NE DEĞİŞTİ? (EMEKLİLİK)
Son söyleyeceğimi ilk başta söyleyeyim: Sakın emekli olmayın. Erken emeklilik, emeklilikten sonra keyfine bakmak gibi düşünceleri atın ve işinize dört elle sarılın.
Ben, devlet memuru olarak çalışmakta iken 58 yaşımda emekli oldum. O zaman yeni kurulmakta olan Gıda ve Tarım Üniversitesinde çalışmaya başlayacağım için emekliğe ayrıldım. Tabii kurum değişikliği ile birlikte çalışmaya devam ettim. Ta ki bu yılın Şubat ayında Sayın Rektörün “artık sizinle çalışmaya devam edemeyeceğiz” ifadesini duyana kadar mutlu mesut yaşarken hayatım karardı. Çünkü ben çalışarak terapi olan ve çalışmayı ibadet olan gören biriyim.
Dokuz yıla yakın çalıştığım üniversiteden ayrıldığım gün gerçekten emekli olmuştum. Hayatımda yeni bir dönem başladı. O günler Ramazan ayına rastladığı için ilk kez sabah erken kalkma zorunluluğu olmaması hoşuma gitti. Bayram sonrasında ilk kez hafta arası eşimle kahvaltı yapabilmenin mutluluğunu yaşadım. Hani derler ya cicim ayları çabuk geçti ve gerçeklerle yüzleştim. Yeni bir dünyaya merhaba dedim.
Şimdi ne yapacaktım. Evde otururken kendimi dinlemeye başladım. Bütün hastalıklar bir bir kendini hissettirmeye başladı. Memuriyetten kalma bel fıtığı, omurilik sinir sıkışması, ayaklarda ağrı, çabuk yorulma gibi belirtiler oldukça rahatsız etmekte. Bu konuda tabii ki doktor ve fizik tedavi süreci benim hayatımın bir parçası haline geldi. Halen daha uğraşıyorum. Derdi veren Allah’ım dermanını da verecektir, inşallah.
Kabataş Erkek Lisesinden bir doktor arkadaşım “Namık kardeşim sen en kısa zamanda bir iş bul, kendini dinlemekten vaz geç. Unutma artık yaşlanıyoruz. Yaş 65’i geçti mi vücut alarm vermeye başlar eğer dinlemeye devam edersen her gün başka bir hastalıkla yüz yüze gelirsin, hastane hastane dolaşırsın. O nedenle bir meşguliyet edin” tavsiyesinde bulundu.
Çok doğru emekliler ve 65 yaş üstü kişiler mutlaka kendilerine bir uğraşı bulmalı.
Ben de emeklilik sonrası çevre ve toprakla uğraşmak istedim. Maalesef zamanında kıt kanaat geçindiğimiz için bir toprak sahibi olamadığımızdan belediyelerimizin Hobi bahçelerinden kiralamak istedim. Meram’da oturduğumuz için sadece Meram Belediye Başkanlığına dilekçe ile müracaat ettim. Olumsuz cevap aldım. Toprakla uğraşmak bana iyi gelecekti. İnşallah bir fırsat doğar.
Bu arada, basın ve yayınla medya işleri ile uğraşmayı seviyorum. Son otuz yıldır yerel gazetelerde uzmanlık alanımla ilgili sayısız köşe yazısı yazdım, Televizyon programları yaptım, konuk oldum. Bundan sonra da devam etmek istedim. Bu konuda bana yardımcı olacağını düşündüğüm kişilerle görüşmeye başladım. Konya’daki en önemli medya kuruluşlarından TV42’de daha önce program yaptığım için onlara gittim. Sizi arayalım dediler, 6 aydır arayan soran yok. Yıllarca yazılarımla destek verdiğim, basın dünyasının duayeni, herkesin tanıdığı bir isimden randevu istedim. 6 aydır dönüş yapıp randevu verecek. KON TV ile birileri aracılığı ile haber gönderdim, dikkate bile almadılar. Sağ olsun BBN HABER gazetesi müdürü Hüseyin ALTAY kardeşim, “abi bizde yazmaya devam etmenden memnun oluruz” dedi de haftada bir de olsa sizlerle böyle dertleşebiliyoruz.
Bu arada belirtmek isterim ki benim iş aramam para kazanmak için değil, sağlığım için, meşguliyet içindi. Ülkeme, çevreme yararlı olmaya devam etmek, uzmanlık alanımda faydalı olmak istedim. Yanlış anlaşılmak istemem. Hayırlısı olsun.
Ülkemizin yoğun ekseriyet emeklileri gibi ben de ekonomik sıkıntı yaşıyorum. Emeklinin hali ortada. Hamdolsun en üst dereceden mühendis olarak emekli olduğumdan en düşük emekli maaşının iki katı gelirle idare etmeye çalışıyorum. Ancak hayat standardımı değiştirmek zorunda oldum. Benim gibi emeklilerden aldığım bilgiler doğrultusunda kaliteden çok nerede ne ucuzlamış takip ediyor, üç kuruş daha ucuz olan çay, şeker, un, yağ, et, tavuk vb. gıdaların peşinde market market dolaşıyorum. Bu bana hem iş oluyor hem de üç kuruş tasarruf. Malum devir ekonomi devri.
Siz siz olun çalışırken yapabiliyorsanız üç beş kuruş kenara koyup tasarruf edin sonra elinize gelir.
Çalışma hayatımda, Meteoroloji Teşkilatında ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğündeki resmi görevimde ve üniversitedeki görevim sırasında ayrıca yıllardır yürüttüğüm sivil toplum örgütlerinde pek çok arkadaş ve dost edindiğimi sanıyordum. O dönemlerde bu günler için ne çok beklentiye girmişim ki şimdi hayal kırıklığına uğradım. İş hayatı sonrasında pek arayan ve soranın olmuyor. Vefa ise gerçekten İstanbul’da bir semt olarak duruyor. Arada bir Cuma mesajı atanlara şükran duyuyorum.
Siz de çalışırken her yüzünüze güleni dost sanmayın. Dostluk ve arkadaşlık iş icabı olduğunu unutmayın ve gelecek için bir beklentiye girmeyin. Yoksa hayal kırıklığına uğrarsınız. En hakiki dost ve arkadaş insanın kendi ailesi ile yakın çevresi olduğu gerçeğini de hiç unutmayın.
Sevgili dostlar, bu haftaki yazım biraz kişisel oldu. Hakkınızı helal edin. Ancak biliyorum ki ülkemdeki emeklilerin durumu hiç de iç açıcı değil. Emeklilikle birlikte hayatınız değişiyor. Emeklilik sonrası bir meşguliyetiniz yoksa çok sıkıntı çekersiniz. Yine de Allah kimseyi hayattan emekli etmesin, gecinden versin inşallah. Kalın sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.