8000 Yıllık Tarih…
Medeniyetler beşiği olan coğrafyamızda, M.Ö. 8.000 yıllık geçmişinde birçok medeniyete ev sahipliği yapan Konya’nın önemli ilçesi Beyşehir, köklü geçmişinden miras kalan tarihi yapılarıyla, muhteşem doğal güzellikleriyle, zengin kültürüyle ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Beyşehir’in 10 km. kuzeybatısında yer alan, günümüzden yaklaşık 8.000 yıl öncesine tarihlenen bir Neolitik Çağ höyüğü olan Erbaba Höyüğü Beyşehir için en erken buluntuları sağlamaktadır.
M.Ö. 78-74 yılları arasında Roma İmparatorluğu hâkimiyetine geçen kentin Türk yurdu olması yönündeki çalışmalar Anadolu Selçukluları zamanında başlamıştır. Daha sonra maruz kaldığı Moğol istilasından sonra ise kent, Viranşehir adıyla anılmaya başlanmıştır. Eşrefoğlu Beyliği’nin kuruluşuyla birlikte ise çeşitli aşamalardan geçip en son Beyşehir adını almıştır.
Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü de ilçe sınırları içerisinde yer alırken gölün üzerinde 33 farklı ada bulunmaktadır.
Şehir efsaneleri serimizde bu hafta tarihiyle, güzellikleriyle ünlü olan bu ilçemizin 2 farklı efsane hikayesini sizlere aktaracağım. Keyifli okumalar…
Amazonlar
Ön Asya seferine çıkan ünlü Makedonya Kralı Büyük İskender, ordularıyla Beyşehir’de kendi adıyla anılan İskender bağlarında konaklamış. O zamanlar Anamas Dağlarının eteklerinde göllenmiş bulunan Beyşehir Gölü’nün öte yakasında, Amazonlar denilen kadın savaşçılar yaşar. Kral, onların kendisine boyun eğmelerini istemiş; fakat elçisini geri çevirmişler.
Büyük İskender buna çok kızmış ve Amazonların üzerine asker göndermiş. Amazonlar, uzun süre, İskender’in güçlü askerlerine karşı savaşmışlar. Ama bakmışlar ki; yenilip esir olacaklar, Anamaslarda gölün kıyısında, kapalı bir yer altı obruğunda dökülen bir çağlayanın düdeninin koca kayalar yuvarlayıp kapatmışlar ve düşmanın ardından girdikleri vadiyi sular basmış. İskender’in askerleri azgın sular karşısında helak olmuşlar. Ancak, Amazonlar kötü sonlarını tahmin ettiklerinden, kendilerini de bu sulara atarak tutsak olmaktansa, ölmeyi yeğlemişler.
Onların bu onurlu ölümleri, İskender’i çok duygulandırmış. Anılarını yaşatmak için yurtlarına Amazonlar adını vermiş ve bu Amazonlar giderek Amanoslar ve ardından Anamaslar adını almış.
Bir başka anlatıma göre, kendilerini göle atan Amazonlar, boğulmayıp gölde balık olmuşlar ve bu güzel balıkların adı zamanla Amazan ve ardından Sazan olmuştur.
Kül Adası
Eşrefoğlu Beylerinin birinin oğlu bir gün sürek avına (topluca çıkılan av) çıkmış. O zamanlar göl bugünkü biçimine gelmemiş; göllenme yalnızca Anamas'ın eteklerindeymiş. Beyşehir kıyıları ovalıklıymış ve Kaşaklıboğazı'ndan gelen bir ırmak, yedi gözlü Beyşehir Köprüsü’nü geçerek Seydişehir Gölü'ne dökülürmüş. Beyin oğlu yeni evlendiğinden, av damat onurunu düzenlenmiş. Delikanlı yaman bir atışla kanadı kırma bir talgan kuşu vurmuş. Şahini üstten çullanmış. Tazısı alttan koşturmuş kendisi de at salmış, kuşun üstüne. Fakat kuşun düştüğü gömük meğer bir düden imiş. Hepsi de dalmışlar dipsiz obruğa. Dalış o dalış boğulmuş gitmiş elleri kınalı toy damat. Beylik halkı, damadın arkasından günlerce yaş dökmüş, yas tutmuş. Günler sonra Bey’e oğlunun parmağı taşlı yüzüklü ve elleri kınalı cesedinin Manavgat Çağlayanı'nda ortaya çıktığı bildirilmiş. Meğer, Göl Düdeni'nin suyu, yer altından Manavgat Çağlayanı'na dökülürmüş.
Bey yiğit oğluna mezar olan o kanlı düdeni kapattırmayı emretmiş. Herkes, saman, kül, yapağı ve ardıç ağaçları taşımış kanlı düdene. Çürümesin diye ardıçlar en alta koyulmuş. Bunların üstü kül ve ötekilerle iyice doldurulmuş.
Öyle ki kocaman bir yığma tepe oluşmuş. Sonradan göl suları yükselince de bu koca tümsek ada olmuş. Adına da Kül Adası demişler.
Söylendiğine göre bu koca düdenin kapatılması ile gölün su kaçağı azalmış ve göl alanı giderek büyüyüp bu hale gelmiş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.