Sen ol artık, ol ki biz de rahat ölelim!
“…Anadolu genci! Sen ol artık, ol ki biz de rahat ölelim!” (N.F.Kısakürek)
Usta şairin bu düşüncelerine katılmayan ülke sevdalısı yoktur kanaatimizce.
Gençlerimiz, kadim kültürümüzle ve güçlü bir mazisiyle emanet aldığımız ülkemizin kültürel değerleri başta olmak üzere, en temel değerlerini kendinden sonra gelecek nesle taşıması beklenen en önemli varlıklarımız.
Gençlerimize karşı olan sorumluluklarımız kadar, zorunluluklarımızın da farkında olmalıyız. Bu yazıda “zorundalık” kelimesine biraz fazlaca yer verdik.
Son yıllarda yaşanan hızlı bilimsel ve teknolojik gelişme ve yeniliklerin, toplumumuzun hayat tarzını, aile yaşamını, değer yargılarını etkileyerek özellikle gençliğimizde bazı değişimlere/dönüşümlere yol açmıştır.
Günümüzde gençlerimiz hiç olmadığı kadar bir medya ekolojisinin içerisinde yer almakta, çoklu iletişim teknolojilerinin içerisinde etki altında kalmakta ve kişilik oluşumu ve algısı üzerinde büyük etkiler yapmaktadır.
Sahip çıkılmazsa şahsiyet olmanın ötesinde bireyselleşme yolculuğuna yönelen/yöneltilen bir nesil bizi bekliyor olacaktır.
Yeni normalde(!) gerekli önlemler alınmazsa, ciddi gençlik politikalar geliştirilmezse, dijital çağda kendi toplumuna yabancılaşmış bir nesille karşılaşmak hiçbir zaman sürpriz olmayacaktır.
Ülke olarak en büyük kazancımız Özverili, fedakâr, çalışkan, dürüst bir gençliğe sahip olmamızdır.
Genç bir nüfusa sahip olmanın en büyük avantajı; iyi organize edilip güzel bir şekilde yönlendirilirse o ülkenin sahip olacağı dinamizmdir.
Bu coğrafyada yaşamak ve değerlerimizi yaşatmak istiyorsak gençlerimizi onların dünyalarında yalnız bırakmayacak, onlara rehber ve ışık olacak yetişkinler olmak zorundayız.
Gençlerimize zihinsel-duygusal-davranışsal yetkinlik kazandırmak önceliklerimiz arasında yer almalıdır.
Kendini tanımak, kendini idare edebilmek, sosyal farkındalık, ilişkisel beceriler, sorumluluk için karar alma becerisi vb. özelliklerle yetiştirebiliyor muyuz diye kendimize de sorular yönelmekten kaçınmamalıyız.
Önce Rabbine sonra kendine güvenen ve bu konuda yalnızlık hissetmeyen gençler yetiştirme gayretimiz ne durumda?
Yaşanan her zorluğun bir tecrübeye olduğunu bilecek, kader düşüncelerini doğru yönde geliştiren, yaşanan olumsuzluklar karşısında özne ya da nesne mi olacak bu konuda alacağı role dikkat eden, iletişimden kaçmayan, sorunlarına yetişkinleri rahat edebilen ve birlikte çözüm arayan, çözülmeyecek sorun yoktur, inanırsak belki biraz zaman alır anlayışıyla hareket eden, her daim yola çıkmaya, doğru yolda olmaya, yol almaya devam eden bir gençlik istiyorsak bütün bunların sorumlusu biz yetişkinlerden başkası değildir.
Gençlerimizin her alanda eğitimine, sağlığına, bilgisine, dijital okuryazarlık, problem çözme, araştırma, İnovasyon becerilerini geliştirmesine, hayat boyu öğrenen ferler olmasına önem vermek zorundayız.
Değişen çağda bilgi ve iletişim teknolojileri ile donanmış ve bu teknolojileri etkin ve verimli şekilde kullanan bir gençlik istiyorsak, buna uygun bir eğitim ve gençlik politikası için her kes taşın altına elini değil gövdesini koyabilmeli ki; şikayet edilen bir gençliğe değil gurur kaynağı ve insanlığa umut olacak bir gençliğe ve ruha sahip olabilelim.
Kaçınılmaz gerçeklerden biriside dijitalin nesnesi değil öznesi olmayı başarabilen, kadim değerler ile donanmış gençler yetiştirebilen ve bu yönde gençlik politikaları geliştiren ülkeler ayakta kalmayı başaracak, diğerleri de içinde kaybolacakları bir girdaba ya da geri kalmışlık uçurumunun kenarında ne zaman düşeceğim korkusuyla yaşamaya mahkum olacaktır.
Yukarıda anlatılan becerilere sahip olan ülkelerin gençleri eğitim, bilgi, tecrübe, inovasyon, rekabet gücü, verimlilik, düşük maliyetlerle gerek sınırları içinde gerekse küresel anlamda çok büyük ve kazançlı iş imkanlarına ve yatırımlara sahip olabiliyorlar. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de insan bilgisine ve becerisine dayalı birçok gelişime ve bunların oluşturacağı/oluşturdukları değişime şahit olabiliyoruz.
Her alanda değişimi doğru okumak, kendimizi yenilemek, farkındalık duygumuzu ve becerilerimizi geliştirecek anlayışa sahip olmak zorundayız.
Bütün bunlar yapılmazsa, hem bu günün hem de yarının küresel koşullarına göre hazırlamaz isek; gelecekte umut, teminat, ülke gelişimi adına bir fırsat olarak gördüğümüz gençlerimiz ve çocuklarımız, ilerleyen süreç içerisinde sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik huzursuzluklarında ana kaynağı haline gelebilir.
Gençlerimize bir araç olarak değil amaç olarak bakmak ve kendi toplumuna yabancılaşmadan insanlığı kucaklayacak bir nesil olacak şekilde yetiştirmek zorundayız.
Bu konu yarınlara bırakılacak bir konu olmayıp bu günden önemle üzerinde durulması gereken önceliklerimiz arasında yer almak zorundadır.
Zamanın ruhunu doğru okumak, yeniliğe ve gelişime açık olmak, hangi alanda olursa olsun verdiğimiz hizmetlere renk katmak, çeşitlendirmek, eğitim paydaşlarıyla sürekli iletişimi canlı tutmak ta fırsat olarak gördüğümüz gençlerin yetişmesi için çok önemli konulardandır.
Her şeye rağmen sesini ve rengini kaybetmeyecek, millet olarak saf tutmayı beceren, pergel metaforuyla bir ayağı sağlam bir şekilde yerinde yurdunda olan, diğer ayağıyla dünyayı gezip görebilen ve doğru okuyan bir gençlik yetiştirmekten asla vazgeçmemeliyiz.
Yeryüzünü imar ve inşa edecek en önemli yol arkadaşlarımız gençlerimizdir. Gençlerimizi negatif toplum mühendisliklerinin kurbanı etmeyelim.
Yetiştirilecek ideal gençlikte, aranan ruhta bu topraklarda mevcuttur.
Özüne ve ruhuna yabancılaşmayan, kendi kimliği ve coğrafyası ile barışık, aktif, heyecanlı ve kendine güvenen aksiyoner bir nesil bu topraklarda her zaman ruh bulmuştur, bulmaya da devam edecektir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.