Öldü sanılarak canlı canlı mezara konulan Büyük İskender
M.Ö. 356’da Makedonya’nın Pella şehrinde doğdu. M.Ö. 338’de Chaeronea Savaşı’nda babasının ordusundaki süvarilere komuta etti. M.Ö. 334’te Pers seferlerini yönetti. M.Ö. 326’da Hypasdes Savaşı’nda Hindistan Hükümdarı Porus’u ordusundaki fillere rağmen yendi. M.Ö. 323’te Babil Sarayı’nda öldü.
M.Ö. 334 yılında İskender, 35.000 kişilik bir orduyla İran seferine çıktı. Marmara’ya akan Granikos Nehri’nde (bugünkü Kocaçay’da) Makedonya ordusu İran ordusunu yendi. Artık İskender’e Asya’nın bütün yolları açılmış sayılırdı. İskenderun yakınlarında İssos Vadisi’nde Pers Kralı III. Dara’nın 66.000 kişilik ordusunu yok etti. Bu zaferden sonra İskender, Fenike’yi istila etmeyi aklına koydu Thyrra (Tire) şehri halkı 7 ay İskender’in ordularına karşı koydular.
Makedonyalılar şehri alabilmek için başka yandan yeni bir yol yapmak zorunda kaldılar, şehri aldıktan sonra 8.000 kişiyi kılıçtan geçirdiler, 30.000 kişiyi de esir pazarlarında sattılar. İskender bundan sonra Filistin’e yürüdü. Bütün şehirler İskender’e kapılarını açtılar. Yalnız Gaza şehri bir süre skender’e karşı koydu. Gazalılar da Tirelilerin akıbetine uğradılar. İskender ardından Mısır’a geçti. Mısırlılar, yıllarca Perslerin egemenliği altında yaşadıkları için İskender’e âdeta bir kurtarıcı diye baktılar. İskender, Nil’in ağzında yepyeni bir şehir kurdu. Bu şehre İskenderiye adı verildi. İskender, Mısır’dan sonra yeniden İran’a döndü.
Pers hükümdarı Dara’nın ona karşı koymak için yeniden ordu kurmaya çalıştığını duymuştu. İki ordu Ninova şehri yakınında Arbela düzlüğünde karşılaştı. İskender, Perslileri kısa zamanda geri püskürttü. Arbela Savaşı dünya tarihinin en önemli savaşlarından biri sayılır. Bu savaştan sonra Babil’in iki şehri de İskender’e teslim oldu İskender Hindistan seferi için hazırlığa başladı. M.Ö. 329’da Sogdiana’yı (Buhara) aldı. M.Ö. 327 yılında Makedonya orduları Hindistan’ın zengin topraklarına ayak bastı. Büyük İskender, adı Doğu efsanelerinde yaşayan, o zamanki dünyanın yarısını 13 yılda fethetmiş, Pers İmparatorluğu’nun güçlü ordularını yenmiş, M.Ö. 336-323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri.
Tarihin gelmiş geçmiş en ünlü atı sayılan Busefalus, satılmak üzere Kral Filip’e getirildiğinde, en usta biniciler bile hayvanı yatıştırmak için boşuna uğraştılar. Genç prens İskender bunun üzerine hayvanı yularından tutarak güneşe çevirerek gölgesinden ürkmesini önleyerek sakinleştirdi ve azgın ata egemen oldu. Kral Filip bunu görünce “Oğul” diye seslendi; “Sen kendine layık bir krallık kurmaya bak, çünkü Makedonya senin için pek ufak.” Kralın sözleri âdeta bir kehanet niteliğindeydi, çünkü azgın ata hâkim olmayı beceren genç prens, aradan yirmi yıl bile geçmeden İran’ı da fethedecek ve Doğu’da çok büyük bir imparatorluk kuracaktı. Kral Filip, M.Ö. 356’da, parlak bir askeri başarı kazandığı sırada, üç ayrı haberciden üç ayrı Haber almıştı.
Suriye’yi Parmenion’a bırakıp da güney yönüne ilerleyen İskender, Gaza’da (Gazze) yaşanan direnişi bitirdikten sonra, M.Ö. 332’de Mısır’a girdi ve yerli halk tarafından âdeta bir kurtarıcı gibi karşılandı. Memphis’te firavunların kullandığı çifte tacını giydi ve İskenderiye kentini kurdurdu. Tiros’a dönüş, yeni yöneticilerin atanması gibi imparatorluk yönetimiyle ilgili işlerinin ardından seferlerini sürdürdü. Tapsakos’a vardı. Gaugamela Savaşı’nda III. Darius’la tekrar karşılaştı ve savaşı kazandı. Güneye inip Babil’i aldı. Ardından İran içlerine doğru harekete geçti. Persepolis’te, I. Kserkses’in sarayını yakarken törenler düzenledi. Bu tören ve yakma işi aslında bir öç almaydı. Kserkses’in Yunan topraklarında yaptıklarına karşın, İskender böyle bir uygulamaya gitmişti.
M.Ö. 330’da Media’ya girdi, fethettiği bu son toprakların ardından Yunan askerlerinin ülkelerine geri dönmesine izin verdi. “Asya’nın efendisi” sıfatını almayı amaçlayan İskender, doğudaki birçok toprağı kapsayan yeni bir sefer başlattı. Hazar kıyılarına, ardından da Afganistan içlerine ulaştı. Makedonyalı ve Pers komutanlardan oluşan yeni yönetim sistemi, beraberinde birtakım sıkıntılar da getirmişti. Suikasta niyetlenen komutanları öldüren İskender ordusunu yeni baştan düzenledi. Tavır ve davranışlarıyla gitgide bir Doğu diktatörüne dönüşmeye başlayan İskender, Pers hükümdarları gibi giyiniyordu. Proskinesis (hükümdar karşısında yere kapanarak selamlama) uygulaması gibi Doğu geleneklerini de benimsemeye başlayıp uygulatıyordu.
Makedonyalı III. Aleksandros ya da bilinen adıyla Büyük İskender 32 yaşında öldüğünde cenazesi önce Memfis’e ardında da İskenderiye’ye götürüldü. Fakat Büyük İskender’in bedeni bu süre boyunca (6 gün) ne soğudu ne de çürüme belirtisi gösterdi. Günümüzde bilim insanları Büyük İskender’in Guillain-Barré Sendromundan muzdarip olduğuna inanıyor. Bu da gömüldüğü sırada aslında felç olduğu ve zihinsel olarak her şeyin farkında olduğu anlamına geliyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.