Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?
Michel de Montaigne “Okumak, düşünmek için en güvenilir yoldur” demiş. Gerçekten de bu söz, kitapların dünyamızdaki yerini ve gücünü en yalın en basit şekliyle anlatıyor. Çünkü kitaplar; düşüncenin, duygunun ve bilginin şekle bürünmüş halidir. Oradan aldıklarımızla bilgi heybemizi doldurduğumuz da bir gerçektir.
Bir kitabın sayfalarını çevirdikçe yalnızca kelimeleri değil, başka hayatları, başka bakış açılarını da keşfediyoruz. Farklı türlerde kitaplar okumak, zihni tek bir yönde çalıştırmıyor farklı pencerelere açıyor. Romanlar hayal gücünü güçlendirirken; tarih, felsefe ya da bilim kitapları düşünsel derinlik kazandırıyor.
Kitap okumak; sadece bir alışkanlık değil, bir yaşam biçimidir. Çevrenize bakın kitap okuyan, araştıran kişi hem kelime hazinesiyle hem olaylara bakış açısıyla hem de ufku ve vizyonu ile hemen sivrilmekte, öne çıkmakta.
Çok kitap okumak özellikle dil becerilerinin geliştirilmesi, okuma hızının artması, bilgi birikiminin arttırılması, konsantrasyonun artması, yaratıcı düşünme becerilerinin geliştirilmesi ve empatinin artması gibi beyin fonksiyonlarının geliştirilmesine katkıda bulunur.
Kitap okumak, öğrenmenin hayat boyu süren bir serüven olduğunu hatırlatır. Eğitim, okul sıralarında başlayabilir ama bitiş çizgisi yoktur. Kitaplar sayesinde sürekli yenilenebilir, değişebilir, gelişebiliriz.
Özetle kitap okumak; sadece bilgi edinmek değil, aynı zamanda dünyayı yeniden tanımlamak, hayatın içinde farklı pencereler açmaktır. Kitap okuyarak mental açıdan da iletişimde, tartışmada ya da bilgisel bir pozisyonda bizi avantajlı kılacağı aşikar.
Ayrıca okumak bize Yüce Yaratıcı’nın ilk emri. “İkra” yani Oku diye başlayan ve “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” ayetiyle bilmenin, eğitimin, okumanın, kendini geliştirmenin açıkça vurgulandığı bir dinin mensupları olarak okumak ve yeni ufuklara yelken açmak zorundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.