Tufan Soydabaş

Tufan Soydabaş

O sen miydin? Bilmiyordum nasılsın?

O sen miydin? Bilmiyordum nasılsın?

Adam parkta dolaşmaktadır. Aklınca günün yorgunluğun, bir ikindin üzeri parkın nezih ve huzur dolu ortamında atmak istemesi, onun günlük rutinleri arasındadır. Parktaki yürüyüşünün ardından, soluklanmak için bir kameriyenin altına oturur. Derin bir nefes alır, arkasına yaslanır. Gözlerini yumar, huzuru duyumsamaya çalışır. Gözlerini açtığında, istemsizce göz kapaklarını hızlı hızlı açıp kapar. Zira yirmi metre ötedeki kameriyenin altında kırk sekiz sene önce kendisini okutan öğretmeni oturmaktadır. Emin olmak için gözlerini sıkıca yumar ve öne doğru eğilerek tekrar bakar ‘’Evet bu o ‘’ der kendi kendine. Biraz çekingen ve ürkekçe yerinden kalkar yanına gitmek ister ama adımlarını yavaş yavaş atar. Endişelidir, "acaba tanıyabilecek midir kendisini" diye içinden geçirir. Yanına yaklaşır,  ‘’Hocam merhaba’’, ‘’Merhaba’’, ‘’Beni tanıdınız mı?’’ der. Ürkek bir ses tonu ile. Hocası şöyle bir tekrar bakar öğrencisine  ‘’Hayır tanımadım‘’ der. Kahramanımız, kararlıdır ve konuşmayı olumlu neticelendirmeden ayrılmayacaktır oradan.. Kendine güvenir bir ses tonu ile ‘’Nasıl tanımazsınız hocam?’’  ‘’.....!’’ ‘’Ben ilkokul öğrenciniz M...A’’.  emekli hocamız, öğrencisinin yüzüne bir daha bakar, konuşmasına fırsat vermeden ve biraz da anıları yardımcı olsun diye, kahramanımız M..A, söze atılır. ‘’Hani‘’ der, orada bir kaç saniye takılır, yutkunur ve tüm gücünü toplar söze baştan tekrar başlar, ‘’Hani sınıfta bir arkadaşımızın saati kaybolmuştu ve onu ben almıştım, arkadaşımda size durumu anlatınca sizde sınıfta herkesin ayağa kalkmasını ve  tahtaya yaslanmasını istemiş ve arama yapacağınızı söylemiştiniz.’’ Bunu söylerken hocasından gözlerini kaçırmıştır. Utanmıştır kendince.. toparlar kendini, kendisine meraklı gözlerle bakan hocasına tekrar anlatmaya koyulur. ‘’Ben utanmış ve çok  korkmuştum. Bu sırada sizden bir komut daha geldi, ‘’Herkes gözlerini kapatsın. Herkesin ceplerine bakmıştınız, ben ortalardaydım. Sıra bana gelince cebimden saati bulunca, usulca çekip aldınız ve hemen orada aramayı kesmediniz. Sıranın sonuna kadar herkesin ceplerine bakmıştınız.’’  Genç adam bir kaç saniye duraksar, anlaşılan kelimeler boğazında düğümlenmiştir ve toparlayarak tekrar söze koyulur, ‘’Ve saati sahibine verdiniz hocam. Bana bir şey demediniz. Ben o olumlu yaklaşımınızı içimde yıllarca büyüttüm. Ben şimdi 60 yaşındayım, hâlâ dün gibi hatırlarım. Düşünüyorum da hayatta en büyük dersi sizden ben, oracıkta almıştım. Bu erdemli davranışınız bana ne büyük sevecen bir dersti hocam. Zira utancı bilerek yaşamak korkunç bir şey, siz beni hiç utandırmamıştınız hocam’’ der, kahramanımız M..A hocasına bir daha bakar ve ‘’Hatırladınız mı hocam’’ der. Hocası gülümser, kırk sekiz sene önce yaşananları o da hatırlamıştır. Öğrencisinin omuzuna atar gülümser ve  ‘’O olayı ertesi gün unutmuştum ben. Şimdi sen söyleyince hatırladım" der dolu gözlerle ve ilave eder, ‘’Sizlere gözlerinizi kapatın dediğimde ben de gözlerimi kapatmıştım. İçimde o yaşta her çocuğun düşebileceği yanılgıya bende içimde yargı oluştururum diye’’...

Hoca durur ve öğrencisine tekrar dönerek, ‘’O sen miydin? Bilmiyordum nasılsın?’’ 

Belki insanları yargılar hüküm verebilirsiniz bu doğrudur elbette.. Ama insanları kazanmak ve çok hassas olmak bu apayrı bir şey. Öğretmenimiz, öğrencisini kazanmış ve gönüllerde kalıcı bir iz bırakmış ve eğitim meselesini herşeyin üstünde tutmuştur. Dahası kendini de kontrol etmiş, ileride öğrencisi ile  olabilecek olumsuz davranışsal hareketlerin önüne set çekmiştir. Ayrıca etik denen ahlaki bir kıymetin ne olabileceği konusunda düşünülmesi gerektiğinin küçük bir anekdotunu sunmuştur. Esen kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tufan Soydabaş Arşivi