MÜSTAHAK MIYIZ?
Rabbimize şükürler olsun ki Türk ve Müslüman bir ailede dünyaya gelmişim. Ne mutlu bize ki dünyanın en güzel coğrafyasına sahip bir ülkede yaşıyoruz.
Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti, Resmi Dilimiz Türkçe, Milli Marşımız İstiklal Marşı, Başkentimiz Ankara’dır. Ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde Atatürk Milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olmanın gururunu ikinci yüzyıla taşıdık.
Altı yüz yılı aşkın bir süre dünyada sözü geçen bir imparatorluğun ardından Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti de ilelebet payidar kalacaktır. Ne emperyalist dış güçlerin ne de içimizdeki işbirlikçi hainlerin gücü, Cumhuriyetimizin temel değerleri ile ülkesi ve milletiyle bir bütün olan devletimizi bölmeye ve yok etmeye yine yetmeyecektir.
Tanzimat dönemi önemli siyasi liderlerinden Keçecizade Fuad Paşa, yabancı bir devlet temsilcisine Osmanlı İmparatorluğu’nun “en güçlü devlet” olduğunu aktarmak için “en kuvvetli devlet, bizim devletimizdir. Zira siz dışarıdan, biz içeriden yıkmağa çalışıyoruz, yine yıkılmıyor” dediği rivayet edilir.
Yaşadığımız onca beka sorununa ve onca badireye karşın yüce Türk milletinin gösterdiği sabır ve tavırları hala daha dünyaya örnek olarak gösterilmekte ve umut olmaya devam etmektedir.
Ülkenin dört bir yanında savaş devam ederken, Türkiye Cumhuriyetinin mevcut hükümeti dünyadaki tüm Müslümanların, zülüm görenlerin yardımına koşmaktadır. Bunun ödülünü de ülkesinin içindeki mümin kardeşlerinin desteği ile görmektedir.
İktidar partisi 22. Yıl kutlamasında kullandığı “UMUDUN, İCRAATIN, GELECEĞİN ADI AK PARTİ” sloganı gelinen noktayı göstermektedir.
Öyle ya; hangi bir demokratik ülkede 22 yıldır tek bir parti iktidarda kalabilmiştir?
Hangi bir millet, Cumhuriyet ve demokrasi ile idare edildiğini bir ülkede, parlamenter sistemden vazgeçip, yüzde ellinin üzerinde bir oyla -hem de iki kez- Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine, yani tek başkanlık sistemine evet demiştir?
Ülkede yüksek seyreden enflasyon ve vergi yükü altında yaşanan ekonomik sıkıntılar, göçmen/sığınmacı sorunu, demografik yapının değişme kaygısı, çevresel tahribat gibi geri dönüşü çok güç olan meseleler hat safhaya çıkmasına rağmen yine de genel seçimlerde iktidardaki partiyi birinci parti olarak seçmeye devam etmiştir.
Emeklinin, işçinin, memurun, küçük esnafın kısacası dar gelirlinin hali ortada iken hala daha bu kesimin büyük bir çoğunluğu mevcut yöneticilere oy vermeye devam etmiştir.
Sokaklardaki şiddet sarmalının ayyuka çıktığı günümüzde büyük çoğunluğu iktidar yanlısı medya kuruluşları ve medya mensupları her şey güllük gülistanlıkmış gibi göstermeye devam etmektedir.
Her gün kadın cinayetleri, çocuk istismarları haberleri ardı ardına gelirken; sokaklarda suç makinelerinin gezdiği; ahlaki çöküntü içinde: hak, hukuk adalet duygusunun yara aldığı bir ortamda sanki çok acil bir ihtiyaçmış gibi T.C. Anayasası üzerinde tartışmalarla vakit kaybetmeye devam ediyoruz.
Burada hemen aklıma bu soru geliyor: Bizler, tüm bu yaşadıklarımıza müstahak mıyız?
Dilimize başka dillerden gelip de Türkçeleşen kelimelerden biri de 'Müstahak' kelimesidir. TDK sözlüğünde bu kelimenin tanımı şu şekildedir: 'Bir şeyi hak eden, bir şeyi hak kazanan'. Genellikle olumsuz cümlelerde kullanılır. Yani kötü bir işte ısrar edip cezasını bulan için kullanılan bir kelimedir.
Aziz ATATÜRK’ün, 22 Haziran 1919’da Amasya genelgesinde dediğini unutmayalım: Milletin İstiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır”
Allah (c.c), hepimizin yar ve yardımcısı olsun, inşallah. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.