Direnen Libya Ruhu: Zenga Zenga -I-
2010 yılının sonlarına doğru Tunus’ta Kabbala neferlerinin fitillemesiyle bir bombanın pimi çekilmiş oldu. Büyük bir yangın tufanı oluşacaktı. Bu yangın tufanı uzaktan kimilerine göre baharın meltemiydi. Ama asıl olan İslam camiasını yakıp kavuracak, bölge halklarını tar umar edecek, dış güçlerinin sömürüsüne davetiye çıkaracak bir operasyondu.
Buna ileride Arap Baharı denecekti.
Kışın habercisi olan bir sonbahardı.
Tunus’tan Mısır’a sirayet eden bu illet Hüsnü Mübarek’i görevinden aldırttı. Bu durum sözde tutsak Libya’daki isyancılara örnek teşkil etti.
Kaddafi’nin, Libya’nın tek ve ilk kralı olan Bingazili Şeyh İdris’i devirdikten yıllar sonra Bingazi’de bu sefer Kaddafi karşıtı operasyonlar zuhur etmeye başladı.
Kaddafi Şeyh İdris’i neden devirdi?
Bu önemli bir soru aslında. Libya 24 Aralık 1951’de Sirenayka Emirliği tarafından yönetilen Sirenayka, Birleşik krallık tarafından idare edilen Trablusgarp bölgesi ve Fransa’nın elinde bulunan Fizan bölgelerinin Sirenayka Emiri Şeyh İdris tarafından birleşmesiyle Libya krallığı kuruldu.
Tarihi belgelere baktığımız zaman kurulması için büyük mücadeleler verilen Libya krallığı 1963 yılında federasyon halinden ayrılıp üniter bir yapıya geçti.
Kaddafi o zamanlar Libya’nın vatansever, çalışkan ve hayalleri olan subaylarından biriydi. Mısır’ı adeta fetheden Abdünnasır’dan etkilenip sosyalist İslam Cumhuriyetini kurmak istiyordu.
Bunu yapmaya sevk eden başlıca etkenlere baktığımızda, Şeyh İdris’in 1960’larda hat safhaya çıkan pan arabizm’e karşı kayıtsız olması ve de Arap İsrail savaşında Amerika’ya ülkeyi kullanıma açmasıydı.
Bu durum Kaddafi’nin halk ve hak için bir devrim yapma arzusunu nüksettirmişti.
1969 yılında zemin hazırlanmıştı. Artık Şeyh İdris devrilmiş, Libya için yeni bir dönem başlamıştı.
Yalancı bahar “Arap baharı”
Libya’nın Bingazi şehrine sirayet eden provokatif eylemler 15 Şubat 2011’de sözde insan hakları savunucusunun tutuklanmasıyla başlamıştı.
Orada vuku bulan olaylara şahit olan Türk basın mensupları olayların çarpıtıldığına dair şahitlik ediyorlar.
Nitekim El kaide örgütünü kullanarak Libya’yı kaosa sürükleme planı güden Kabbala neferleri olayları medyaya ve kamuoyuna yanlış lanse ediyordu.
Örnek verecek olursak; eylem yapan isyancılar Kaddafi güçlerinden kaçarken vahşice vurulduklarını iddia ediyordu.
Lakin az önce de söylediğim Türkiye’ye ait basın mensubunun anlattığı ifadeye göre kimsenin kaçar vaziyette vurulmadığını tam aksine meşru güvenlik güçleri ile girdikleri fiziksel münakaşa sonucu vurulduğunu gösteriyor.
Aradan iki gün sonra takvimler 17 Şubat 2011’i gösterdiğinde yalancı bahar Arap baharının tesiri daha da arttı. O gün isyancılar tarafından “Hiddet Günü” olarak adlandırıldı. Bingazi sokaklarına çıkan isyancılar hapishanedeki mahkumların firar etmesine sebebiyet vererek kamu ve sivil binalarını hedef aldılar.
Güvenlik güçlerinin silahlarına el koyarak Bingazi’yi kontrol altına aldılar.
Olayları daha da alevlendiren hadiselerden biri de cenaze namazı esnasında kolluk kuvvetlerinin orada bulunan halka taciz ateşi açmasıydı. Bu olay sonucunda bölge aşiretleri; Bingazi Halkı Beyde Halkı Marj halkı aynı anda sokağa çıkarak isyancılara destek çıktı.
Bu noktada akıllara elzem bir soru takılıyor.
Devletin bünyesinde paralel bir yapılanma mı var?
Bilindiği üzere Kaddafi yaptığı açıklamalarla olayların El kaide ile kışkırtılarak yayıldığını söylüyordu. Silah, para ve insan kaynağını El Kaide terör örgütü finanse edip isyancıları destekliyordu. Gençleri parayla kandırıp olayların göbeğine atıyordu.
Bu örgütün veyahut farklı bir yapılanmanın devletin muhtelif kademelerine sızmaması işten bile değil. Nitekim bizde de Gezi olayları zuhur ettiğinde FETÖ terör örgütüne mensup zabıta ve kolluk kuvvsetleri olayları provoke etmek için ateşi harlıyordu.
Para dağıtma olayına da yabancı değiliz zira Gezi parkı olaylarında eylemlere katılanlara ücret veriliyordu.
Basına lanse edilen görüntü ve bilgilerin çoğu da kara propagandadan ibaretti. Kaddafi bunları belgeler ışığında dünyaya duyuruyordu ama tabi ki bazıları sadece görmek istediğini görüyordu.
Türkiye’de birileri Tayip Erdoğan’ı devirmek istiyordu, Libya’da da birileri Muammer Kaddafi’yi devirmek istiyordu. İşin ilginç tarafı o birileri aynı güce hizmet ediyor bazıları yine bu durumu idrak etmek istemiyordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.