğu, sen iki dakika nefes al yenge diyemezsin, korumakla mükellef olduğun mahallenin genç kızını, gece evine giderken arabayla rast gelsen; gel seni eve bırakayım diyemezsin, oysa aynı mahallenin çocuğusunuz.
Mahallende eskisi gibi tekme tokat kavga edip, yediğin 4 yumruk, attığın 5 yumruk hesabıyla evine dönemezsin...
Bu örnekler fazlasıyla uzar gider, ama bence bu geçen zaman içinde buna dönüşmedik, bu nesil buna dönüşmedi.
Basın(ımız)ın gücü!!! bize, sizler bu hale dönüştünüz algısı işliyor. Hangi amaca hizmet ettikleri ayrı bir konu, ama Türk toplumu bu kadar dejenere olmadı, hiçbir zaman da olmaz, diye düşünüyorum. Basın(ımız)ın büyük çoğunluğu, üç beş münferit olayı gözümüze sokarak, toplumun her ferdinin kimyasıyla oynuyor ve bunu habercilik, gazetecilik uğruna yaptıklarını ifade ediyorlar, bilerek ya da bilmeyerek toplumumuzun temel değerlerine dinamit koymaya çalışan, TÜRK'ün kutsallaşmış, kemikleşmiş örf adetlerini yıkma politikasına hizmet ediyorlar. Elbette, o münferit diye bahsettiğim olaylar ve kişiler de bizlerden çıkıyor, onlar da bizim bahçemizin çürük üç beş elması; ama geride kalan 783.562 kilometre karelik kalite fışkıran bahçemiz var bizim. İnşallah bir gün, medyada iyi örnekleri sunma modası başlar da bu sayede eskisi gibi teyzelere, amcalara yardım edebilir, onlar gençlerimizin başını okşayıp duasını gönderebilir, çocuklarımızı sevebiliriz, çocuklar, mahallenin ablası, abisi sokaktan geçerken koşup kucaklarına atlayabilirler. Güven, tekrar eski günlerine döner.
Hiç olmazsa kendi mahallemizde, her çürük elmamızı, kadını öldürmek bir yana, el kaldırmadan önce kırk kere düşünür hale getirelim.
Çok da zor olmasa gerek.
Velhasıl, konuya kısa bir hikayeyle noktayı koyalım;
Devesiyle birlikte çölde yürümekte olan bir bedevi, güçlükle yürüyen, susuzluktan dudakları kurumuş bir adama rastlamış.
Adam, bedeviyi görünce su istemiş;
Bedevi de devesinden inip ona su vermiş.
Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış.
Bedevi arkasından bağırmış: "Tamam, deveyi al git ama senden bir ricam var; sakın bu olayı kimseye anlatma!"
Bu isteği tuhaf bulan hırsız, biraz duraklayıp nedenini sormuş.
Bedevi şöyle yanıtlamış:
"Eğer anlatırsan; bu olay, her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler..."
Çürük elmanın emsal olmadığı, özlenen ve bize yakışır bir toplumda yaşamak ümidiyle...
Kalın sağlıcakla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.