Yeni yılın en akıllı projesi?
Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat KURUM’un sosyal medya hesabından verdiği “Çalışmalarımızla ve ortaya koyacağımız yeni projelerle inşallah 2021 yılı, bir çevre yılı olacak. Projelerimizin merkezinde yine insan olacak, doğa olacak, çevre olacak." Cümlesinin de içinde geçtiği yeni yıl mesajının takipçisi olmanın yanı sıra duacısı da olacağız; inşallah sayın Bakanım inşallah öyle olur.
Yeni yılın ilk günlerinde Ekonomi Muhabirleri Derneği Başkanı ve yönetim kurulu üyelerini kabulünde Sayın Bakan Kurum’un "Önümüzdeki yıllarda etkisini çok daha derinden hissedeceğimiz iklim değişikliğiyle hepimiz mücadele etmek zorundayız. Ortak evimiz dünyamızı, çocuklarımıza çok daha güzel bırakmalıyız. Türkiye bugün, küresel iklim değişikliğiyle mücadele noktasında pansuman tedavileri değil, asıl sorunu ortadan kaldıracak adımları kararlılıkla atmaktadır" açıklamasını ise alkışlıyor, bir kez daha İnşallah diyorum. İnşallah öyle olur, olmalıdır da.
Sayın Bakanın umut veren bu açıklamalından tüm çevre dostları gibi ben de mutlu oldum. Öyle ya bizim yıllardır söylediğimiz “Geleceğin Anahtarı İklim Değişikliğine Uyumda Saklı” ifadesinin, Çevre Ajansı ve bunun yanı sıra çıkarılması planlanan “İklim Kanunu” ile hayata geçeceğinin müjdesi bizleri gerçekten umutlandırdı.
Ancak, aynı Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin, "2021 yılı Kanal İstanbul'un başladığı ve hızlı bir şekilde yapılacağı bir yıl olacaktır. İlk yarısında temelleri atılır diye düşünüyorum" sözlerine ise üzüldüm, endişelendim ve kendi kendime sordum: Ülkemin bu sene en çok ihtiyacı olan proje bu mu olmalı? Diye.
Tüm dünya salgın hastalıkla mücadele ederken bunu bir fırsat görüp kalkınma hamleleri yapmak tabii ki güzel. Ama öncelik bu mu? Kamuoyunun beklentisi bu mu? Bir tarafta 2021 Çevre yılı olacak diyeceksiniz, bir tarafta da çevresel etkileri konusunda kafa karışıklığı olan ve etkileri asırlar boyu sürecek bir hamleyi başlatacaksınız. Ne diyelim hayırlısı olsun.
Bir tarafta iklim değişikliği ve olası sıcaklık artışları, kuraklık, su kıtlığı, ya da seller, fırtına gibi çevresel etkileri, bir tarafta korona virüs ve bizleri bekleyen sağlık sorunları ve bunların eğitim, ekonomi, adalet, sağlık, sanayi, ticaret, turizm gibi temel sektörlerde açacağı yaraları sarmak varken, Kanal İstanbul gibi bir işe kalkışmanın zamanı bu sene mi diye kendi kendime soruyorum?
Ülkemiz dahil Dünyada bu virüs illetinin gelecekte ne olacağı konusunda endişeler devam ediyor. Bilim adamları, uzmanlar alarm verircesine uyarıyorlar “bu virüs ve etkileri mutasyonla birlikte uzun yıllar bizimle olacak, ona göre hazırlıklı olun”. O halde ne yapmalıyız. Hayatımızı buna göre planlamalıyız. Yani bu senenin çılgın projelere değil “Yaşamak ve Yaşatmak” gibi akılcı projelere ihtiyacımız var.
Bilindiği gibi, kainattaki bu eşsiz düzenin sahibi Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtir:
“Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye, bir düzen ve plana göre yarattık.” (Kamer Suresi 54/49)
“Yeryüzünü düzgün bir şekilde yarattık. Oraya sağlam dağlar yerleştirdik. Orada her şeyi belli bir ölçüde bitirdik. Orada sizin için ve rızıklarını sizin vermedikleriniz için geçim yolları yarattık.
Her şeyin hazinesi bizim katımızdadır. Biz onlardan ancak belli ölçülerde veririz.”(Hicr Suresi 15/19-21).
Göğü Allah yükseltti ve mîzânı (dengeyi) O koydu. Sakın dengeyi bozmayın!” (Rahman Suresi 55/7-8);
Yukarıdaki ayetiler ışığında başta Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Bakanlar kurulu üyelerinin, Cumhur ittifakı mensuplarının biz kez daha düşüneceğini, vicdanının sesini dinleyeceğini ve böyle günlerde açıklanan çılgın projelerin yerine sosyal hayatı rahatlayacak ve vatandaşlara gerçekten oh çektirebilecek akılcı ve daha yere basan projeleri hayata geçireceklerine inanıyorum. Sırf muhalefet karşı çıkıyor diye inat etmektense böyle önemli bir konuyu milli bir mesele olarak ele alıp ortak akılla hareket etmek, belki de 2023 de yapılacak seçim sonrasına ertelemek doğrusu benim gibi düşünen çevre gönüllülerinin gönlünü rahatlatacaktır.
Sayın Murat KURUM Bakanımızın sözleri arasında geçen merkezinde insan, doğa ve çevrenin olduğu en önemli en akılcı proje bana göre “Yaşamak ve Yaşatmak Projesidir”. İnsan kendi neslinin devamı ve kendi sağlığı için önce yaşamak zorunda (Bunun yolu alınan tedbirlere uyumla mümkündür); daha sonra Yüce Rabbimizin yarattığı ve biz insanoğluna emanet ettiği tabiatı, doğal hayatı, diğer canlıları yaşatmak zorundadır. (Bu ise emanetine sahip çıkmakla olur) Bu bizim hem kulluk görevimiz hem de anayasal görevimizdir.
Bunun yolu hem kendimizi hem de çevreyi korumakla başlar. Her türlü çevre kirliliği ile mücadele etmek, üretirken ve tüketirken israf etmemekle başlar. Yüce Allah’ın sadece biz insanlara verdiği zekamızı bencilliğimize kurban etmeden, onun koyduğu düzeni bozmadan, hayatı diğer yaratılan canlılarla paylaşmakla başlar.
Yaşamak ve yaşatmak için temiz hava, temiz su, sağlıklı gıdalar ile sağlıklı ve güvenli yaşam alanlarına ihtiyacımız var. Bunların kaynağı da alınan tedbirlere uymanın yanı sıra yeşil alanlarımızın çoğalması, suyun akılcı kullanımı ve tarımsal üretime öncelik vermektir. Gelin hep birlikte çiftçimize, köylümüze, küçük esnafımıza, üretim sektöründe çalışan insanlarımıza sahip çıkalım. Cennet ülkemizin verimli tarım topraklarını imar çılgınlığına kurban etmeyelim. Suyumuzu tasarruflu kullanalım. Gıdalarımızın kıymetini bilelim ihtiyacımız kadar alıp, ihtiyacımız kadar tüketelim. Üretirken de tüketirken de sıfır atık önceliğimiz olsun.
Madem ki 2021 çevreci bir yıl olacak önce biz çevreci olalım, önce biz değişelim, iklime ve virüse yenilmemek için hazırlıklı olalım ve hep birlikte haykıralım: Bizim yeni yıldaki en önemli, en akılcı projemiz “Yaşamak ve Yaşatmaktır” diye. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.