Mısır ölüm kitabı
Bilinen tüm eski uygarlıkların içinde Eski Mısır’ın önemi ve ayrıcalığı vardır. Çok uzak geçmişin içinden birdenbire fışkıran Mısırlılar, belki de ölüm ve ötesiyle ilgili kendilerinden sonraki tüm inançların kaynağı oldular. Hatta bir dönem, tek bir Allah’a inanan tek ulustular. İnançlarıyla, yaşamlarıyla, lanetleriyle Mısır’ın gizemi hala çözülemiyor.
Düşünce evreninin beşiği kabul edilen Yunanlılar, Thales ya da Euclid’e rağmen yine de zaman ve saat matematiğini yeterince çözümleyememişlerdi, çok daha farklı bir kültürel konumda bulunan Mısırlılar’ın pratik çözümü şaşırtıcıdır. Gerçekten de Mısır’ın Yunan’da olduğu gibi bir matematik felsefesi, düşünürleri yoktu. Astronomik tüm bilgileri dinsel törenlerle kısıtlıydı ama Mısırlılar MÖ 3000 civarında, güneşin doğuşunu ve batışını hesaplayarak bir dikilitaşın neresinin günün hangi saatinde ışık alacağını, bir tapınağın bir yerindeki penceresinden içeri girecek olan güneş ışığı ile bir yazı şifrelemeyi biliyorlardı. Güneşin dışında, Eski Mısırlılar, gökyüzünün en parlak cisimlerinden Sirius’un da, yılda bir kez sabah saatinde güneşle aynı konuma geldiğini de keşfetmişlerdi. Bu astronomik konum, Nil’in taşmasıyla ilgili olarak Nil yılının başlangıcıydı, Mısırlılar için bu günler Mısır tanrıları Osiris, Horus, Seth, İsis ve Neftis’in doğum günleriydi. Nil yılı daha da doğrusu Nil Nehri’nin varlığı Mısırlılar için öylesine önemlidir ki, ölüm ötesiyle ilgili inançları da doğurmuştur.
Fransız Moret’e göre, Nil Nehri Mısır’ı Akdeniz ve Afrika Mısır’ı diye ikiye ayırır, gerçekten de bu coğrafi konum bin yıllarca Mısır’ı Yukarı ve Aşağı Mısır ya da Krallık olarak jeo-politik olarak böldü. Bu bölünme ve temeldeki krallık kavgaları Mısır’ın tek kralının yani Firavun’un varlığını da böldüğünden önemlidir, zira tüm eski uygarlıkların içinde kendisinin tanrı olduğunu ileri süren tek kral, Firavundur. Gerek Mezopotamya’da, diğer Orta Doğulular’da daima krallar tanrıların seçtiği temsilcilerdi, ancak ölümlerinden sonra tanrılaştılar ama Mısır’da Firavun, tanrı demekti. Yaşarken Horus, öldüğünde ise Osiris’di, işte bu inanç top yekün Mısır mitolojisi ile krallığın doğrudan ilişkisi demekti. Mısırlıların mumyalama ve mumyalama ile ilgili mitler uygulanan ritüeller hep bu temelin üzerindeydi. Ölüm ve ölüm ötesi yaşama böylesine bir takıntı sadece Firavun’un ölümsüzlüğü ve tanrılığı nedenine bağlıdır. Ama Mısır’da Osiris kültünün hemen yanında kökeni çok daha eskilere giden bir de Ra kültü yani Güneş-Tanrı veya dini vardı, ikisinin kokteyli ve yaşamın kökeni olan Nil inançları Mısır dinini oluşturuyordu. Çok kısa olarak Osiris’i tanımamız da yarar var. Firavun aynı zamanda da Mısır’ın ilk kralı ve dünyanın yaratıcısı olan olan Ra’nın da oğluydu. Osiris ve Ra kültlerinin karışımı burada açıkça görülür. Bir bilim kurgu öyküsüne benzeyen kısa ama temel girişten sonra Mısır’ın ölüm ve ölüm ötesiyle ilgili inançlarını daha iyi anlayabiliriz. Tam bir arap saçına benzeyen tanım ve ilişkileriyle Mısır tanrılar ve mitolojisiyle ilgili bir yazımızı gelecek sayılarımızda okuyacaksınız. Şimdi ölüme doğru yol alalım... Eski Mısır’da ölüm ve ötesiyle ilgili kaynaklar Piramit ve Tabut yazıtlarıdır, bütün bunlar "Ölüler Kitabı" denen ölüm, ölüme geçiş ve ölümden sonra yaşamla ilgili kuralları ve düzeni anlatan bütün bir bilgi veya inanç sisteminin parçalarıdırlar. Mısırlılar ölümden sonra yeniden dirileceklerine inanırlardı, Osiris’in yeniden doğması ve onun kişiliğinde simgelenen kış ve bahar örneklerindeki gibi. İnsan beden ve ruhtan oluşuyordu, her ikisi de ölümden sonra ebedi olarak kalabilirdi, yeter ki ölümden sonra insan Osiris’in önünde günahlarını bağışlatsın ve saf olarak cennette kalabilsin. Osiris, insanın kalbini bir tüy ile tartarak samimiyetini ölçerdi, insan bu ölçümde başarısız olursa aç, susuz ve Ama en önemlisi, "Ölüler Kitabı" nın satın alınıp mezara konmasıydı. "Ölüler Kitabı" ölüm rahiplerinin yazdıkları dua ve yöntemlerle, Osiris’i sakinleştirecek ve hatta aldatacak önerilerle doluydu. "Ölüler Kitabı" örneklerinden yüzlercesi papirüs rulolar halinde mezarlardan çıkarılmıştır ve en eskileri Piramitler Dönemi’ne aittir yani MÖ 2500’lere. Mısır inançlarına göre tüm bilgiler veya bilim bilge tanrı ve yazman Toth tarafından yazılmıştır. Bugün dahi bazı mistik-pagan çevreler Tarot Kartları’nın kökeninin Toth kültünden kaynaklandığına inanırlar.
Büyük Firavun Tutankamon dünyayı terk ettikten 3500 yıl sonra, 12 Şubat 1924’de iki İngiliz Lord Carnarvon ve Arkeolog Dr Howard Carter onun kutsal mezarına girerek bir anlamda mezarı bilimsel olarak talan ettiler. Elbette ki, bizlerin gözleri önüne serilen güzellikleri görebilmemizin tek yolu da buydu ama rahatı kaçan Firavun aynı fikirde değildi. Önce Lord Carnarvon durup dururken öldü, komada firavunun adını sayıklıyordu. Ardından ona bakan hemşire ve ekipten Albay Herbert, Carter’in sekreteri, Westbury Lordu’nun oğlu, bir başka uzman olan Prof. La Fleur, hafriyatçı Arthur Mace peşpeşe öldüler. Mezara ilk girenlerden Dr. White bir iki gün sonra kendini astı, radyograf Archibald Ree aniden ölürken, bir Mısırlı resmi görevli de onu izledi. Bu kadarla bitmiyor; mumyayı ilk kez açan Derry, firavunun eşyalarından birisini elleyen Davis, Lady Carnarvon, Prof.Breastead, Sir Alan Gardner, Woolf, Winlock ve diğerleri... Tam 17 kişi mezarın açılmasından sonraki bir iki ayın içinde yaşamlarını yitirdiler. Zehirler hakkında geniş bilgileri olan Mısırlılar özel bir zehir mi kullanmışlardı? Bu zehir, bin yıllara rağmen etkisini yitirmeyecek kadar güçlü müydü? ABD’de Oakridge Atom Merkezi’nde çalışan birkaç bilgin inanılmaz bir iddiada bulundular; Mısırlılar atom enerjisini biliyorlardı ve mumyanın içinde radyoaktif maddeler vardı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.