Sultan Abdülaziz'in katilleri
Osmanlı tarihi zaman zaman iç ya da dış sebepler eliyle tahttan indirilen öldürülen padişahların kanıyla kirlenmiştir.
Genç Osman'ın daha taze bir fidanken acımasızca boğuluşunu okuyup da tüyleri ürpermeyenimiz yoktur. Sultan Üçüncü Selim'in tahtan indirildikten sonra öldürülüşü esnasında saray eşrafının nasıl kaçıştığını, bütün bu karmaşa içinde az sonra görevi devralacak Şehzade Mahmud'un nasıl bir felaketten kurtulup tahta çıktığını bilip de etkilenmeyenimiz de yoktur.
Hele Sultan Abdulaziz'in sırtı yere gelmeyen güçlü kuvvetli olduğu halde nasıl haince iftirayla sonunun gelmesi yüreğimizi parça parça edercesine bir ateş bir sızı olmamış mıdır?
Bütün bu tarih içinde masum kurbanlar arasında hayatına kastedilen "dar-ı ukbaya intihar ettiği için günahkar gittiği" söylentisi yayılarak tüm itibarı zedelenmek istenmesi ayrı bir edepsizliktir.
Bugünkü yazımızda bu olaylardan sadece birini Sultan Abdülaziz’in katlini gerçekleştiren devlet içindeki CANİLERi yazmak istedik.
Bu canilerin birincisi; Karanlıkların adamı Hüseyin Avni Paşa. İkinci hain; Bugün bir devlet bankasının kurucusu gösterilen faizin Osmanlı’daki babası namı değer Midhat Paşa. Üçüncü hain; sarayda hızlı yükselişi ile dikkat çeken Sinoplu Mütercim Rüştü Paşa. Dördüncü hain; Hainlerin fetva ayağı Şerrullah (Allah'ın şerri!) namıyla şöhret bulmuş Şeyhülislam Hayrullah Efendi.
Önce Hüseyin Avni (Hilekar Avni) Seraskerlikten gelip sadrazam olmuştur. Sahtekarlığından dolayı sevilmeyen Eğridir eşrafından Eşekçi Ahmed'in oğludur. d.1820. Bu zat cesur bir askerdir, ancak ırz namus hususunda korkunç bir şahıstır. Onun için değişik tarihlerde sürgünler yaşamış iki defa seraskerlikten alınmış rütbe ve nişanları sökülmüştür her defasında bir yolunu bulup İstanbul’a gelmiş ve rütbelerini geri alabilmiştir. Padişahın bu merhameti sonradan büyük sorunlar doğurdu, intikam almak için fırsat kollamaya başladı.
İkinci cani Midhat Paşa; Hüseyin Avni Paşa'nın "fitne ve fesadıyla" tertip edilen suikastın elebaşlarından biri de Midhat Paşa’dır. Balkanlarda görev yaptığı dönemlerde dışarıdan takdir görmüş "Batı" taraftarı satın alınmış bir kişilikti. 1882 İstanbul doğumludur ve mülkiye kökenlidir getirildiği tüm makamlara layık görülmemiş görevden alınmış ancak o bir yolunu bulup tekrar eski görevlerine gelmiş şarlatan yapılı biridir. Bütün bu yaşantısındaki güvensizliklere rağmen padişaha kininin olmadığını suikasti "millet ve devlet" muhabbetinden yaptığını söyleyebilmiştir.
Mütercim Rüştü Paşa suikastın üç numaralı adamıdır. Sultan Abdulaziz’in "Koyun gibi kediden köpekten ürker" dediği kaypak yapılı makam için kolayca satın alınan bir kişiliğe sahiptir. Suikast sırasında 65 yaşındadır. Sinop’ta doğmuş yoksul bir kayıkçı ailesinin çocuğudur. 3 yaşında İstanbul’a gelmiş burada yetişmiş ve hızlı bir şekilde yükselmiştir. Getirildiği görevlerde sıkışınca 5 defa istifa edip görevden kaçmıştır. 1859 yılında Sultan Abdulaziz Sadrazamlığa getirmiş bu görevden sadece 3 hafta sonra Sultan Abdülaziz’i katletme suikastında dörtlü ayağın biri olmuştur.
Şimdi de diğer cani Şeyhülislam Hayrullah, Osmanlı tarihine kan bulaştıran meşhur lakabı "Şerrullah" yani "Allah'ın şerri!" olarak tanınır. İstanbul’da doğmuş burada yetiştirilmiş tek özelliği sesinin güzel olması ve nankörlükte bir numara olmasıdır. Sultan Abdulmecit döneminde 1874 yılının haziran ayında göreve getirildi görevi 38 gün sürdü asıl görevi saray imamıdır görev yaptığı dönemlerde verdiği fetvalarla adına "naylon şeyhülislam" eklenmiştir.
Bu şahısları tanıdıktan sonra Sultan Abdülaziz’in bir hainler grubu tarafından kuşatıldığını, güvenebileceği kimsenin olmadığı güvenip yanına yakınına aldıkları ve kese kese altınlar kazanan zatların bile zalim ve kanlı tuzağın bir parçası olduklarını maalesef bilememiştir.
Buradan tekrar şu ifadeleri haykırmamı ne olur çok görmeyin.
Hainler yaftası ile mücadele eden cennetmekan Sultan Abdülaziz Han'ın lakaplarına bir de şehit unvanı ilave edelim. Sonra da bizi yöneten liderlerimizi bu tür kaypak sahtekar bir eliyle dolara bir eliyle Siyonizm’e hizmet edenlerden korusun diye dua edelim.
4 Haziran 1876'da parayla satın aldıkları ayaktakımı eliyle canına kıydıkları sultanın naaşı bugün babası İkinci Mahmud'un kabrinin bulunduğu Çemberlitaş'ta bulunmaktadır.
Katli gerçekleştirmekten büyük mutluluk duyduklarını bunu milletin geleceği için yaptıklarını söyleyen hainlerden Hüseyin Avni, Çerkez Hasan’ın tabancasıyla orada canı alınmış ceset kayıptır.
Taif'te sürgünde boğularak telef edilen daha sonra 1953 yılında cesedi İstanbul’a getirilen Midhat Paşa buraya gömülmüştür.
Şerrullah nerededir Allah bilir. Rüştü Paşa ise İzmir'de sorgulanmış fakat kaypaklığı sayesinde ceza almamış Manisa’da ölmüştür.
Şehid Sultan Abdülaziz'in kılınan cenaze namazının ardından üç türlü söz işitilmiştir: "Allah affeyleye", “Allah rahmet eyleye", "Allah şefaatine nail eyleye". Fakat meşhur cani zevatın ardından merhumu nasıl bilirdiniz sualine dua yerine "sükut" edilmiş olması muhtemeldir.
Batı o gün istediklerini göreve getiriyor istemediklerini görevden uzaklaştırıyor yada öldürüyordu.
Peki bugün ne yapıyor dersiniz?
SORU: Türkiye bu ekonomik krizden nasıl kurtulur?
-BİZİ YÖNETENLER İKDİDAR VE MUHALEFETİYLE BİR MAAŞLARINI BAĞIŞLASINLAR HEMEN KURTULUR...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.