Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

Her şey değişebilir

Her şey değişebilir

Hayat Nasıl Baktığımız, neyi gördüğümüzü belirler…

Değişen eğitim programları, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Üzerine değerlendirmeler ve farklı söylemler devam ediyor.

Burada önemli olan konu “Her şey değişebilir.” Buna açık olmak ve çağı doğru okumak gerekiyor.

Gençlerimize verilecek eğitim ve kazandırılacak kültürle, onların gelecekte hayatta başarılı olmaları için hiçbir engel yok. Kadim bir kültürümüz var ve bu bizim için bir zenginlik kaynağıdır.

Güvenli Eğitim ve bir diplomadan daha fazlasını verecek okullara ve değişimi doğru okuyacak, yeniliğe açık öğretmenlere ihtiyaç her geçen gün artıyor.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinde eleştirilere açık olan ve birileri tarafından hazmedilmeyen bölümlerden biriside değerler eğitimine verilen önem ve kazanımları üzerine olmuştur.

Akla şu soru gelebilir. Neden programlardaki Değerler Eğitimi üzerinde bu kadar konuşuluyor ya da ihtiyaç hissedildi? İsterseniz bu sorunun cevabına farklı bir açıdan bakalım:

Lewis Mumford’un yarım asır önce tespit ettiği üzere geçmişin yedi temel günahı, bu günün yedi temel erdemine dönüşmüştür.

Kibir artık benlik saygısı ve bireysellik adını almıştır.

Tamahkarlık materyalizm olarak yeniden tanımlanmış, öfke rekabetçilik olarak yüceltilmiştir. Şehvet artık cinsellik ve cinsel çekiciliktir.

Haset inisiyatif alabilme halidir.

Tembellik eğlence, oburluk iyi hayat olmuştur.

Eğer bu yedi günah Batı toplumlarında açıkça beslenip teşvik edilmeseydi, bu gün bu toplumların belirleyici vasfı olan kitle tüketimi mümkün olmayacaktı.

Yedi ölümcül günahı denetleyen davranış örüntülerinin 20. yy’da ciddi bir saldırıya uğradığı dile getiriliyor.

Kanaat ve fedakârlık gibi erdemler bu dönüşüm sürecinde “anı tatmine” feda edilmiştir.

Neyi istiyorsan onu hemen al. Hazzı sakın ha erteleme, Çabuk köfte, çabuk cinsellik, çabuk olan her şey…

Esasen Hıristiyan Katolik inancında yer bulan Yedi Ölümcül Günah; kibir, açgözlülük, şehvet, öfke, kıskançlık, tembellik ve oburluktur.

Kapitalizmin cenderesinden kurtulamayan günümüz toplumlarında bu durum ve benzeri günahlar sadece Batı dünyasını değil bizim bulunduğumuz coğrafyada da dijital dünyalarımızda dahil etkisini göstermekten geri kalmıyor. Bu kıskaçtan gençlerimizin kurtulması içinde elbette değerler eğitimine önem vermek gerekiyor.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli hakkında düşüncelerimize daha önce bu köşede yer vermiştik.

https://bbnhaber.com.tr/yazarlar/yilmaz-tasci/turkiye-yuzyili-maarif-modeli-uzerine-10269

Güzelliğe aşina olan ruhların, bulundukları yerlerde güzellikleri kaim kılma gayretleri ve bunu istemeleri de bir zenginlik kaynağıdır.

Bu kapsamda programlarda yapılan değişiklikler ve değerler eğitimine yönelik verilen önem takdir edilmesi gereken bir durumdur.

Yenilenen programlar dikkatli incelendiğinde; Yetkinleştirme-Sosyalleşme ve Öznelleştirme ve daha fazlası yeni öğrenci profillerinde olması gereken özellikler arasında olduğu görülecektir.

Yeni öğrenci ortamlarını belirleyecek başta okullar, öğretmenler ve diğer paydaşlar bu konular üzerinde düşünmek, fikirler üretmek zorundadırlar.

Alan yazı incelendiğinde yeni öğrenci ortamları hakkında bazı maddeler sıralanabilir:

-Taşınabilir teknoloji ile yalnızlaşmış, değer ve hedef arayışı içindeki, küresellik ve küreselciliğin gevşettiği toplum ve devlet kurumları ortamından “aile” ve “arkadaş grubuna dönen”

-Okulda öğrenmesinin en verimli olduğunu belirten,

-Toplu olarak ve takım içinde öğrenmesi daha etkili olan,

-Öğretmeni ve öğrenme topluluğu ile yüz yüze ilişkiyi isteyen,

-Kendini ifade kanalları arayan,

-Eğitim ve yeteneklerine fırsat verilmesini bekleyen, koruyucu, güven verici, okul iklimine olan çevre ihtiyaçları artan vb. faktörler söylenebilir.

Gerekli ortamlar sağlandıktan sonra beklenen akademik ve sosyal başarılar konusunda da eğitim paydaşlarına fikir vermesi açısından isterseniz rahmetli Fuat Sezgin’in düşüncelerine atıfta bulunalım:

“elli şüphe bir yakînden evlâdır”

Fuat Sezgin İslam dünyasında 8-16 yüzyıllar arasında gerçekleştirilen bilimsel gelişmeyi sağlayan temel etmenleri ise şöyle sıralar:

-Geçmişi almaya hazır olma.

-Dinin bu girişimi teşvik etmesi;

-Devlet desteği;

-Ötekine saygı

-Etkin bir öğrenme sistemi

-Bilimin ve felsefenin teolojik değil, dünyevi bir anlayışla yapılması;

-Bilginin etkin şekilde toplumsallaştırılması,

-Gelişmiş dil;

-Diğer dillerle bağ kurabilmek için gelişmiş filoloji bilgisi;

Ciddi bir terminoloji çalışması;

-Bilginin dolaşımını ve kalıcılığını sağlayacak araçların (kağıt ve mürekkep gibi) geliştirilmesi.

Fuat Sezgin; bu etmenlerin tümünün 8-16 yüzyıllar arasında İslam dünyasında egemen olduğunu, bundan uzaklaşıldığı andan itibaren düşüşün gerçekleştiğini belirtir.

Tekrar günümüze gelirsek, mesele vazife şuuruyla her kesimin, kurumların, kuruluşların, paydaşların eğitim dahil tüm alanlarda sorumlulukla hareket ederek, güzel olan bir şey yapmak istemeleriyle işi ele almaları olacaktır.

Yazımızı usta kalem Mustafa Kutlu’dan güzel bir alıntıyla bitirelim:

“BİR ŞEY YAP GÜZEL OLSUN

-Bir şey yap Güzel olsun...
Huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin.
-Bir şey yap Doğru olsun...
İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Rüzgâra ve akıntıya kapılmasın; kırılsın lakin eğilip bükülmesin.
-Bir şey yap İyi olsun...
Hizmetten, hürmetten, merhametten müteşekkil olsun. Kalpleri yumuşatsın; garibin, yolcunun, zayıfın derdine derman olsun.
-Bir şey yap Adil olsun...
Haktan hukuktan ayrılmasın. Zalime haddini bildirsin, mazlumun payını versin.
Hadi bir şey yap...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi