BAYRAM ZİYARETLERİ
Konya tabiriyle işli bayramı geride bıraktık çok şükür. Rabbim kesilen kurbanları, edilen duaları, yapılan hizmetleri ve ziyaretlerimizi kabul etsin inşallah.
Herkes karınca kararınca gücünün ve kesesinin yettiği kadar kurbanlarını kesti. Havaların sıcak olmasından ve sağlık nedenlerinden dolayı evde etle uğraşmak istemeyenler bağışlarını yaptı. Kurban tatili uzun olunca tatillere, turlara gidenler de çok oldu haliyle.
Peki evinde olanlar ne yaptı? 1. günün ardından etlerini kaldırdıktan sonra hısım, akraba, eş dost ziyaretlerine bayramlaşmaya çıktı.
Evli ya da bekar olsun hemen hemen her evde bir eşitsizlik oluyor bayramlarda. Yaş kaç olursa olsun, genç ya da yaşlı fark etmeksizin herkes kendi doğup büyüdüğü evde ailesiyle bayram geçirmeyi istiyor.
Kendisinin de bir aile kurduğunu kısmen unutuyor. Artık benlikten çıkıp biz oluyoruz. O yüzden iki taraflı düşünmemiz gereken incelikleri öğrenmemiz gerekiyor.
Sözüm meclisten dışarı. Genelleme yapmıyorum, herkes aynı demiyorum. Gördüğüm ve duyduğum bazı detaylara değinmek istiyorum.
Damatsan, eşinin tarafında sus pus kenarda oturup duruyorsun. “Hoş geldin”, “güle güle”, “iyi misin?” “iyiyim”, “işler nasıl gidiyor?” ve “daha daha nasılsın?” kelimeleriyle sohbeti tamamlıyorsun. O sırada eşin güle oynaya, şen şakrak ailesiyle akrabalarıyla hasbıhal ediyor. Devamlı saati ve kapıyı gösteren göz işaretlerine takılıp kalıyorsun. Fazla oturduk hadi gidelime gelen işaretler...
Sonra eşinin tarafına gidince roller değişiyor. Bu defa erkek boğuluyor kahkahaya, gelin hanım da eşinin yerini alıyor. İfadesiz bir yüzle… Bir de çoluk çocuk varsa ara dayağını o garibanlar yiyor.
Çorabını batırma, üstünü kirletme, çok şeker yedin... gibi bahanelerle hınçlarını çocuklardan alanlar da var.
Ya da biz kaç bayramdır gidiyoruz da gittiklerimiz bize gelmiyor diyenler var. Haklılık payları var mı? Elbette var.
Valla ister dinleyin, ister kulak ardı edin. Benim naçizane tavsiyem.
Aile büyükleriniz gelecek diye beklemeyin. Zaten bayram dışında kimse kimseye gidemiyor. En azından bayramlarda kapılarını çalın. Hayır dualarını alın. Haaa ola ki gelirlerse baş göz üstüne. Gelmezlerse yerlerinde sağ olsunlar.
Onun dışında yaşıtlarınız ve küçükleriniz için 2,3 defa bayramda gidersiniz. Baktınız gelmiyorlar ya size değer vermiyorlar, gelip gitmenizi istemiyorlar ya da size ayıracak zaman bulamıyorlar. Niye gelmediniz bekledik sizi sorusuna karşılık da alacağınız cevap? Gelecektik yetiştiremedik, vakit kalmadı… İşte tam da burada size verilen kıymeti görebilirsiniz.
Siz siz olun her ne olursa olsun sılayı rahimden vazgeçmeyin. Hele ki ata kapısına gitmemezlik yapmayın. Gözleri kapıda bırakmayın. Ata duası almaya bakın. Geçmişe değil, geleceğe yelken açın. Ana baba hata ve kusur etmiş bile olsa...
Şuan sizin yaptığınız iyi ya da kötü davranışları ayrı ayrı kefelere koyun. Sonra karşıya geçin ve ileride size nasıl davranılmasını istiyorsanız o kefeyi seçin. Empati yapmadan kendi yüzünüzü ve davranışınızı göremiyorsunuz maalesef. Yüzünüzden tebessüm eksik olmasın.
İsterseniz yazımızın son sözünü kutsal kitabımıza bırakalım;
“Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı ‘Öf!’ bile deme, onları azarlama. İkisine de hep tatlı söz söyle.” (İsrâ, 23)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.